12 Aralık 2009 00:00
Torunun laneti
Hayat hızla akıyor.
Hayat hızla akıyor. Dün dedem ve babam yaşıyordu bu gök kubbenin altında, bugün ben. Ve yarın ise çocuğum-torunum yaşayacaktır ezel ve ebet bu dünyada.
Katliamlar yapan, katliamlara destek veren, katliamları savunan ve soykırımlara sessiz kalan dünün babalarına en azından Allah kahretsin demeyen bizler, onurlarımızı ayaklar altına aldık. Ancak torunlarımız, ne bize ne de onlara benzeyecektir.
Kan bağı üzerinden gelen kara lekelere isyan edecekler. Hiçbir gerekçenin arkasına sığınmadan, katliamların, soykırımların insanlık suçu olduğuna yürekten inanıp soykırımcılarla kavgaya tutuşacaklar.
Asla, tek parti döneminin önemli isimlerinden, umumi müfettiş Abdurrahman Doğan Paşa ile aynı mahallenin sakini olan Münir Raşit Öymenin oğlu ile General Vali Abdullah Alpdoğanın vahşice bastırdığı Dersim isyanı sürgünü-mağduru-mazlumu, Kureyşan Aşiretinin ferdi olan Yusuf Beyin torunu gibi kol kola girip uğursuz tarihi gizlemeyecek; yeni yeni katliamların sahibi olmayacaktır. Hele hele, Kopi Luwak kahvesi gibi olan Baykala, asla koltuk değneği olmayacaktır.
İnsanlık oraya doğru akmak zorunda, akacağından da miskali zerre kadar kuşku duymuyorum.
İnanarak söylüyorum ki; eğer katliamlara sessiz kalmışsam, torunum, Allah kahretsin, mezarın cehennemin olsun diyecek.
Yok eğer, bilfiil katliamlara iştirak etmişsem, soykırıma yardım etmişsem veya ateşli savunucusu olmuşsam, hiç kuşkunuz olmasın lanet olsun diyecektir bana. Ve torunum haklı olacak.
Çünkü uğursuz bir rolün, uğursuz bir aklın, uğursuz bir ruhun sahibi olmuştum.
İşte o zaman, insanlık dışı duruşumla yaptığım kan bağının kan kuleleri yerle bir olacaktır.
İşte o zaman, tarih boyunca yaşamasını istediğim, yaşayacağına inandığım şan ve şöhretim beş paralık olacaktır.
İşte o zaman, ilelebet payidar kalacaktır dediğim değerlerin tümü, var olan kirlilikleri ile meydanlık malı haline gelecektir.
İşte o zaman, kat be kat olan cicili bicili kaftanlarımı çıkartıp çırılçıplak bir hale getirildiğin için, kurtlanmış bedenimin lağımı andıran kokusu etrafa saçılacaktır.
Ve bana yeni bir kaftan yapmak için asla çabalara girmeyeceksin. Lanetlik deden sana minnettar kalacak torunum.
Ancak, hem korkuyorum hem de sevinçliyim. Karanlık yüzümü açığa çıkaracağın için korkuyorum. Benim bu karanlık-soykırımcı-kirli yüzümü teşhir etme onurunu göstereceğin için de sevinç duyuyorum.
Torunlarım, birileri size anarşik diyebilir. Ancak sizin, insan sevgisinin, insani ahlakın ve vicdanın emrettiği demokratik bir isyanda ısrar edeceğinize inanıyorum.
Ve hiç kimse, Dersimlilerin kan içip insan eti yediğini söyleyecek kadar ahlaktan yoksun olamayacak, bunu üst makamlara rapor edemeyecek.
Hiç kimse, mağaralara sığınan yaşlıları, çocukları, nineleri, kadınları, gelinleri katledemeyecek.
Hiç kimse, ana karnındaki bebeleri süngülerle delik deşik edemeyecek.
Hiç kimse, başka dilleri hakir göremeyecek.
Hiç kimse, zenginlikleri asimle etmeye cesaret edemeyecek.
Hiç kimse, farklı inançları küçümseyemeyecek, onlara bühtanda bulunamayacak.
Hiç kimse, Dersime çıbandır diyemeyecek.
Hiç kimse, kafatası yapısı ile toplulukları tanımlama cesaretini gösteremeyecek.
Hiç kimse, Yavuz Sultan Selimin gazabını, Dersim soykırımını mazur gösterip meşrulaştırmaya çalışamayacak.
Hiç kimse, çok kötü şeyler yapma cesaretini gösteremeyecek.
Hiç kimse, ar damarlarını çatlatıp kadınlarımızın, uçkurlarının sıkılığı ve gevşekliği ile ilgili yorumda bulunamayacak, uçkurlarına el atamayacak.
Ve dahası hiç kimse, Aksakallı dede Seyit Rızaları asamayacaktır sayenizde.
Yürüyeceksin yalancının, sahtekarın, soykırımcının, talancının, çapulcunun üstüne üstüne, tüküreceksin hayinin yüzüne yüzüne. Öperim ellerinizden can torunlarım.
MİHDİ PERİNÇEK İnsan Hakları Savunucusu