23 Aralık 2009 00:00
UFUK
Türkiyede bizim kuşakların hayatında albayların hep bir haber değeri olmuştur. Albay Türkeş.. Yanı başımızdaki komşumuzda albaylar cuntası...
Türkiyede bizim kuşakların hayatında albayların hep bir haber değeri olmuştur. Albay Türkeş.. Yanı başımızdaki komşumuzda albaylar cuntası... Darbe süreçlerinde ya da girişimlerinde adı geçen albaylar...Darbe belgesindeki ıslak imzanın kendisine ait olup olmadığı sorusu çok uzun bir süre gazete manşetlerini, televizyon ekranlarını meşgul eden Albay Dursun Çiçek.
1995 yılında suikast silahı Kanasla öldürülen Mardin Jandarma Alay Komutanı Albay Rıdvan Özden. Özdenin ölümü resmi kayıtlara PKK ile girdiği çatışmada şehit düştü şeklinde girse de, bu iddia Özdenin eşi gibi pek çok kişiyi de ikna etmedi.
Yakın bir tarihte, 2 Mayıs 2007de ölen Emekli Albay Birol Atakanın ölümü de hâlâ şüpheli olarak anılıyor. İstanbul-Ankara yolunda şüpheli bir trafik kazasında yaşamını yitiren Atakanın Ergenekonla ilgili önemli bilgilere sahip olduğu iddia edilmişti. Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Yener Karahanoğlunun emir subayı olan Atakan, Karahanoğlundan önce de Özden Örnek ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığında birlikte çalışmıştı.
Albay Atakanın, Özden Örneke ait olduğu iddia edilen darbe günlüklerinin İnternete sızmasında ihmali ve kastı olabileceği iddia edilmişti. Atakanın Karahanoğlu ve Örnek arasında köprü isim olduğu belirtiliyordu.
10 Ocak 2009 günü Ankarada Etimesguttaki evinde silahıyla intihar eden Emekli Jandarma Albay Abdülkerim Kırca da kritik isimlerden biriydi. 1998de teröristlerle girilen çatışmada belden aşağısı felç olan Kırcaya, 2004te Devlet Övünç Madalyası verilmişti. JİTEMin eski Diyarbakır Bölge Komutanı olan Kırcanın adı Ergenekon soruşturmasında da geçti. PKK itirafçısı Abdülkadir Aygan, Kırcanın birçok faili meçhul cinayetin talimatını verdiğini iddia etmişti.
Suikastçi diye tutuklanan ve intihar eden Yarbay Ali Tatar ise, albaylığının belki hemen öncesinde böylesi bir haberle gündeme geldi.
Ve cebinden Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın adresi çıktığı iddia edilen, Arınça suikast iddiasıyla gözaltına alınan, eski adı Özel Harp Dairesi olan Seferberlik Tetkik Kurulunda görevli Albay E.Y.B.
Arşivi biraz daha karıştırsaydık belki bu liste biraz daha uzayabilirdi. Ancak bu kadar albay haberi yoğunluğu karşısında insan dünya edebiyatının yaşayan en büyük ustalarından Gabriel García Márquezin Albaya Mektup Yok adlı kitabını anımsamadan da edemiyor. Albaya Mektup Yok Márquezin en güzel uzun öykülerinden biridir. Ülkesi uğruna savaşarak yaptığı hizmetlerin karşılıksız kaldığını anlayan, emekliye ayrılmış yaşlı bir askerin öyküsü. Bir türlü gelmeyen emekli aylığını her cuma günü karısı ve horozuyla birlikte bekleyen emekli bir albayın komik ve bir o kadar da trajik hikayesi. Márquezin buruk bir alaycılık içeren bu öyküsünde de ana tema diğer birçok yapıtında da olduğu gibi yalnızlıktır. Onun ustalıklı anlatımı karşısında albayın halini anlamaya çalışan bir empati kurarsınız.
Bizdeki albaylar ise, genellikle darbe, Ergenekon, şüpheli ölüm ve intihar haberleriyle kamuoyunun önüne geliyor. Edebiyatımızda olmasa bile basın tarihimizde ve siyasal yaşamımızda darbeci ya da faşist albay imgesine çok aşinayız.
Diğer yandan albayların izleri gazete sayfalarına düşen bu özellikleri, insani Márquez gibi bir muhakeme yapmaya da zorluyor. Albaylar üst komuta kademesinin en zayıf halkası mıdır? Ergenekon davası ya da benzer süreçlerde bağlantının koparıldığı son nokta mıdır? Bu arada kalmışlık acaba albay intiharlarında, onları intihara götüren ruh halini koşullayan temel zemini mi oluşturuyor? Ya da şüpheli ölümleri, belli konseptlerin hep gizli kalması, sorumluluk silsilesinin onlarda biterek generallere kadar uzanmaması gayretiyle mi bağlantılıdır?
Bu soruları çoğaltabiliriz. Ve kendi gerçekliğimizi bütün boyutlarıyla keşfetmek için olabildiğince de çoğaltmalıyız.
FATİH POLAT