14 Aralık 2009 00:00

Bir sanayi havzasında kriz günlüğü 1

Bütün melanetlerin ve belaların gelip insanların yakasına yapıştığı bir dönemden geçiyoruz. Sel baskınlarının, ekonomik krizin, işten atılmaların...

Paylaş

SUNU: Bütün melanetlerin ve belaların gelip insanların yakasına yapıştığı bir dönemden geçiyoruz. Sel baskınlarının, ekonomik krizin, işten atılmaların, işsizlik korkusunun, kentsel dönüşüm uygulamalarının yaşandığı bir dönem. Kapitalizmin yarattığı kriz ve ortaya çıkan sonuçları, yaşamı çekilmez hale getiriyor. Konuştuğunuz her işçi, emekçi, ev kadını, esnaf, genç, yaşanan gelişmelerden kaygı duyuyor. İster ekonomik kriz olsun, ister sağlık veya eğitim olsun, Kürt sorununda demokratik açılım konuşulsun, bütün bu gelişmelere kaygıyla bakıyor ve kaygı taşıyorlar. Kimisi ölsek kurtulsak derken, kimisi birliğin olmamasının sorunları ağırlaştırdığını belirtiyor. Yaşananları kadere bağlayanlar, dış güçlerin oyunu diyenler, hükümeti rahat bıraksalar çözer fikrine sahip olanlar, buna karşı çıkanlar... Birlik meselesine gelince, kendisini en sona koyanlar çoğunluğu oluşturuyor. Dayanışma ve birlik duyguları, yaşanan saldırılar karşısında zayıflıyor. Kiriz sonrası örgütlenmeye dönük talep ve çıkışlar varken, şimdi gerilemiş durumda; gecikmeli ücret almak ayrıcalık olarak görülmeye başlıyor.
Bir sanayi havzasındaki (Esenyurt-Kıraç) emekçi yaşamını ‘kriz günlüğü’ ile sayfalarımıza taşıyıp bütün bir memleketteki emekçi yaşamına ışık tutmaya çalışacağız.

