26 Aralık 2009 00:00
BAŞYAZI
Aralarında Selim Sadak, Hatip Dicle, Nejdet Atalay, Fırat Anlı gibi tanınmış eski DTPlilerin, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) üyesi belediyeciler...
Aralarında Selim Sadak, Hatip Dicle, Nejdet Atalay, Fırat Anlı gibi tanınmış eski DTPlilerin, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) üyesi belediyeciler ve Demokratik Toplum Kongresinin önde gelenlerinin de bulunduğu 80 kişinin gözaltına alınması, hükümetin açılım politikasının geldiği aşamayı bir kez daha gözler önüne serdi.
İddia, bu kişilerin PKKnin şehir örgütlenmesini yönettikleridir!
Ve son sekiz ayda; Cumhurbaşkanının Dışarıda da içeride de iyi şeyler olacak! diye Kürt sorununun demokratik yollardan çözümü için açılımın hedefini ilan ettiği günden bu yana, bu, Kürtlerin örgütlü ve hak mücadelesinde kararlı kesimlerine yönelik üçüncü büyük operasyondur. Bu operasyonlar önce kamuda çalışan Kürt kamu emekçilerine, Kürt sendikacılara, ikincisinde belediyelerdeki yöneticilere, şimdi ise seçilmiş ve kamuoyu gözünde Kürtleri legal alanda temsil eden Kürt önderlere karşı gerçekleştirilmiştir.
Eğer, gerçeği anlamak için lafa değil işe bakacaksak; AKP Hükümetinin marifeti olan bu tablonun daha anlaşılır olması için bu üç büyük operasyona, bir siyasi operasyon olarak gündeme getirilen DTPnin kapatılmasını da eklemek gerekir.
Ve tablo, o zaman daha açıklık kazanır.
Bu açıklığın gösterdiği açılımın daha baştan beri, Kürtleri legal siyaset alanından çekilmeye zorlamak ve Kürtlerin muhatap alınmadığı bir açılım sürecini işletmektir. Bugün de adım adım bu çizgide yürünüyor. Ve hükümet biliyor ki; Kürtlerin temsilcileri legal alanda kalmaya devam ettikçe, onları yok sayarak açılım sürecini işletemeyecektir. İşlettim dense de hükümet kimseyi inandıramayacaktır!
Ama Kürtler, hükümet ve akıl hocalarının beklemediği bir biçimde, her şeye karşın, uzun mücadelelerle kazandıkları legal alanı terk etmeye yanaşmıyor, yanaşmayacak gibi de görünüyor.
Önceki gün hem BDP Genel Başkanı Demir Çelik, hem de Osman Baydemir, (basın açıklamasında, hem de Hayat Televizyonunda yaptığı açıklamada) legal alanı terk etmeyeceklerine özel vurgu yaptılar.
Öyle anlaşılmaktadır ki AKP Hükümeti ve arkasındaki güç odakları, içeride Kürtleri legal mevzileri terk etmeye zorlamak, terk etmezlerse etkisizleştirip işlevsizleştirmek; dışarıda ise ABD ile tam mutabakat içinde Kandili kuşatıp dağılmaya zorlayan askeri-diplomatik baskıları yoğunlaştıracağı bir strateji geliştirmekte kararlıdır! Üçlü görüşmelerin etkinleştirilmesinin nedeni de budur.
Bu çizgi kaçınılmaz olarak içeride sertliği, antidemokratik uygulamaların, asker polis önlemlerinin ve günlük hayattaki etkinliğinin artırılmasını getirecektir. Bu baskılar sadece Kürtleri değil, tüm ilerici demokrat odakları, aydınları da hedef alacaktır. Bu çizgi dışarıda da Türkiyenin, ABDnin her istediğini yapacağı, yapmak zorunda kalacağı bir mecraya sürüklenmesini önlenemez biçimde getirecektir.
Başka bir söyleyişle bu süreç, AKP Hükümetinin içeride militarist, baskı ve şiddete dayanan bir yönetim isteyen güçlerinin, dışarıda ise ABDnin daha çok kucağına itildiği bir süreç olarak işleyecek gibi görünmektedir.
Bu yol, Kürt sorununun çözümünde çıkmaz bir yoldur ve çeyrek yüzyıldır bu çıkmaz yolda ısrar edenler, kafalarını kayalara çarpmıştır. AKP Hükümeti bu kadere doğru gitmektedir.
Açılıma ABD planı diyenler, asıl şimdi açılımın bir ABD planına dönüştüğü durumda AKPye ve ABDye karşı çıkmalıdırlar. Ama öyle mi olacak göreceğiz.
Bu tablo açıkça göstermektedir ki; süreç, sadece Kürtlerin demokratik hakları ve legal mevzilerinin korunması değil, aynı zamanda Türkiyenin demokratikleşmesi, her milliyetten aydınların ve demokratların özgürlüklerinin korunması mücadelesine dönüşmüştür.
ABDye karşı çıkmak; artık sadece ABDnin bölge politikaları nedeniyle değil, özel olarak da Kürt sorununun çözümünde egemen gerici güçlerin dayanağı, bir Türk-Kürt çatışmasını da kapsayan ve Türkiyeyi tümüyle kendi himayesine alan hainane planların tasarlayıcısı ve destekçisi olarak da önem kazanmıştır.
Emperyalizme, ABDye karşı olduğunu iddia eden ulusalcılara, milliyetçilere duyurulur!
İHSAN ÇARALAN