13 Aralık 2009 00:00

Kâr büyük taslak küçük

2009 yılını ücretsiz izinlerle geçirerek krizin faturasını fazlasıyla ödeyen Şişecam işçilerinin, 22.Dönem Cam Grup Toplu İş Sözleşmesi görüşmeleri, 1 Ocak 2010’da başlayacak.

Paylaş

2009 yılını ücretsiz izinlerle geçirerek krizin faturasını fazlasıyla ödeyen Şişecam işçilerinin, 22.Dönem Cam Grup Toplu İş Sözleşmesi görüşmeleri, 1 Ocak 2010’da başlayacak. Şişecam işverenine verilmek üzere, Kristal-İş Sendikası’nca hazırlanan toplusözleşme taslağı, işyerlerindeki sendika panolarına asıldı.
Taslağa ve taslağın hazırlanış sürecine ilişkin görüştüğümüz işçilerin ortak görüşü, taslağın beklentileri karşılamadığı yönünde. İşçiler taslakta, ücret zammı talebinin çok düşük tutulmasını, ücretsiz izinlerden doğan kayıpların telafisi ve yeni işçilerle ilgili iyileştirme zammı konusuna hiç değinilmemesini eleştiriyor. Ayrıca taslağın hazırlanma süreci de ayrı bir eleştiri konusu. Kâr eden, başka ülkelerde yatırım için fırsat kollayan Şişecam’ın işçileri, ‘Kâr büyük, taslak küçük” diyor.
Genç işçilerden biri, “Benim yer aldığım grupta saat ücretine 72 kuruş isteniyor. En iyi ihtimalle 35-40 kuruşta anlaşılır. Gerçi belli olmaz, belki daha fazla da alınabilir. Ama 72 kuruş alınsa ne olacak? Ben 22-23 yıllık arkadaşımla aynı işi yapıyorum. Aramızda yüzde yüze yakın ücret farkı var. Tamam, o eski işçi, fark olsun, ama bu kadar da olmaz ki! Ben, bu toplusözleşmede bu farkın kapatılması konusunda adım atılacağını umuyordum, ama taslakta bununla ilgili bir şey göremedim. Geçen toplusözleşmede az da olsa bir iyileştirme yapıldı, biz yeni işçiler olarak bu toplusözleşmede de bizimle ilgili bir maddenin yer almasını istiyoruz” dedi.
Bir başka işçi, sendikacı arkadaşlarına, “En az 1 lira ile masaya oturalım” dediğini, sendikacılardan aldığı cevabın, “uçmayalım” olduğunu ifade ederek, “Söylenecek başka bir şey var mı” diye sitem etti.
SESİMİZİ
ÇIKARMAYALIM
RUHUYLA HAZIRLANDI
Taslak hazırlama çalışmalarına da katılan bir işçi, işyerlerinde, ‘Kriz var, sesimizi çıkarmayalım, işimizi koruduğumuza şükredelim’ havasının hakim olduğunu belirterek, “Sendikacı arkadaşların ve bizlerin görevi bu havayı dağıtmak, işçinin kendine olan güvenini kazanmasını sağlamak olması gerekir. Ancak maalesef yapılmıyor. Ben bununla ilgili bir şeyler söylemeye kalktım, aldığım cevap, ‘Bu işler senin bildiğin gibi değil’ oldu” diye anlattı yaşadıklarını.
Başka bir işçi ise, 2009 yılında toplusözleşmenin delindiğini, tek beklentisinin, önümüzdeki yıllarda, yeni yapacakları toplusözleşmenin delinmemesi olduğunu belirterek, “Bu sözleşmeden maddi bir beklentim yok. Yeter ki işimiz ve sosyal haklarımız korunsun. Sosyal haklarımızı da kaybedersek, işte o zaman b..u yeriz” sözleriyle kaygısını dile getirdi.
Taslağın hazırlanma sürecinin sağlıklı işletilmediğini, işçilerin düşünce ve taleplerinin taslağa tam anlamıyla yansıtılmadığını söyleyen işçiler, “Önceki dönemlerde her bölüm kendi arasında tartışarak talepleri liste haline getirirdi. Sonra bir arkadaşlarını seçip taslak hazırlama çalışmalarına gönderirdi. Sendika, seçilen bu temsilcilere iki günlük sendikal izin alırdı. Ve bu arkadaşlar, sendika yetkilileri ile birlikte iki gün boyunca tartışarak taslağı hazırlarlardı. Bu dönem böyle olmadı. Bölümlere birer beyaz kağıt bıraktılar, ‘Herkes taleplerini yazsın’ dediler. Çok kişi ciddiye bile almadı. Sonra da tüm işçilerin katılabileceği bir toplantı yaptılar. Toplantıya 35-40 kişi katılmış. Taslağı okuyup geçmişler. Taslak zaten hazırlanmış, daha ne söyleyeceksin?... Hepsi boş iş…” diye anlattı olanları. (Lüleburgaz/EVRENSEL)