Fabrikalar yanıyor! Sendikacılar bakıyor

Esenyurt ve Kıraç’ta küçük işletmeler kapanıp, pasta büyük işletmelere kalınca, üretimini artıran işyerleri var. Genel olarak bakıldığında, hemen her işyerinde işten atmalar ve işten çıkarmalar yaşanıyor. Üretimi azalmayan işyerleri tedbir olsun diye iki işçi yerine bir işçiyle işlerini yürütüyorlar.
Üretimi azalmadığı halde devletten ödenek alanlar, haftanın yedi günü çalıştırıp, dört gün gösteren işverenler. Yaşanan kriz sonrasında geldiği büyük kentte tutunamayıp geri dönenler, dönerken buraya lanet okuyanlar. Köyünde bir tarla varsa, ekip biçeceği bir karış toprak sahibiyse, oraya umut bağlayanlar ve kendilerini teselli edenler. Sendikaların el etek çektiği, ancak bir işçi gidip sendikalı olmak için uğraş verirse, özel bir çaba gösterirse ulaşabileceği gerçeğiyle yüz yüze kalıyor. Koca bir yıl geçmiş bulunuyor, sarsıcı ve yıkıcı ekonomik krizin üzerinden; işçilerin değimiyle, sendikalar ve sendikacılar havanda su dövmeye devam ediyorlar.
Neden işçilerin sorunlarıyla, problemleriyle ilgilenmiyorlar? İşçileri aydınlatmıyor, onların sorunlarını çözecekleri mekanizmaları yaratmıyorlar? Bir taraftan topu sendikacılara atan, diğer taraftan kendi içlerindeki birliği gerçekleştirmeyen işçiler, ayrı bir noktada duruyorlar. Evet, bir tarafta çelişkiler yumağı, diğer tarafta biriken sorunlar, tartışmalar, yeni arayışlar. İşçilerin bir bölümü bu iş böyle gitmez derken, bir bölümü kaderine razı olmaya devam ediyor. Bardağın taşması yakındır diyenler de yok değil. Ama görünen odur ki, ekonomik kriz, işçi ve emekçilerin belini bükmeye ve onları yoksullaştırmaya devam ediyor.
FABRİKA KOŞULLARI
Hangi fabrikadan işçiyle görüşsek bin ah işitiyoruz. Kimi dinlesek sanki aynı fabrikalarda çalışıyor ve aynı sorunları yaşıyor. Düşük ücret, giderek ağırlaşan çalışma koşulları, yıllardır yapılmayan zam… Kriz döneminde işsizliği gösteren patronlar, yasaları da bir kenara bırakıp kendi yasalarını uygulamaya koydular. Öyle ki patronlar, kendi içlerinde işlerine geldiği gibi günlük yasalar uyguluyor, yarın işine gelmiyorsa onu rafa kaldırıyor, kendince yeni bir yasayı uygulamaya sokuyor. Her şey daha fazla kâr için, her şey Türkiye için diyerek işçiler kölelik koşullarına razı ediliyorlar. Öyle ya, kriz sadece bizde değil dünyanın her yerinde var, diyerek kapitalizmin gerçek yüzünü gizlemeye çalışıyorlar.
SAMET KALIP İŞÇİLERİ ÖRNEĞİ...
Kendi işyerlerinde işten atma olmadığını, işlerin yoğun olduğunu, ücretleri zamanında aldıklarını belirten Hasan Usta, şunları söylüyor: “Ben hiç sendikacı görmedim, hiç sendikacılar işçilerin yanına gelmiyor. İşyerimizde ücretlerimizi düzenli alıyoruz, sigortamız yatıyor ama birçok hakkımızı da bilmiyoruz, aslında sendikacılar bizi bilgilendirmeli.”
Duran Alp’in fikirleri ise şöyle: “Biz işten atılmadık ama her gün zam yapılıyor, geçinmek zor. Kriz diyorlar, işler iyi ama ne hikmetse biz çalıştığımız halde geçinemiyoruz. Sendikacılar da kendi derdine düşmüş. Sendikacının derdi işçinin sorununa koşmak olmalı ama biz böyle bir şey görmedik. Ben daha önce başka bir yerde çalışıyordum, orada sendikaya üye olduk ama başaramadık. Aslında örgütlü olmak iyi bir şey ama bunu yapacak sendikacı yok, göremiyoruz.
Yarın: Patronlar ve esnafların durumu...

BU PARAYLA GEÇİNMEK CAMBAZLIK

Gezer işçisi, “asgari ücretle geçinmenin formülünü bulamadım” diyor ve ekliyor: “Bu parayla geçinmek için cambaz olmak gerekir.”
Abidin Dursun (Gezer Fabrikası işçisi): Aldığımız para asgari ücret, ev kiramız 300 lira. Hadi buyur geçin geçinebilirsen!. Ben buraya yeni girdim, daha önce çalıştığım yerde ‘kriz var’ denildi ve çıkarıldık. Benim anlamadığım, bu kriz bize mi? İş var ama kriz diyorlar. Bir de zam üstüne zam. Hükümet milletin sigarasıyla uğraşacağına işçisinin haline baksın. Ocakta yapılacak zam yüksek olsun, asgari ücret 800 olsun.
İsmail Bekâr: Soyadım gibi bekarım ama yine de geçinemiyorum. Ailemle kalıyorum, ev bizim, bizde 3 çalışan var, kiramız da yok ama yine de insan gibi yaşayamıyoruz. Para yetmiyor, hükümet paket maket dedi ama biz bir şey görmedik. Millet elindeki işi de kaçırmamak için her şeye razı. Ne derlerse boyun eğiyoruz.
Hasan Adıvar: Geçim zor geçinemiyoruz tabii. Asgari ücret 700-800 olmalı, o bile az ama ne yapalım?..
Sendikalar açıklama için araştırma yapıyor TV’den duyuyoruz ama onlar da araştırma yapacaklarına işçinin hakkını alsınlar. Sendikalar gelse, sahip çıksa bize, herkes birlik olur tabii.

