23 Aralık 2009 00:00

Bayramiçlilik diye bir şey var!

Bayramiç’in gündemimize ilk girişi, ‘linç’ girişiminin gerçekleştiği geceydi. Saldırıya uğrayan ailelerden biri Hayat Televizyonu’nun santralini aramış ve gece nöbetçisi arkadaşımıza...

Paylaş

Bayramiç’in gündemimize ilk girişi, ‘linç’ girişiminin gerçekleştiği geceydi. Saldırıya uğrayan ailelerden biri Hayat Televizyonu’nun santralini aramış ve gece nöbetçisi arkadaşımıza ‘Evimiz sarıldı. Hayati tehlike içindeyiz’ diye not bırakmıştı. Arkadaşımız durumu bize ilettiğinde olaylar sürüyordu. Saat 02.00 sıralarıydı. Bıraktığı telefon numarasından Taner Demir’i aradık. Kardeşinin gözaltına alındığını, karakolda olduğunu, kendilerinin de evlerinin sarılıp taşlandığını söyledi. “‘Kürtler dışarı’ diye slogan atıyorlar” dedi. Ardından Çanakkale Emniyet Müdürlüğü’nü aradık. Konuştuğumuz görevli, “Emniyet müdürümüzün haberi var. Takip ediyoruz. Abartılacak bir şey yok” dedi.
Daha sonra Bayramiç’teki gelişmeler hem Evrensel’de haber oldu, hem de Hayat Televizyonu’nda işlendi.
Haberi duyarak yapmakla görerek yapmak arasında önemli bir fark olduğu açık. O nedenle de, olayın yaşandığı Bayramiç’e ilk fırsatta giderek, olayın kaynaklarını yerinde anlamaya çalışmanın daha anlamlı olacağını düşündük.
1980 ÖNCESİ ‘KÜÇÜK MOSKOVA’
Ve Bayamiç’teyiz. Buraya gelmeden bir gün önce Çanakkale’deydik. Aralarında yerel gazete yöneticilerinin de bulunduğu kişilerden Çanakkale’yi, Bayramiç’i dinledik. Özellikle altı çizilen nokta, Bayramiç’in 1980 öncesi ‘Küçük Moskova’ diye anılan antifaşist mücadelenin güçlü olduğu bir yer olmasıydı. CHP’li belediye tarafından yönetilen Bayramiç, bugün de İzmir ile benzer biçimde ‘çağdaş’ bir yer olarak anlatılıyor. Ancak geçmişin devrimci demokırat muhalefetinin etkisini yitirmesi ve zaman içinde yaşanılan değişimle birlikte bugün başka yerlerde de tanık olduğumuz ‘ulusalcı’ reflekslerin öne çıkmaya başladığı bir yer durumuna gelmiş.
ÖNCE ROMANLAR DIŞLANMIŞ
Romanların karşılaştıkları dışlama ile ilçenin dışına çıkması ya da çıkarılması sürecinin ardından bugün Kürtlerin evlerinin taşlanması olayıyla gündeme gelen Bayramiç’e ilk girdiğimizde, önce bir ‘yabancı’ olduğumuzu fark ettik. Yanımızda televizyon kamerasının da olduğu 4 kişilik bir ekip olarak, Kürtlerin evinin taşlandığı gün boşaltılan ve harekete geçirilen kahvelerin önünden geçtiğimizde, üzerimizde ‘Bayramiç’i kaşımaya geldiler’ diyen bakışları hissetmememiz mümkün değil. Zaten bu bize ‘uygun’ üsluplarla birçok kez de ifade edildi burada.
‘KAŞIMAYIN’ UYARISI
Aralarında kanaat önderi diyebileceğimiz okumuş yazmış emekli öğretmenlerin ya da yerel yönetimde bulunanların da olduğu kişilerden “Bayramiç kardeşliğin hakim olduğu bir yerdir. Kötü bir şey yaşandı. Kaşımamak lazım” ifadelerini duyduğumuzda, birkaçına buraya bir şeyleri kaşımak için değil Türkiye’nin gündemine gelmiş olan bir durumu anlamak ve yerinden yansıtmak için geldiğimizi anlatmaya çalıştık.
Bu arada şunu da vurgulamak gerekiyor. Susurluk olayından sonra, Susurlukluların ‘Susurluk çetesi’ adlandırması karşısında ‘İlçemizin adı kötüye çıkarılıyor. Biz çetelelerle anılmak istemiyoruz” diye tepki gösterdiklerinde, bunun anlaşılır bir tarafı vardı. Zira, orada gerçekleşen bir kaza ile ortaya dökülen ilişkiler, medyatik bir söylemle neredeyse Susurluklulara akraba kılınmıştı. Ne var ki Bayramiç’teki olay, burada gerçekleşen bir olaydı. Ülkedeki politik gelişmelerin buraya yansıma biçimleriyle birlikte, buranın kendi özelliklerinden kaynaklanan yanları görmek ve ‘Neden Bayramiç’ sorusuna yanıt aramak gerekiyordu.
BİR TATİL BELDESİ GİBİ
Üretim olarak tarım ve zeytinciliğin hakim olduğu Bayramiç’in ekonomik kategorileri arasına, memurlar ve esnafı da ekleyebilirsiniz. Küçük bir merkezi olan ilçe, gündeme geldiği son olayı saymazsanız ve geçmişteki benzer olaylardan da haberdar değilseniz, bir tatil yöresini çağrıştıran bir yerde olduğunuzu hissediriyor. Pek çok sahil köyü ya da kenti gibi...
Zaten konuştuğumuz Bayramiçlilerin, ‘Bayramiç çok güzel bir yer. Böyle olaylarla anılmayı hak etmiyor’ demeleri de, biraz buradan kaynaklanıyor.
‘BİZE TAŞ ATANLARDAN ESKİYİZ’
İlk olarak evleri taşlanan Karslı Kürt vatandaşlarla görüşmeye gidiyoruz. Talip Demir’in evindeyiz.
Talip Demir, Kurban bayramı’ndan bir gün önce yaşadıkları olayı şöyle anlatıyor:
“Yukarı tarafta baldızımın evi var. Olayların yaşandığı gece saat 11.00’de, baldızım ‘enişte, bizim burada evler taşlanıyor’ dedi. Biz buradan çıktık, baktık, jandarması da var polisi de var. Oradan taş atıldığını gördük. 2 bin-2 bin beş yüz kişi vardılar. Sonra oradan geri döndüler, bizim buraya yönelince biz geri gelip evlerimize girdik. ‘Kürtler gidecek, gitmezse Bayramiç Kürtlere mezar olacak’ diye slogan atıyorlardı. Sonra bizim evlerimize taş atmaya başladılar. Dışarıya çıkıp müdahale etme durumumuz da olamazdı. Çok kalabalıktılar.”
- Peki emniyeti aradınız mı siz?
- Ben emniyeti aradım. Emniyet, dışarıdaki insanları dağıtmaya çalıştıklarını söyledi. Ama baktım ki, hiçbir uğraşma filan yok, evlerimiz taşlanmaya devam ediyor. Bundan 4 ay önce de olmuştu. Belediyenin önünde toparlandılar. Yine yürüyüş yapacaklardı. Çanakkale’den gelen çevik kuvvet bırakmadı.
Bu olayların başında Necdet Bozan diye bir şahıs var. Etrafındaki 3 kişi ile organize edip, milleti harekete geçiriyorlar. Bu olayları bütün Bayramiçlilere mal edemem.

