21 Aralık 2009 00:00
ROJEV
Kapatılan DTPnin yasaklı başkanı Ahmet Türkün sine-i millete dönme kararından vazgeçtiklerini açıklamasından sonra yapılan değerlendirmeler, ülkedeki sahte demokratların yüzünün açığa çıkmasını sağlamıştır.
Kapatılan DTPnin yasaklı başkanı Ahmet Türkün sine-i millete dönme kararından vazgeçtiklerini açıklamasından sonra yapılan değerlendirmeler, ülkedeki sahte demokratların yüzünün açığa çıkmasını sağlamıştır. DTPli vekillerin bundan sonra Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) çatısı altında Meclisteki çalışmalarına devam edecek olması, parti kapatma ile demokratik siyaset yapmanın önüne geçilemeyeceğini göstermiştir. Yaşanan gelişmeler parti kapatmanın anlamsızlığını ortaya koymuşken, dün Parti kapatmaya karşıyız ama diye söze başlayan AKP temsilcilerinden CHP ve MHPlilere kadar gerici güç odakları ve medyadaki kalemşorları, adeta sadece Ahmet Türk ve Aysel Tuğlukun milletvekilliğinin düşürülmüş olmasına hayıflanmaktadır. Ahmet Türkün Mecliste kalma kararında kitle örgütlerinin, tabanın ve Öcalanın çağrısının etkili olduğunu söylemesinin ardından, gerilimden beslenen bu gerici ırkçı çevreler yeniden harekete geçerek kışkırtıcı açıklamalar yapmaktadır. PKK Mecliste, Aponun adamları gibi söylemlerle daha kurulma aşamasında BDPnin siyaset yapma zeminini ortadan kaldırmaya çalışmaktadırlar. Mesela CHPnin Asenası Canan Arıtman, Mecliste kalma kararını veren DTPliler için Sözde milletvekili adındaki PKK sözcüleri diyerek, bu vekilleri Meclise gönderen halkın iradesine ne kadar saygılı olduğunu ve kendileri gibi düşünmeyen hiç kimseye söz hakkı tanımayan anlayışlarıyla ne büyük sosyal demokratlar olduklarını bir kez daha dünya aleme göstermiş oldu.
DTPnin kapatılmasının ve demokratik siyaset yollarının Kürt halkına kapatılmaya çalışılmasının ülkede neye yol açtığını geçtiğimiz günlerde herkes gördü. Tırmandırılan gerilim nedeniyle bölgede ve batıda kitleler sokaklara çıktı, çatışmalar ve ırkçı saldırılar yaşandı, insanlar öldü. Yapılması gereken demokratik siyaset yollarının zorlanmasıydı ve BDP de bunu yaptı. Peki, o zaman dün Sorunların tartışılma ve çözüm zemini Meclistir, BDP Mecliste kalsın diyenler, bugün ortalığı niye velveleye veriyorlar? Evet, Kürtlerin Mecliste siyasete devam kararında Öcalanın çağrısının önemli bir etkisi vardır. Ama bu neyi değiştiriyor? Eğer demokratik bir zeminde sorunun çözümü isteniyorsa, Kürtler buna hazır olduklarını göstermiştir. Bugün Öcalan faktörünü bahane ederek BDPnin siyaset yapma zeminini baltalamaya çalışanların derdinin, üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olduğu açıktır. Hoşumuza gitsin ya da gitmesin; Öcalan, Kürt sorununun çözümü bakımından belirleyici aktörlerden biridir ve memlekette DTPye oy verenlerden daha fazlası Öcalanı siyasi irade olarak görüyorken, başka bir sonuç beklemek de mümkün değildir.
Dün DTPye siyasi linç uygulayanlar, bugün Öcalan faktörünü bahane ederek BDPye karşı yeni bir saldırı kampanyası başlatmış bulunuyor. Öcalanın Kürtlerin Meclis çatısında siyasete devam etmesi, gençlerin ölmemesi için çalışılması çağrıları bu gerici güç odaklarını rahatsız etmiştir. Çünkü terör, bölücülük söylemlerini ağızlarına sakız yapan gerici ırkçı çevreler, aslında çatışmalardan, akan kandan ve halkların düşmanlaştırılmasından beslenmekte ve rahatsızlıkları da altlarındaki toprağın kaymaya başlamasından duydukları tedirginlikten kaynaklanmaktadır. Bu gerici saldırılar karşısında Kürt halkının siyaset yapma kanallarını açıp genişletmek, Kürt sorununun barış ve demokrasi temelinde çözümünden yana bütün kesimlerin sorumluluğu durumundadır. BDPnin sorunun çözümünde üstlendiği ağır sorumluluğu başarıyla yerine getirmesi, ülkenin demokratikleştirilmesi mücadelesini yürüten bütün halk güçlerinin başarısı olacaktır.
ÇETİN DİYAR