DÜNYA DEVİ MARKANIN AÇ İŞÇİLERİ
İsmini vermeyen bir işçi, durumlarını şu ifadelerle aktarıyor: “Bizim fabrika dünya devi. Bu sektörde bizim payımıza düşen de açlık. Çalışıyoruz ama elimize geçen üç kuruş para. Biz servet istemiyoruz, sadece geçinebilecek kadar para istiyoruz. Günün modası da kriz, ne olsa kriz var diyorlar. Valla çalışma koşullarımız ağır ama sesimizi çıkartamıyoruz, işten atılmaktan korkuyoruz. Ne yapalım, bu zamanda ekmek aslanın midesinde. Asgari ücret belirlenecek ama benim bir umudum yok, üç kuruşluk zam yapsalar iyi. Aslında en az 800 olmalı ama sanmıyorum yapacaklarını, bahaneleri var: kriz. Geçen ay ev kiramı ödeyemedim. Kredi kartları ile yaşıyoruz. O da patlayacak ama dur bakalım. Zaden kartın asgarisini ödeyebiliyoruz. Ben bu zamana kadar hiç ev kiramı aksatmamıştım ama şimdi ev sahibi ile papaz olmaya başladık. Bakalım nereye kadar götürebileceğiz? Çoluk çocuğumuza bir parça bir şey bile alamıyoruz. Önümüz bayram, hadi al bir şey alabilirsen! Hayat başkalarına var ama bize yok. Sendikacıları görmedim, gelip halimizi sorsalar aslında iyi olacak tabii, işçiler birlik olsa iyi olur.”
Hakkı Açıkalın: Ben tekstil işçisiyim. Bizim orada iki ay önce 100 kişi çıkardılar kriz var diye. Mesaiye kalmaktan anamız ağlıyor ama sürekli de işçi çıkarıyorlar. Adam çıkardıkça kalanlar daha çok çalışıyor. Aslında kriz mriz yok, bu bahane. Bir yıldır zam almadık, krizi uydurdular, işçiye zam yok. Asgari ücret de inşallah artar. Ben 1000 lira alıyorum ama geçinemiyorum, demek ki asgari ücret onun da üstünde olmalı.


AKP’YE ÖFKE
Seyit Adıgüzel: 3 Ay önce kriz var diye bizi işten çıkardılar. Şimdi her gün geziyorum burada iş bulmak için ama bulamıyorum. Yaşım 35, işçi arayan yerlerde 30 yaşın altında arıyorlar. Sanki bizi alsalar yatacağız. Fabrikada işsiz çok olunca yok genç olsun yok okumuş olsun diyorlar. Üniversite mezunları bile aynı durumda. Kredi kartı ile ihtiyaçları karşıladık bugüne kadar ama artık onda da son noktadayız. AKP’ye oy verdim biraz bizi kayırır diye ama onların da hayrını görmedik. Bu zamanda hükümetler de hep patronlara çalışıyor.
Sendikacıların da bu konuda bir şey yaptığı yok. Aslında sendikacılar düşse önümüze, haklarımız için bir birleşiriz tabii ki, niye birleşmeyelim? Zaten böyle giderse isyan etmekten başka çaremiz de yok.
Füsun Korkmaz: Çalıştığım yerde aldığım para 600 lira, eşim de çalışıyor, bir de çocuğumuz var annem bakıyor. İki kişi çalışıyoruz ama kıt kanaat geçiniyoruz, kızımız seneye okula başlayacak, o zaman ne yapacağız bilmiyoruz. Asgari ücret artırılmalı tabii. Bize yetecek kadar zam yapmalılar. Ama bir umudum da yok. Şimdilik işimizin olmasına şükrediyoruz.
İsmini vermeyen bir işçi ise başka gerçeklere işaret ediyor: “Üç yıllık işçiyim, ücretlerimizi alamadığımız zamanlar oluyor, geçinemiyoruz. Fabrikada işler yolunda ama kriz var diyorlar, bir şey olsa hemen kapıyı gösteriyorlar.”

