23 Aralık 2009 00:00

Emperyalist saldırganlığa karşı ortak mücadele

Hindistan’a ayak basar basmaz, yaklaşık bir milyar yüz milyon nüfusa sahip; Asya devinin, yoksulluğun kol gezdiği bir ülke olduğuna tanık oluyoruz. Atom bombasına sahip bir ülke olan Hindistan’da...

Paylaş

Hindistan’a ayak basar basmaz, yaklaşık bir milyar yüz milyon nüfusa sahip; Asya devinin, yoksulluğun kol gezdiği bir ülke olduğuna tanık oluyoruz. Atom bombasına sahip bir ülke olan Hindistan’da kimi burjuva sendikacılar ve aydınların böyle bir güce sahip olmaktan övünmelerine ve hükümet yanlısı tutumlar takınmış olmalarına rağmen, gerçeğin böyle olmadığını sokağa çıktığınızda çıplak gözle görebilirsiniz.
Kullanılan toplu taşıma araçları, taksiler, kamyonlar ve sokaklardaki kargaşa, çevre ve yapıların durumu, her şeyi anlatmaya yetiyor. Mumbai sokaklarında yatanlar yüzlerle değil binlerle ifade ediliyor. Diğer şehirleri de düşündüğünüzde bu sayı milyonları buluyor. Sokaktaki işporta tezgahlarında, seyyar olarak yiyecek satışı yapan el arabalarında, çocuklarıyla birlikte ailece bir kağıt parçası üzerine büzüşüp yatanlarıyla yoksulluğu her açıdan yaşayan Hint halkına atom bombasının bir faydası olmadığı, tam tersine halkı nasıl yoksullaştırdığı açıkça görülüyor.
Hindistan’da güçlü bir yapıya sahip olan aşiret ilişkileri her yerde etkili oluyor. Ülkedeki siyasal yapının belirlenmesinde önemli rol oynayan aşiret ilişkileri ve feodal yapı, mücadelenin önündeki önemli engellerden birisi olarak duruyor. İşte bütün bunların arasında mücadeleden yana olan, daha güzel bir Hindistan ve güvenli bir gelecek diyen kesimlerin mücadelesi de sürüyor.
NÜFUSUN YARISI TARIMLA UĞRAŞIYOR
Hindistan nüfusunun yüzde altmışı tarımda ve tarıma bağlı sanayide çalışırken, toplam sanayide çalışanların sayısı 50 milyonu aşıyor. Bunun 15 milyonu sendikalı, diğerleri herhangi bir örgütlenmenin içinde değiller. Gerek tarımda çalışan, gerekse sanayide çalışanların yüzde doksanı kayıt dışı olarak çalışıyor. Bütün bu yoksulluk ve kargaşanın yaşandığı ülkede, ekonomik krizin henüz kendilerini derinden etkilemediğini, ama bunun yakın olduğunu söylüyorlar. Ülkede geçen dönem hükümetin çıkardığı bir tarım yasasının, her ailede bir kişiye yılda üç ay iş olanağı sağladığını belirten sendika yetkilileri, bunun çalışanlara ve yoksullara önemli oranda destek sağladığını ifade ediyorlar. Yılda bir aileden bir kişinin üç aylık işe sahip olmasının önemli bir şans olduğunu belirtmekle beraber, yine de yaşanan işsizlik ve yoksulluğa çözüm olmadığı bir gerçek. Ülkede tarım alanında ciddi bir toprak reformuna ihtiyaç bulunduğu, ancak hükümetlerin buna cesaret edemediği, ellerinde toprak bulunduran ve ülke politikasında önemli bir yere sahip olan toprak sahiplerinin buna izin vermediği söyleniyor.
Sanayi açısından en önemli üç işkolu var. Bunlardan birincisi metal olurken, tekstil ve petrokimya da önemli işkollarının başında geliyorlar. Hindistan sendikal hareketi içerisinde mücadeleci bir hat izleyen Yeni Sendikal İnisiyatif’in (NTUI), bu üç işkolundaki örgütlenmesini hızlandırdığı ve buraya özel bir önem verdiği gözleniyor. Diğer sendikalar ve sendikacılar ile kendi aralarında kalın çizgiler olduğunu ve esas dinamik ve mücadeleci kesimi oluşturduklarını söyleyen NTUI yöneticileri, sendikanın sürekli gelişme gösterdiğini ve büyüdüğünü ifade ediyorlar.
Hindistan sendikal hareketi içerisinde önemli bir güce ve dinamik bir yapıya sahip olan NTUI (Yeni Sendikal Hareket), 2. genel konferansını Mumbai kentinde yaklaşık 500 delegeyle gerçekleştirdi. Konferansa Türkiye, ABD, Almanya, Fransa, İtalya, Pakistan, Hong Kong, Sri Lanka, Endonezya, Nepal gibi ülkelerden 19 yabancı delege katıldı. Beş gün süren konferansın ilk üç gününde ulusal düzeydeki tartışmalar ve sonuçlar değerlendirilirken, son iki gün de ulusal ve uluslararası düzeyde işçi hareketinin ve sendikal hareketin sorunları tartışıldı.
Konferansın başlıca talepleri arasında, herkesin en azından asgari ücret alması, eşit işe eşit ücret ödenmesi, tüm çalışanlara sosyal güvence sağlanması ve sekiz saatlik yasal çalışma süresinin uygulanması yer alıyordu. Tarlalarda çalışanlar için sosyal güvence, tarım çalışanlarına özel yasa, toprak reformu, kayıt dışı çalışmanın engellenmesi gibi taleplerin yer aldığı konferansta, NTUI yeni dönem yönetimini de belirledi.


