19 Aralık 2009 00:00
BAŞYAZI
Perşembe günü akşam saatlerinde emniyet güçlerinin TEKEL işçilerine vahşice saldırması, hükümetin...
Perşembe günü akşam saatlerinde emniyet güçlerinin TEKEL işçilerine vahşice saldırması, hükümetin, emek mücadelesine karşı ne kadar düşmanca yaklaştığını gösterdi. Öyle ki, işçileri ziyaret eden MHP ve CHPnin 20ye yakın milletvekilinin de orada olması bile, saldırıyı erteletmedi. Oysa ortada polisin saldırısını gerektirecek hiçbir asayiş olayı yoktu. Örneğin bu saldırıdan sonra da işçiler orada durmaya devam ettiler ve hiçbir şey de olmadı! Ankara valisinin Biz müdahale etmesek provokasyon olacak, daha kötü şeyler olacaktı gibi saçma sapan açıklaması da, bu vahşi ve emek düşmanı saldırıya gerekçe olamayacak kadar aptalcaydı. Ankara Valiliğinin, dün olayla ilgili inceleme başlatması ise oyalama, üst makamların bu işlerden haberi yokmuş havası uyandırma ötesinde işlevi olacak bir girişim değildir. (*)
Dün işçiler, Türk-İşin önüne gittiler ve Türk-İşi işçiye sahip çıkmaya çağırdılar. Birçok sendika ve emek örgütü temsilcisinin de, TEKEL işçilerine destek açıklamaları var ve çeşitli eylemler de gündemde.
Şu açık ki, TEKEL işçilerinin üyesi olduğu Tek Gıda-İş Sendikasının yapacakları sınırlıdır. Çünkü bu işçilere artık iş verilmemektedir ve bu nedenle de işçinin üretimi durdurarak (grev) mücadeleyi ilerletme imkanı elinden alınmıştır. Bu nedenle de işçilerin, Türk-İş ve bağlı sendikalar olmak üzere tüm emek cephesinin desteğine ihtiyaçları vardır.
Hükümetin sıcak saldırı hedeflerinden birisi de demiryolculardır. 25 Kasım grevine katıldığı için açığa alının 16 demiryolu çalışanına sahip çıkmak için gerçek bir emekçi duyarlılığı gösterip iş bırakan demiryolculara karşı hükümet, 30 çalışanı daha açığa aldı. Emekçilerin 26 saatlik grevi sonrasında kamu emekçileri, şimdi ne yapmak gerektiğini konuşuyorlar.
Bu iki sektörde eş zamanlı olarak yapılan saldırı açıkça göstermektedir ki, hükümet, emek düşmanı politikalarından taviz vermektense çoğunluğu kendisine oy veren emekçileri karşısına almayı göze almıştır.
Bu da doğaldır. Uluslararası ve yerli sermaye odaklarıyla içli dışlı, onların çıkarlarını savunmada önceki hükümetlere rahmet okutan AKP Hükümetine karşı emekçilerin, onun anlayacağı dilden hitap eder duruma gelmeden bu saldırganlığı püskürtemeyecekleri de açığa çıkmıştır.
Öte yandan; sadece işçilerin, emekçilerin iş güvencelerine değil sağlık, eğitim gibi alanlardaki kazanımlarına da saldırı yoğunlaşmıştır. Bu çerçevede hükümet, eczacıları hedef almış; kendi sağlık politikasını, eczaneleri ortadan kaldırarak tekelci gruplara eczane zinciri kurdurma planını da hayata geçirmek üzere, harekete geçirmiştir. Ama burada da hedef eczacılar olduğu kadar, emekçilerin sağlıkla ilgili kazanımlarıdır. Bunu da emekçi yığınları eczacılarla karşı karşıya getirerek yapmayı amaçlamışlardır.
TEKEL işçileri ve demiryolcular ile bu mücadele içindeki emekçilerin sendikaları, (eczacıların örgütleri de) aslında bir adım atmışlardır ve bu adımlarının arkasının gelmesi için mücadelenin desteğe, ama gerçek desteğe ihtiyacı vardır. Bu yüzden de her iki sektörde işçilerin, kamu emekçilerinin ortak mücadelesini de içeren bir mücadele hattına yönelmesi acil bir ihtiyaçtır. Bunda en önemli rol; tüm emek güçlerini birleştirme sorumluluğu da, Türk-İş, KESK ve Kamu-Sene düşmektedir. Burada en yakın ittifaklardan birisi de eczacılar ve örgütleridir.
Dahası, emek cephesinin tüm güçleri bu mücadelede yer almalıdır. Çünkü; hükümetin bu saldırılarına yanıt verilmezse, bilinmelidir ki tüm emek güçleri, her sektörden işçiler, emekçiler, alın teriyle geçinen herkes, bu emek düşmanı saldırganlığın hedefidir.
Ancak emek güçleri birleşirse, emek düşmanlarını kendi saldırganlıklarının yarattığı girdapta boğmak da mümkündür.
(*) Gazetemizin yeni yıl ekinde 2010un falına bakacak olan Yücel Sarpdereye buradan bir tüyo verelim. Yücel eğer, bu falın ilgili bölümünü, Uzunca sürecek bu incelemenin sonunda Ankara Valiliği, TEKEL işçilerine yönelik vahşi saldırının hiçbir failinin bulunamadığını açıklayacaktır diye yazarsa, 12den vurmuş olacaktır!
İHSAN ÇARALAN