EKMEK ALIRKEN BİLE...

Asaf Alteden: 6 aydır işsizim, kriz gerekçesi ile çıkardılar. Bizim işyerinden çok kişi çıkardılar. Şimdi dolaşıyorum ama iş bulamıyorum. Ne yapalım, yani hırsızlık mı yapalım, bir iş imkanı olsa çalışacağız ama iş yok. Hükümet bu soruna bir el atmalı. Sonumuz iyi değil. Ev kirasını ödeyemedim, ailem yardım etmese geçinemeyeceğim. Kredi kartlarıyla geçiniyorduk, o da patladı, icra kapımızda. ben yetkililere soruyorum: ben ne yapayım?
İsmini vermek istemeyen bir işçi, “Aldığımız parayla geçinemiyoruz, ben 18 yıllık işçiyim ama böyle bir zaman görmedim. Okullar başladı, çocuğuma bir ayakkabı bile alamadım. Hükümet açılım diyor, açılımı işçiye yapsın. Açlıktan ölmemizi mi bekliyorlar? Kriz var, birileri zevk içinde biz ekmek alırken bile düşünüyoruz.”
Diren Lüle: Arkadaşla aynı yerdeyiz, aynı dertler bende de var; ne diyeyim, kriz kriz diyorlar, bu kriz sadece bize mi? Ne günümüz belli ne gecemiz, hep çalışıyoruz ama elde avuçta bir şey yok.
Duran Taş (Ak Metal Fabrikası işçisi): Bizim fabrika 200 kişiydi, şimdi 70’e düştü. Biz de bekliyoruz, durum ortada ne diyelim? Bu duruma bir tedbir alınmalı, işsiz kalanların hali kötü ama bizim işimiz var da ne oluyor, aynı kredi kartları ile geçiniyoruz. Sendika iyi bir şey bence, keşke herkes birlik olsa, o zaman böyle olmazdı herhalde.

İŞTEN ATILMA KORKUSUYLA YAŞAM

“Her şey krize endeksli yürüyor, ne söylesek sesinizi kesin ve yükseltmeyin diyerek taleplerimiz bastırılıyor” diyen Baydemirler işçisi, atılmak ve çalışmak arasında korku yaşıyor. Baydemirler Fabrikası’ndan bir işçiyle görüşüyoruz. 8 yıldır fabrikada çalışan, işten atılma tehlikesi nedeniyle ismini yayınlamadığımız işçi, yaşananlarla ilgili şunları anlattı: “Aldığımız para ortada, geçimimizi sağlayamıyoruz. Bir hak istesen kriz var zaten diyorlar. Ücretimizi düzenli alamadığımız oluyor. Çok arkadaşı işten çıkardılar. Bırak zam istemeyi, ne zaman işten atılacağız diye bekliyoruz. Bir yandan kriz var deyip işçi çıkartıyorlar, bir yandan yeni işçi alıyorlar. Yani kriz bahane. Birileri işini yürütüyor, olan bize oluyor. Çocuk okutmaya çalışıyorum, her ay ayın sonunu nasıl getireceğim diye akla karayı seçiyorum.” Fabrikada bir süre önce yaşanan sendikalaşma deneyiminden de bahseden işçi, “Sendika muhabbetleri önceden burada oldu ama başarılamadı. İşçide birlik yok, sendikacılar da ancak oturdukları yerden ahkam kesiyorlar. Aslında sendika olsa iyi ama birlik yok” diye konuştu.
ÖNCEKİ HABER

EKONOMİ VE POLİTİKA

SONRAKİ HABER

EVRENSEL’DEN

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...