BİRLEŞİK MÜCADELE
Konferansın uluslararası bölümünde, dünya ölçeğinde süren ekonomik krizin işçi sınıfına ve emekçilere karşı yeni saldırılar anlamına geldiği, her ülkedeki burjuva hükümetlerinin bunu fırsata dönüştürdükleri, sermaye sahiplerinin hükümetlerin desteklerini arkalarına alarak pervasızca saldırdıkları, buna karşı birleşik ve aynı zamanda dayanışmacı bir mücadelenin geliştirilmesi gerektiği vurgulandı. 11 Eylül saldırıları sonrasında güvenlik adına işçi ve emekçilerin haklarının gaspının hızlandığı ve yaşanan krizle birlikte bunların zirve yaptığı ifade edildi. Buna karşı sendikal hareketin saldırılar karşısında refleks geliştiremediği ve halen saldırılara karşı nasıl yanıt verileceğinin tartışıldığı bir dönemden geçildiği, bunun sonucunda faturanın işçi ve emekçilere kesildiği belirtilerek, artık tartışmak yerine alınan mücadele kararlarının uygulanması gerektiği kaydedildi.
Toplantıda konuşan NTUI Genel Sekreteri Ashim Roy, özellikle Türkiye’de katıldığı uluslararası sendikal konferansların kendilerine büyük deney ve tecrübe kazandırdığını, politik olarak da, mücadele deneyleri olarak da oradaki deney ve tecrübeler ışığında sürekli büyüyen bir sendikal hareket yaratmaya çalıştıklarını söyledi.
Almanya, İtalya ve Fransa’dan gelen delegeler son dönemlerde kaçak işçi ve kağıtsız işçi çalıştırmanın yoğunlaştığına dikkat çekerek, göçmen işçilerle beraber kayıt dışının arttığını, hükümetlerin ve patronların bunu işçi sınıfına yönelik bir tehdit olarak kullandıklarını, göçmen ve kaçak işçilerin çalıştırılmasına göz yumduklarını vurgulayarak, buna karşı mücadele ve dayanışma çağrısı yaptılar.
ABD delegesi de, göçmen işçilerin ucuz işgücü olarak kullanıldığını, sürekli oturum belgesi almak isteyenlerin 20 bin dolar ödemek zorunda kaldıklarını belirtti. ABD’ye gelenlerin kendilerini işçi kamplarında bulduklarını ve 20-25 kişilik barakalarda kaldıklarını söyleyen ABD’li sendikacı, “Bu insanlar çok ilkel koşullarda çalışıyorlar. Bu ABD’nin gerçek yüzü” diye konuştu.
Türkiye adına söz alan Gıda-İş Genel Sekreteri Seyit Aslan, uluslararası dayanışmayı önemsediklerini, bunun bilincinde olduklarını, bu nedenle çeşitli düzeylerde uluslararası sendikal konferanslar düzenlediklerini belirterek, dayanışmaları güvence altına almak için öncelikle her ülkedeki işçilerin kendi mücadelelerini büyütmeleri gerektiğini söyledi. Aslan, daha militan ve mücadeleci bir sendikal hareket yaratılması için Amerika’yı yeniden keşfe gerek olmadığını, sendikal hareketin kendi tarihinden dersler çıkararak geçmişine yeniden bakması gerektiğini belirti. Sendikacıların işçilerden koptuğunu, son 25 yıldır sermayenin söylemlerinin sendikalar ve sendikacılar içinde etkili olduğunu, bunu özelleştirmeler döneminde yaşadıklarını belirterek, sendikacıların ayrıcalıklı olmadıklarını ve işçiler gibi yaşaması gerektiğini ifade etti.
1 MAYIS VE 8 MART
Türkiye delegasyonu tarafından yapılan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün 100. yılı olması dolayısıyla 2010 yılında özel bir çalışma yapılması önerisi kabul edildi. Yine 1 Mayıs 2010 yılında kayıt dışılığa karşı mücadele ve daha iyi bir ücret, herkese sosyal güvence taleplerinin öne çıkarılması önerisi kabul gördü. (Mumbai/EVRENSEL)
Seyit Aslan - Mehmet Özer
ÖNCEKİ HABER

İsrail, esir değişiminde kararını verdi

SONRAKİ HABER

Avukatlar oda hakkı için eylemde

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa