01 Ocak 2010 00:00
2009DA OLANLAR, 2010A KALANLAR
Bugün itibariyle yeni bir yılı karşıladık. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de herkes bu yıla yeni umutlarla merhaba dedi.
SUNU
Bugün itibariyle yeni bir yılı karşıladık. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de herkes bu yıla yeni umutlarla merhaba dedi. Hepimiz sorunları geride bıraktığımız ve hedeflerimiz için de daha ileriye gideceğimiz bir yıl diledik. Ancak Türkiyenin tablosu, dileklerin gerçekleşmesinin çok uzağında.
Açılımdan Ergenekona, dinleme skandallarından dış politikaya kadar Türkiye 2009 yılında pek çok adım attı. Ne yazık ki umutla karşılanan bu adımlar, sorunları çözmek bir yana, daha da büyüterek yeni yıla devretti. Üstelik çözülme umutlarını ve olanaklarını da azaltarak... Biz de yeni yılın ilk günlerinde 2009un politika gündemini, yaşadıklarımıza bir göz atarak 2010a kalan büyük sorunlarımızı siz okuyucularımızla paylaşmaya çalışacağız...
Her şeye rağmen... İyi seneler!
Açılım Şeşle başladı sonra şaştık
Türkiye 2009 yılına, TRT Şeş ile merhaba dedi. Kürtçe konuşmanın dahi fiilen yasak olduğu bu ülkede, devlet kanalı Kürtçe yayın yapıyordu! Bu adım, yıla damgasını vuracak gelişmelerin de habercisiydi. Kürtçe yayın yapan devlet kanalının açılması, savaşın bitmesini, çatışmaların durmasını isteyenler için umutları biraz da olsun yeşertti. TRT Şeşin devamcısı da, 2009un politika gündemine damgasını vuran açılım tartışmaları oldu.
Ancak aylar geçtikçe, yılın sonuna yaklaştıkça ortaya çıkan tablo, pek de beklendiği gibi olmadı. 2009un son ayında, Kürtlerin iradesi olan partileri kapatılmış, seçtikleri vekiller yasaklanmış ve tutuklama tehdidiyle karşı karşıya kalmış, yine seçtikleri belediye başkanları özgürlüklerini kaybetmişti. Peki bu sona nasıl gelindi?
İYİ ŞEYLER OLACAKTI!
AKP Hükümeti, Türkiye ve dünya konjonktürünün en uygun döneminde olduğunu savunarak, Türkiyenin en büyük sorununun çözümü için tarihsel bir fırsat çıkmıştır. Bedeli ne olursa olsun ödeyeceğiz gibi büyük iddiayla açtı açılım perdesini.
Bu perdenin ipini, 2009un mart ayında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Yakında içeride de dışarıda da iyi şeyler olacak diyerek çekti.
SEÇİMLERİN GÖSTERDİKLERİ
Tam da Gülün bu açıklamalarının tartışıldığı dönemde, 29 Mart 2009da yerel seçimler yapıldı. Türkiye genelindeki 16 büyükşehir, 65 il, 892 ilçe ve 1974 beldenin belediye başkanları belirlendi. Ancak AKP, seçimlerden umduğunu bulamadı. Pek çok ilde kan kaybeden AKP, özellikle Bölge illerinde önemli bir yenilgi aldı. DTP ise önemli oranda oy alarak Bölgede çok sayıda ilde yönetime geldi. Bu sonuçlar üzerine AKP ve kamuoyunda, son derece uzun ve önemli bir tartışma süreci başladı.
ATALAY DEVREDE
Yılın ikinci yarısına gelindiğinde kamuoyunda önce Kürt Açılımı, sonra Demokratik Açılım, son olarak da Milli Birlik Projesi olarak nitelenen çalışmalar ve bu kapsamda yaşanan tartışmalar, 2009a damgasını vurmaya başladı. Ardından sürecin koordinatörü olarak atanan İçişleri Bakanı Beşir Atalayın bitip tükenmek bilmeyen görüşmeleri ve açıklamaları başladı. İlk toplantı Polis Akademisinin ev sahipliğinde, bazı gazetecileri bir araya getiren Kürt Meselesinin Çözümü: Türkiye Modeline Doğru başlıklı çalıştay oldu. Ardından görüşmeler birbirini izledi.
GÖRÜŞME TRAFİĞİ
Arka arkaya yapılan çalıştaylar, çeşitli türden resmi ve gayri resmi toplantılarda, sorunun gerçek muhatabı olan Türkiyede yaşayan Kürtlerin dışında; Amerikadan Irak Kürt Federe Devletine, Suriyeden İrana, patron örgütlerinden şehit aileleri derneklerine kadar herkesle görüşüldü. Bakan görüşmelerin ardından umut dolu açıklamalar yapsa da, gelişmeler pek de öyle olmadı.
NİHAYET DTP
Görüşme sırası uzun gezilerin ardından nihayet, Meclise girdikleri günden itibaren hükümet ve muhalefet tarafından dışlanan DTPlilere geldi. Önce Bakan Atalay, DTP Genel Başkanı Ahmet Türk ile bir araya geldi. Ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, terörü kınamadıkları gerekçesiyle ellerini dahi sıkmadığı DTPli Ahmet Türk ile açılım çalışmaları gündemiyle TBMMde görüştü.
PEKİ AMA NASIL BİR AÇILIM?
Ancak bu gelişme de AKPnin açılmasına yetmedi. Zira ne görüşmelere katılan DTP, ne demokrasi güçleri ne de halk, açılımın ne getireceğini öğrenebildi. Tek bilinen iyi şeylerin olacağıydı. Bütün taleplere rağmen hükümet sorular karşısında, Bu ucu açık bir süreç diyerek yaşanacaklarla ilgili bilgi vermekten kaçındı.
YA MUHALEFET?
Bu süreçte rollerinin önemli olduğu düşünülen CHP ve MHP ise süreci provoke eden yaklaşımlarını sürdürdüler. İki parti de açılımı ihanet projesi olarak nitelendirirken, bu süreçte CHPnin tutumu, MHPden bile daha geri oldu. Irkçı ve milliyetçi söylemler geliştiren CHPye kendilerinin hazırladığı 1989 başta olmak üzere, Kürt raporları hatırlatılsa da, CHP bu tutumundan bir an bile vazgeçmedi.
YARIN: Kürt sorunu Meclise taşındı ama...
POLİTİKA SERVİSİ