28 Aralık 2009 00:00
ROJEV
Barış ve Demokrasi Partisine geçtikten birkaç gün sonra tutuklanan eski DTPli belediye başkanları ve parti yöneticilerine yönelik operasyon, açılımın seyyar satıcılığını yapan liberal çevrelerin işini zorlaştırdı.
Barış ve Demokrasi Partisine geçtikten birkaç gün sonra tutuklanan eski DTPli belediye başkanları ve parti yöneticilerine yönelik operasyon, açılımın seyyar satıcılığını yapan liberal çevrelerin işini zorlaştırdı. Operasyonun hemen ardından basın yayın organlarına çıkan kimi liberal yorumcular, gelişmeleri Bu operasyon hükümete rağmen yapılmışsa açıklanmalı, eğer hükümetin bilgisi dahilinde yapılmışsa açılım bitmiştir biçiminde değerlendirdiler. Bu çevreler, DTPnin kapatılması sürecinde, dava ile PKKnin Reşadiye baskını arasında ilişki kurmuş ve DTPyi aslında PKKnin kapattırdığı söylemleriyle açılımı kurtarmaya çalışmışlardı. Şimdi her biri halkın yüzde 60-70inin oyunu almış belediye başkanlarının Diyarbakır Adliyesi önünde elleri kelepçeli tek sıraya dizilmiş haldeki fotoğrafına bakıp, bu fotoğrafın görüntüyü bulandırdığını söylüyorlar. Aslında Kürt halkının mücadele tarihine bakarlarsa bu fotoğrafın ilk olmadığını görebilirler. Şeyh Saitlerden Seyit Rızalara, Diyarbakır Hapishanesinden DEPli milletvekillerinin Mecliste yaka paça gözaltına alınmasına kadar yaşananlar, halkın belleğinde benzer fotoğraflarla yer almaktadır.
O fotoğraf, açılımın fotoğrafıdır. Bugüne kadar açılımı halka pazarlamak için canla başla çalışan ama bu fotoğrafa bakıp Açılım bitmiştir diyenlerin yanıldığı nokta tam da burasıdır. En başından söyledik; başta Irak ve Irak Kürdistanı olmak üzere Bölgesel gelişmeler ve bu gelişmelere bağlı olarak Türkiye egemenlerine biçilen yeni rolün baskılaması ve öte yandan, Kürt halkının bütün hesapları boşa çıkaran direnç ve mücadelesi, artık bu sorunun üzerinden atlama ya da çözümü erteleme olanaklarını ortadan kaldırmıştır. Cinin şişeden çıktığı değerlendirmelerinin altında yatan gerçeklik budur. Açılım, bu gelişmeler ve Kürt halkının mücadelesinin baskılanması karşısında ülke egemenlerinin kendilerine bir yol açma politikasıdır. Ama açılmak istenen bu yolun, halkların eşitliği ve kardeşliğine, ülkenin demokratikleştirilmesine gitmediği, artık daha geniş çevreler tarafından görülür hale gelmektedir. Bu sorunun demokratik barışçıl çözümü için atılması gereken ilk adım, operasyon ve çatışmaların son bulmasını sağlamak ve Kürt ulusal mücadelesinin siyasi temsilcileriyle görüşme yolunu açmaktı. AKP Hükümeti, daha en başından böylesi bir çözüme kapılarını kapattı. AKP açılım politikasını, yapılacak bazı düzenlemelerle halkta sorunu çözeceği beklentisi yaratma ve halkı yedeklediği oranda Kürt ulusal hareketini baskılayıp tasfiye etme projesi olarak yaşama geçirmeye çalıştı. Oysa bu süreç, Kürt halkının AKPye yedeklenmesi bir tarafa, ulusal demokratik mücadele etrafında daha fazla ve güçlü birleşmesini beraberinde getirmiştir. DTPnin kapatılması ve ardından yaşanan tutuklamalar, havuçla kandırılamayanlara karşı devletin sopa sallamasıdır. Baskı, şiddet ve yasaklamalarla Kürt halkının ve mücadelesinin etkisizleştirilmesi arayışıdır.
O fotoğraf, açılımın bir tasfiye projesi olduğunu gözler önüne sermiştir. Ama BDPli belediye başkanları ve yöneticilerin KCKli oldukları gerekçesiyle tutuklanmasının ardından, Bölgenin dört bir yanından alanlara çıkan on binlerin Hepimiz KCKliyiz, bizi de tutuklayın sloganları, yanlış hesabın yine halktan döneceğinin işaretlerini vermiştir. Çünkü Kürt halkı, Ahmet Arifin Adiloş Bebenin Ninnisi eserinde 33 Kurşundan bugüne kendisine hep bu aynı fotoğrafı reva görenleri işaret ederken söylediği dizeleri belleğine kazımıştır:
Bunlar,
Engerekler ve çıyanlardır.
Bunlar,
Aşımıza, ekmeğimize
Göz koyanlardır.
Tanı bunları,
Tanı da büyü...
Bu, namustur
Künyemize kazınmış.
Bu da sabır,
Ağulardan süzülmüş.
Sarıl bunlara,
Sarıl da büyü...
ÇETİN DİYAR