SENDİKACI SUSUYOR, PATRON TEMSİLCİSİ KÂRI ANLATIYOR
Gelişmelere ilişkin görüşlerine başvurduğumuz Kristal-İş Trakya Şube Başkanı Habib Çalışkan, Şişecam’a ilişkin haberlerin işçiler tarafından yakından takip edildiğini bildiği gazetemiz Evrensel’e konuşmak istemediğini söyledi.
Sendikacı susarken Şişecam yöneticileri basına şirkete ilişkin ‘olumlu’ bilgiler vermeyi sürdürüyor. Örneğin
Şişecam Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ahmet Kırman, 2 Aralık tarihinde Dünya Gazetesi’ne verdiği demeçte 2010 yılında birçok ülkede yatırımlara devam edileceğini belirterek şu bilgileri verdi: “2009’u bir miktar telafi edici, biraz onu aşan hedeflerle 2010’u planlıyoruz. Dokuzuncu ayı 80 milyon TL gibi bir kârla tamamladık. 2010’da da daha etkin bir piyasa ilişkisi ile kârlılığı ön plana çekeceğiz. Maliyetleri aşağı çekme adına hassas olacağız”
Kırman işçilere karşı ellerinin hiç de açık olmayacağını, işçilerin kayıplarını telafi etmek bir yana, maliyetleri aşağı çekmenin hesapları içinde olduklarını vurguluyor. Bu vurgu işçilerin, ücretsiz izinlerin 2010’da da devam edeceği konusundaki şüphe ve kaygılarının yersiz olmadığını gösterirken, sendika temsilcisi susmayı tercih ediyor.

KÂRI DEĞERLENDİRECEK FIRSAT KOLLANIYOR
İşçileri işten atmakla tehdit edip ücretsiz izne çıkaran ve krizin faturasını işçiye ödeten Şişecam, 2009’un Ocak-Eylül dönemine ait kârını açıkladı. Bu sekiz aylık dönemde Şişecam’ın elde ettiği net kâr 78 milyon 696 bin 405 TL. Şişecam, 2008’in aynı döneminde 158 milyon 719 bin 256 TL kâr etmişti. Bu yıl kârda, 80 milyon TL’lik bir düşüş olduğu görülüyor.
Şişecam Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ahmet Kırman, ceplerindeki nakitle satın alacak, kendisine değer katacak şirket aradıklarını, Suriye, Rusya, Ortadoğu, Balkanlar ve Avrupa’da bir dizi şirketi incelediklerini, ana hedeflerinin, “Bu coğrafyada etkin bir şekilde söz sahibi olma temelindeki strateji ile faaliyette bulunmak. Bu bölgenin bizden sorulmasını kesin hale getirmek” olduğunu söylüyor ve ekliyor, “1.6 milyar dolar borcumuz var. Yüzde 25-30’u kısa, kalanı orta ve uzun vadeli krediler. 900 milyon dolar nakdimiz var. 550 milyon dolar da ihracat gelirimiz var. Fırsatlara bakıyoruz” diyor.

SENDİKADAN BEKLENTİ VAR!
Ücretsiz izinlerden doğan kayıpların karşılanması konusunda hiç bir talebin olmamasını da eleştiren işçiler, Şişecam’ın zarar etmediğini, tam tersine kâr ettiğini anlattılar. Bir işçi, “Evrensel’de çıkan haberlerden sonra ben, sürekli Şişecam’ın sitesine girip gelişmeleri takip ediyorum. Zarar yok, kâr var… Biz işverenin zor anında fedakarlık edip krizin faturasını ödedik. Şimdi sıra işverende… İşveren, ödediğimiz o faturanın karşılığını bize geri versin de görelim. İnsanlık dediğin bunu gerektirir… Değil mi?...” diyerek, bunu sendikacıların ve işverenin duymasını istedi. Bu konuda konuşan başka bir işçi ise, ücretsiz izin sürecinde işçilerin sendikadan, ufak da olsa bir itiraz beklediklerini, bu olmayınca müthiş bir moral bozukluğu yaşandığını, işçilerin bundan sonra işini koruma kaygısına düştüğünü, üstelik ücretsiz izinlerin 2010’da da devam edeceğine dair şüpheleri olduğunu belirterek sözlerine şunları ilave etti: “Aslında tam tersi olmalıydı. Bu süreci biz, işçilerin birliğini, beraberliğini sağlayıcı, kendine olan güvenini arttırıcı bir sürece dönüştürmeliydik. Ama olmadı, bu süreç işverenin lehine işledi. Ama her şeye rağmen geç kalmış sayılmayız. Şimdi de ücretsiz izinlerden doğan kayıpların karşılanması noktasında bir talepte bulunabiliriz. Buna hakkımız var. Bunu işçilere iyi anlatırsak, cam işçisi kendine gelir, eski günlerine geri döner. Bence bunu yapmalıyız” dedi.
Aytekin Bulut
ÖNCEKİ HABER

BAŞYAZI

SONRAKİ HABER

Ortak mücadele çağrısı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...