12 Aralık 2009 00:00

Tarımın ağırlaşan sorunları ve ziraat mühendislerinin görevleri

Ülkemizde tarımın sorunları ağırlaşırken, ziraat mühendisleri olarak sorumluluklarımız da o derece artmıştır

Paylaş

Ülkemizde tarımın sorunları ağırlaşırken, ziraat mühendisleri olarak sorumluluklarımız da o derece artmıştır. Hayatın her alanını daraltarak ilerleyen dünyanın egemen ve soyguncu güçleri tarımda da etkisini giderek arttırmaktadırlar. Bu durum evrensel ölçekte G.Amerika, Asya ve Afrika’da küçük üretici topraksızlaşarak köleleştiriyor. Ve dünyanın kırsalları sayılan bu alanların uluslararası tohum, zirai ilaç ve kimyasal gübre tekellerinin denetimine geçmesine yol açmaktadır.
Finans, otomotiv, çelik ve tekstil devleri tarıma büyük yatırım yapmışlardır. Örnek olarak Daewoo, Madagaskar’ın tüm ekilebilir alanlarının yarısını yani 1.3 milyon hektar toprağı 99 yıllığına kiralamıştır.
Benetton, Arjantin’in Patagonya bölgesinde 970 bin hektarlık bir çiftlik kuruyor. Dolar Spekülatorü Soros, Morgan Stanley, Rockfeller vb. tekeller G. Amerika’da soya, mısır ve muz işleriyle uğraşıyorlar. Tekeller 21.
yy’ı su ve gıda yüzyılı olarak saptayarak kolları sıvamış ve daha önce cahil ve kaba olarak tabir ettikleri tarım işlerine son hızla dalmışlardır.
Gelelim ülkemizdeki tarımın simdi ki durumuna. 2001-2008 arasında tarımda küçük üreticilerin tasfiyesi hızlandı. Ülkemiz üreticilerinin yüzde 65’ini oluşturan 0-50 dönüm toprağı olan üreticilerin yarısı topraklarını satarak veya terk ederek üretim dışına itilmiştir. En küçük üretici yok olurken 500 dönüm ve üzeri toprağı olan büyük üreticiler ise yüzde 1’den yüzde 6’ya çıkmış bulunuyor. Tarımın istihkamdaki payı yüzde 15 azalmış. 1998’de GSMH’daki yüzde 17 olan payı 2008’de yüzde 9’a gerilemiştir.
Hayvan sayısı olarak küçülme devam ediyor. 30 yıl öncesine kadar canlı hayvan ihracatçısı olan ülkemiz şimdikilerle kırmızı et açığını kapatmak için ithalata devam ediyor.
6 Mart 1994’te imzalanan gümrük birliğiyle AB’nin denetimi ve yaptırımlarına bağlanan tarımımız kendine yeterli olmaktan çıkarak; tarım ve buna dayalı sanayimiz özelleştirme adıyla yapılan peşkeşlerle yok edildi. Bu süreç hâlâ da devam etmektedir.
EBK’na bağlı ve G.D’daki 27 et kombinası kapatıldı. Sümerbank içki-sigara fabrikaları satılarak kapatılıyor veya yüksek rant getirisi nedeniyle amaç dışına çıkartılıyor. Şu an içinde genel kurulumuzu yaptığımız Tarım İl Müdürlüğümüz de bu anlamda özelleştirme tehdidi altındadır.
Ülkemizi yöneten hükümetler tarımın sorunlarıyla ilgileniyorlar. Bu ilgi tütün, pamuk gibi ürünlerin ekimini neredeyse bitirme noktasına getirdi. Şimdilerde şeker pancarı ve şeker fabrikaları gündemde. “Durmak yok. Tarımda yıkıma devam!” Şimdi sıra şeker pancarında ve şeker fabrikalarımızda.
Tarımımız tekellerin insafına terkedilmiş durumda! GDO’ların yıkıcı etkisine karşı biyogüvenlik yasasının 11 yılı aşkın süredir çıkarılmamış/çıkarılamamış olması bir utanç vericidir (yüzkarasıdır). Tarım Bakanlığı “GDO Yönetmeliği” yayımlıyor. 1 ay bile geçmeden 2 değişiklik ve 11 ve 20 maddelerinin yürürlüğünün durdurulduğu delik deşik bir yönetmelik. Şimdi GDO’ya karşı gümrükler engelsiz durumdadır. GDO tahlili bekleyen gemiler beyana dayanarak yüklerini boşaltıp gittiler bile! 7-8 yılda 20 milyon ton GDO’lu soya ve mısırın ülkemize girdiğinden söz ediyoruz. Bunlar yem ve gıda olarak sofralarımıza kadar geliyor.
Bütün bunlara karşı GDO’lu ürünlerin ülkemize girişini yasaklayacak bir “Biyogüvenlik Yasası”nın hemen çıkartılması gerekiyor; hem de GDO tehlikesini önleyecek bir yasa olarak...
***
İstihdamı azalan, GSMH’daki payı gerileyen, küçük üreticileri tasfiye edilen tarımın bu durumda olması biz tarım mühendislerinin de bin bir sorunla karşı karşıya olduğumuzun resmidir.
Daralan tarım, bizleri de daraltıyor. Bir zamanlar 40 bin köyden söz edilirdi. “Her köye bir ziraat mühendisi” deniyordu. Kulağa hoş geliyor. Sanırım işsiz ziraat mühendisleri de o kadardır. Nerede o köyler.
AB sürecinde tarımın tasfiyesi pek çok ülkede üretici direnişlerine sahne oldu-oluyor. Avrupalı üretici örgütlülük ve mücadele geleneğini sürdürüyor. AB’de haftalarca süren süt grevi bunu göstermektedir. Çünkü yıkıma karşı koymak örgütlülük ve direniş gerektirir.
Mesleğimizde taşeronlaştırma önemli bir sorundur. Bu uygulama emekçilerin dayanışma ruhuna bir saldırıdır. Tarım il ve ilçe müdürlüklerinin özelleştirilmesi gündemde... Tarım danışmanlığı ve tarım ilaçlarının reçeteli satışı ve zirai ilaç bayiliği çözüm bekleyen sorunlar olarak duruyor.
Tarımdaki yıkım yakın gelecekte ülkemizde sosyal patlamaları besleyen temel dinamik olabilir. Bizi yönetenlerin bunu bilmemeleri mümkün değil.
Ancak bizler meslek odası olarak işsizlik, özelleştirme-taşeronlaştırma, GDO, tarım arazilerinin tahribi-satışı, tarımın tekelleşmeye karşı korunması, gerçek bir toprak reformu, taban fiyat ve destekleme ve tüm tarımı ilgilendiren konularda daha etkin davranmak zorundayız. Bunu başta sendikalar olmak üzere; üretici ve diğer demokratik kitle örgütleriyle dayanışmamızı arttırarak yerine getirebiliriz. Yalnız kalın ama dayanışmasız kalmayın!
KEMAL KURTUL Ziraat Mühendisi
ÖNCEKİ HABER

Torunun laneti

SONRAKİ HABER

ÖZGÜRLÜK YOLU

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa