12 Aralık 2009 00:00

EKONOMİK PERSPEKTİF

Küresel kapitalist krizin görünür olduğu 2008 Eylül ayından bu yana krizi anlık bir sapma olarak görenler, 2009 yılını kriz ha bitti ha bitecek diye geçirdiler.

Paylaş

Küresel kapitalist krizin görünür olduğu 2008 Eylül ayından bu yana krizi anlık bir sapma olarak görenler, 2009 yılını kriz ha bitti ha bitecek diye geçirdiler. Dalgalanan üretim ve fiyat verileri kimi zaman umutlandırdı onları. Ama yılın son ayı, kapitalizmin sadece hastalıklı değil ama aynı zamanda hastalık yaratan yapısının tüm kapitalist ülkelere ve bütün üretim ilişkilerine yayıldığını gösterdi. Kapitalist azgınlığın en kolay yaygınlaştığı ülkeler: Yunanistan, Portekiz, İrlanda ve Macaristan gibi ülkeler şimdi krizin en yıkıcı etkilerini yaşayacak ülkeler. Bu ülkeler aynı zamanda –Türkiye’de olduğu gibi- kendi işçi sınıfı ve emekçilerini daha fazla boyunduruk altına almak için politikalar geliştirecek fırsat olarak gördüler krizi. Fakat gelinen nokta, tüm ezberleri bozacak ve kutsanan kapitalist ilişkilerin topyekun sorgulanacağı bir görünümde. İşte tam da bu noktada daha bir tartışılır oldu kapitalizmin neredeyse kaçınılmaz görünen ilerleyiş mekanizmaları.
Krizin son dalgası kapitalist tüketim cenneti Dubai’de ortaya çıktı. Şimdi yaygınlaşıyor. Dubai ve saydığımız diğer ülkelerin ortak özelliği, finansal balonun en az dirençle, yani rahatlıkla şişirildiği ve dolayısıyla uluslararası kapitalist tekelciliğe baştan boyun eğmiş ülkeler olmalarıdır.
Yaşanan süreç, düne kadar kaçınılmaz olarak tek doğru kabul edilen kapitalist düzenin tartışılmasının da olanaklarını yarattı. Bu olanakların ne ölçüde ve yeterde kullanıldığı ayrı bir problem. Çünkü son bir yılda gördük ki işçi konfederasyonlarının birçoğu bile sermaye örgütleriyle kol kola girip kampanyalarda boy gösterdiler. Ama yinede sendikalı veya sendikasız binlerce işçi ve emekçi meşru mücadelelerini yükselttiler. Somut talepleri karşılananlar da oldu, başarısız hareketlerde. Ama iki sonuçta aynı derecede önemli olan hareket etme kabiliyetinin yaşamsal gerekliliğini gösterdi. Görünmeyen olanın görünür olmasını sağladı.
Çarşamba-cuma günleri arası Ankara’da 11. Ulusal Sosyal Bilimler Kongresi’ndeydik. Kongre Türkiye ve Avrupa’da sosyal bilimcileri bir çatıda toplayan en büyük toplantı. İki yılda bir düzenlenen kongrenin son buluşmasına Avrupa Birliği damgasını vurmuştu. Bu yıl ise sunulan tebliğlerin büyük çoğunluğu kapitalist kriz ve sınıf mücadelesi ile ilgiliydi. Toplumsal bilimlerin toplumdan kopuşun simgesi olduğu bir ülkede, bilim insanlarının gerçeğe yönelişi önemli bir adımdır.
Tartışma, basit ama aynı zamanda mevcut paradigmanın temellerini sarsacak en önemli güçtür. İşçi sınıfı, emekçiler ve yoksul halk kesimlerinin de içinden geçilen bunalım döneminde, yapısal tüm varoluşları sorgulamaya başladığını görüyoruz. Bir gerçekliği yaşama geçirebilecek en önemli şey, en yakınımızdaki bakkal Hüseyin’in, temizlikçi Hatice’nin de en az toplumun düşün elitleri kadar süreci yorumlayıp sonuçlar çıkarabildiği durumdur. Bugün hem sokakta hem bilim alanında, mevcut yapının sorgulandığı ve sorgulamanın meşrulaştığı bir zemin oluşuyor. Bu da krizin faturasının krizi yaratanlara ve ondan nemalananlara havale edilmesinin bir hayal olmadığını gösteriyor
SİNAN ALÇIN
ÖNCEKİ HABER

ŞENDiLLER SKANDALI

SONRAKİ HABER

‘Türkiye sosyal patlamaların eşiğinde’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...