- Siz Bayramiç’e ne zaman geldiniz?
- İlk olarak 1970 yılında amcam geldi Bayramiç’e. Sonra biz de geldik. Biz geldikten sonra 3 hanelik evimiz vardı. Şu anda 21 hane Kürt ailesi olarak burada oturuyoruz. 40 yıldan beri buradayız. Bize taş atanlar daha sonra doğmuş büyümüş. Bunları 3-4 kişi galeyana getiriyor. Bir park var. O parkı karargah olarak kullanıyorlar. Bütün işlerini orada yürütüyor. Yoksa bizim kimse ile bir husumetimiz yok, bir kavgamız yok.

- Sizin evleriniz taşlanırken komşularınızın tepkisi ne oldu? Burada sizlerden başka kimler oturuyor?
- Bayramiç’in köylerinden gelenler var. Burada sadece biz Kürtler oturmuyoruz. 1986 yılından sonra burada inşaatlar oldu ve gelenler oldu. Komşulardan bir tepki olmadı. Bu evin 9 camı kırıldı. Taşlama saat 01.00’e kadar devam etti. Daha sonra siyah Doblo tip bir araba geldi. Ondan da iki el ateş ettiler. Saçmalar benim evimin önüne döküldü. Benim kimseyle bir husumetim yok. Ben Türklüğümle de gurur duyuyorum, Kürtlüğümle de gurur duyuyorum. 40 yıldan beri biz bu insanlarla birlikteyiz ve hiçbir husumetimiz olmamış. Şimdi ‘Ya Allah bismillah, allahüekber’ diye benim evime taş atmaları niye?
Talip Demir bunları anlatırken, ev halkı da sanki o gecenin tedirginliğini yaşarmışçasına dinliyor. Ardından, Talip Demir’in kızı Hülya’ya dönüyoruz.

- Hülya, neler hissettin o gece?
- Korktuk. Evin içindeydik. Sabaha kadar uyuyamadık. 01.00 gibiydi, yukarıdan silah sesleri geldi. Olayların içinde müdür yardımcısı bile vardı. Okula bile gidemedi kardeşlerim.

- Müdür yardımcısı olayların içinde miydi?
- Evet.
- İsmi nedir?
- Hasan Yüksel.

Talip bey’in eşine, ‘komşularınız ne diyor bu olup bitenlere, size yardım eden ya da geçmiş olsuna gelen oldu mu’ diye soruyoruz. Şu yanıtı veriyor:
- Komşular bizimle konuşmaz. Taş atan komşumuz bile var. Geçmiş olsun diyen de olmadı.

BEN BAYRAMİǒTE DOĞUP BÜYÜDÜM

Olay akşamı gözaltına alınan Tamer Demir:

- Siz olay akşamı yaşadıklarınızı anlatır mısınız?
Olay akşamı arkadaşımla birlikte meyhaneye gittik. Dışarıda kavga var dediler. Meyhanedekilerle bakmak için çıktık. Polisler geldi. Bana müdahalade etti; ‘Olayları yapan sizsiniz’ diye.

- Olay neymiş?
Bilmiyoruz. Zaten biz gittiğimizde olmuştu. Ve gider gitmez bana ve yanımdaki arkadaşıma müdahale ettiler. Bana o ara biber gazı sıktılar. Arabaya götürdüler beni. Arabanın arkasında hem polis tekmeliyor beni, arka kapıyı açtı; hem Bayramiç halkına tekmeletiyor. Ondan sonra da gözaltına alındık, nezarete gittik. Ne olduğunu anlamış değilim. Sonra televizyonda duydum, kız meselesinden çıkmış diye. Daha sonra savcının karşısına çıktık ve ‘adam yaralama ve polise mukavemetten’ bizi yargılıyorlar. Hiçbir suçumuz, günahımız yokken. Ben Bayraiç’te doğup büyüdüm.

- Hangi partiye oy veriyorsun?
- İlk defa geçen belediye seçimlerinde oy hakkım vardı, onda da boş attım.

- Ne iş yapıyorsun?
- Serbest meslekle uğraşıyorum. Ben 26 yaşındayım. Buradakilerin çoğunu köyden gelenler oluştuyor. Onlar benim kadar burada yaşamamıştır yani. Arkadaşlarım Bayramiçli.

‘KÜRTLER DIŞARI!’

Odada konuştuklarımızdan biri de Taner Demir. Şunları anlatıyor:
Saat 08.30’du. Yeğenim telefon açtı: “Amca biz ölüyoruz, karakola gelir misin?” Karakolun çevresinde 150-200 kişi: Allahu ekber, Kürtler dışarı, içeridekileri verin, öldürelim.
Buna benzer sloganlar atılıyordu. Sonra kahvelerden insanları ‘Gün bugündür, gerekeni yapın’ diyerek topladılar. MHP’li Hakan Yüksel ve etrafındaki birkaç kişi başı çekiyor.
Hastanede güvenlikçi olarak çalışan Bahattin Aslan ve belediyede zabıta olan Talip Uydaş ile Nabi Akçalı da bu isimler arasında yer alıyor. Bir de Necdet Ozan var. O eski solcu, diğerleri MHP’li olarak biliniyor.
Kahveleri boşaltarak insanları topladılar. Üst tarafta amcamın oğlunun evi var. Önce onun evini taşladılar. O arada 15 tane jandarma, 4 tane polis vardı. Hiçbir müdahale edilmedi. Daha sonra geldiler ağabeyimin evini taşladılar.
Şu anda ben basınla, milletvekilleriyle görüştüğümden dolayı tehdit ediliyorum. Emniyet müdürü bana diyor ki, ‘benim elimde senin dosyan var. Ben seni yakacağım’. Neye dayanaraktan?.. Hangi dosyam var? Burada hakkımı arıyorsam suç mu işliyorum? Bir dosyam varsa beni yargılasınlar.
Taner Demir, 1981’den beri Bayramiç’te yaşıyormuş. Trafik takipçiliği yapıyor.
‘Eğer sizin için sakıncası yoksa hangi partiye oy verdiğinizi de öğrenebilir miyim’ diye sorduğumuzda ise “Son yerel seçimlerde DSP’ye oy verdim. Ondan önceki seçimlerde de hep sola verdim” diyor.

İzmir işgal edildiğinde ilk tepki veren yerlerden biri

Reşit Tümer
(Belediye Meclis Üyesi):

- Reşit bey, siz olaydan nasıl haberdar oldunuz? Önce oradan başlasak.
- Olaydan ertesi gün haberim oldu benim. Halktan dinledim. Ben zeytin üreticisiyim. Gündüzleri zeytine gidiyoruz. O nedenle ertesi gün haberim oldu. Üzüldük tabii.

- Peki daha önce benzer şeyler olmuş muydu?
- Bu boyutta olmadı ama Bayramiç’in bu konulara bir hassasiyeti var. Belki siz de bilmiyorsunuzdur. İzmir işgale uğradığı zaman ilk tepkiyi veren yerlerden bir tanesi Bayramiç. Bir telgraf geliyor, Bayramiç’in nüfusu o zaman 3-4 bin civarında. Genelkurmay arşivlerinde mevcut. İşgali protesto için meydanda bir özgürlük mitingi yapılacak deniyor ve yapılıyor.

- Meydandaki ‘Özgürlük Parkı’ adı da oradan mı geliyor?
- Evet. Daha sonra bizim çocukluğumuzda Roman vatandaşlara karşı bir şey oldu. Ondan sonra bir keçi meselesi oldu. Tabii bizim artık bunları aşmamız gerekiyor.

- Keçi meselesi derken, -bilmeyenler açısından- doğulu bir vatandaşın bir keçiyle cinsel ilişkiye girmesini diyorsunuz herhalde?
- Evet, evet. Keçinin sahibi onu öldürüyor, onun ailesi onu öldüreni öldürüyor. Olaylar büyüyor tabii.

- Bir de bir kokoreç meselesi olmuş herhalde?
- Kokoreç görünen yüzü. Asıl mesele alacak verecek meselesi. Kürt asıllı bir vatandaş çek senet sahsilatı yapıyormuş. Öyle bir alacak verecek meselesinden kaynaklanan bir olay aslında. Bu da dönüştürmek istendi Kürt meselesine. Şimdi de bir olay oldu. Şimdi Türkiye bir çıkmazda. Açılım meselesinde, demokrasi meselesinde. Açılım derken, bir siyasi parti kapandı. Bu nasıl açılımsa, bir taraftan açılım yapıyorsunuz, bir taraftan parti kapatılıyor. Ee tabii büyüklerimiz bizden daha iyi biliyor.

- Peki bu ‘açılım’ süreci Bayramiç’teki son olayda bir biçimde etkili oldu mu?
- - Tabii bunu da kullanmak istiyorlar şimdi. Birkaç gencin kendi aralarındaki bir olay, bir Kürt-Türk meselesine dönüştürmek istendi. Kaşınmak istendi. Ama halkımız sağduyulu davranarak buna izin vermedi, vermeyecek de.

- Peki Reşit bey, Kürt vatandaşlarının evinin sarılarak taşlandığı bayram arifesindeki olaya katılanların sayısı kimine göre 2 bin 500 kimine göre 1000, kimine göre 250-300. Burada doğmuş büyümüş, belediye başkan yardımcılığı gibi görevlerde de bulunmuş biri olarak Bayramiç’e sahip çıkmanızı anlıyorum. Ama olup bitenleri tam olarak anlamak açısından biraz daha açar mısınız?
- Şimdi Bayramiç insanında bir Bayramiç’e sahip çıkma refleksi var. Bir de şu var. Kahvenin birinde bir balon uçursanız, en sondaki kahveye gittiğinizde uçurduğunuz balona kendiniz de inanırsınız. Çünkü sizin uçurduğunuz balon eklene eklene öyle bir hale geliyor ki, siz de inanıyorsunuz. Olay aslında bu.

- Yani biraz da kolay gaza gelme durumu mu etkili oldu diyorsunuz?
- Tabii. Zemin müsait. Görüyorsunuz zemini işte. Doğu, Güneydoğu illeri alev alev yanıyor. Parti kapatılıyor. Pusu kuruluyor, askerimiz şehit oluyor. Aslında Bayramiç son derece ilginç bir yerdir. Biz sizi yazın da misafir etmek isteriz. Yazın aileler gece yarılarına kadar tek başlarına dolaşırlar ve kimse kimseyi rahatsız etmez.

- Bu esmer vatandaşlar için de geçerli mi?
- Herkes için geçerlidir. Son derece kültürlü ve iyi bir yerde bu tür olayların çıkması ve basına Bayramiç’in bu şekilde yansıtılmasından rahatsız oluyoruz açıkçası. Çünkü Bayramiç basında bu tür haberlerle yer almayı hak eden bir yer değil. Güzel bir yer. Her yıl ağustos ayının ilk haftasında 18 Mart üniversitesi’yle müşterek gerçekleştirdiğimiz festivalimize davet edelim sizi. Siz de böylelikle Bayramiç’i daha iyi tanıma fırsatı bulmuş olursunuz.
ÖNCEKİ HABER

TEK SiLAHIMIZ AŞI

SONRAKİ HABER

BAŞYAZI

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...