02 Ocak 2010 00:00

‘Küçücük detaylar fotoğrafı fotoğraf yapar’

Sergi salonuna girdiğimizde daha çok bir sanat müzesine girdiğimizi zannediyoruz.

Paylaş

Sergi salonuna girdiğimizde daha çok bir sanat müzesine girdiğimizi zannediyoruz. Büyük ebatlı basılıp sergilenen fotoğraflar, titiz bir çalışmanın ürünü olarak bizleri karşılıyor. Bir sanat dalının başka bir sanat dalından nasıl oluştuğunu gösteriyor. Bazı fotoğraflarda kadraja giren ufacık görüntüyü yok saydığınızda, sanki müzedeki resmin röprodüksiyonu diyebilirsiniz. İşte mesele de resme eklenen bu ufacık görüntülerde. Bilginin, birikimin, karar anının, ışığın ve kompozisyonun tüm organik bağının kurulmasıyla oluşturulan fotoğraf kareleri... Zaman zaman İbrahim Zaman’ın ve Henri Cartier Bresson’un fotoğraf teknikleri ve bakış açılarının daha kavramsal biçimlerini görüyorsunuz. Fotoğrafın estetikle buluştuğu ve sanat denilen dünyaya dahil edilişinin öyküsü bu fotoğraflar…
Adettendir, fotoğrafı neden seçti İzzet Keribar?
Her şeyden önce fotoğrafı sevdiğim için çekiyorum. Fotoğraf insan hayatına mutluluklar ekliyor. Hayatı renklendiriyor, çok güzel arkadaşlıklar ediniyor ve paylaşmayı öğreniyoruz fotoğrafla. Dünyayı ve Türkiye’yi geziyorum. Bunu yaparken de hem öğreniyorum hem öğretiyorum. Uzun yıllar İfsak’ta hocalık yaptım. Birçok kursta hâlâ hocalık yapıyorum ve deneyimlerimi paylaşıyorum. Birçok uluslararası ve ulusal yarışmada jüri üyeliği yapıyorum.

Dijital fotoğraf için ne söylersiniz?
Dijital fotoğrafçılık farklı bir boyut. Çok daha kolay olmakla birlikte daha atik olmak gerekiyor. Eskiden çekiyordun ama ne çıkarsa bahtınaydı. Artık çok hızlı ve pratik olmak gerekiyor. Bunu öğretmeye çalışıyorum.
Bildiğim kadarıyla fotoğrafa geç başladınız. Tekstille uğraşıyordunuz önceden, değil mi?
Fotoğraf mesleğini geç de olsa seçtiğime çok memnunum. Altmış yaşıma kadar tekstilciydim. Tekstil işlerim bozulunca ortada kaldım. Ben fotoğrafla tanışınca çok mutlu oldum. Başta Cumartesi-pazar günleri yaptığım bir hobi çalışmasıydı. Sonra mesleğim oldu.
BENİM TARZIM IŞIK VE RENKTİR
Gelelim serginize…
Ben, fotoğraflarıma bakılınca “bu İzzet Keribar’ın fotoğrafı olabilir” densin istiyorum. Kendime göre bir tarz oluşturdum. Benim tarzım nedir? Bir kere kırmızıyı çok severim. Işığı kullanmayı çok severim. Gerçi bu sergide kapalı mekanlar ağırlıklı olduğu için pek kendini gösteremiyor ama enstantane olarak karar anını kullandım. Ama Hindistan fotoğraflarım hep ışıktır. Benim tarzım ışık ve renktir. Doğru diyaframı kullanmayı çok önemserim. Diyaframı şansa bırakmam, alan derinliği ve kurgu benim tarzımdır. Ne fotoğrafı çekersem çekeyim fotoğrafı fotoğraf yapan ön plan, arka plan ve kurgudur. Sergideki fotoğraflarım da böyledir. Hangi objektif, hangi diyafram, hangi açı, tripot kullanılacak mı, ışık nasıl? Tüm bu soruların cevaplarını vererek kısa bir zaman diliminde karar verip uygulamak. Buradaki fotoğraflarda mekan bir müze veya sergi salonu. Dünyadaki sayılı mekanlar. Benim fotoğraflarımın fotoğraf olmasını sağlayan ne? Küçücük detaylar. Bir resmin önündeki figürler. kompozisyonun oluşmasını beklemek. Oluşunca karar verip deklanşöre dokunmak... Bazı fotoğraflar için günlerce bekledim.
Peki güzel bir çalışma yaptınız sonra, yani bu çalışmayı sergilemeyi ve paylaşmayı sağlamak nasıl oluyor?
Sosyal ve girişken olacaksınız. Çalışacaksınız, ortaya bir iş çıkartacaksınız ve uğraşacaksınız.
ZAMAN’IN IŞIĞI GÜLER’İN BAKIŞ AÇISI
Siz kendinizi fotoğrafın hangi alanında görüyorsunuz. Belgesel, soyut kavramsal?..
Ben profesyonel fotoğrafçıyım. Ben ne kadar sanat olarak böyle desem de yalan payı var. Onun için cevabım belki bu olmayacak. Benim önceliğim, bugün birlikte çalıştığım beş kişinin geçimini sağlamak gibi bir zorunluluğum var. Önce işyerini ayakta tutma zorunluluğum var. Sigortadan vergiye her şeye fatura kesiyorum. Tekstille uğraştığım zamanlarda uykularım kaçar, sabahlara kadar uyuyamazdım. Çok riskli ve zor bir meslekti. Bu süreç içinde fotoğrafla, yani 1980-1997 yıllarında tekstilin yanı sıra boş zamanlarımda ve cumartesi-pazarları yaptığım bir işti. Beni rahatlan ve sevdiğim bir işi yaptığım bir alandı. Sergiler açardım mutlu olurdum. Ama 1997’den sonra profesyonel olarak uğraşınca, meslek olarak da fotoğraftan para kazanmak gerekti. Şimdi çok büyük bir arşive sahibim. Bir telefonla birkaç dakika arasında istenen fotoğrafı bulup müşteriye veriyorum. Ayrıca stüdyoda fotoğraf çekiyorum. Hastane ve büyük alışveriş merkezlerinin çoğunun fotoğraflarını çekerek hizmet veriyoruz. Bu ekonomik yanı bir kenara koyarsak, ben 1950’lerin fotoğraf birikiminden gelen biriyim. Ara Güler ekolünden, yani belgesel fotoğrafçıyım. Hangi tür belgeselci derseniz, mekan ve insan, yani iyi bir seyahat fotoğrafçısıyım. İbrahim Zaman’ın ışığı kullanmasından, Ara Güler’in bakış açısından etkilendim. Disiplinli ve düzenli bir fotoğrafçıyım. Çekim bitince arşivleme ve düzenlemeye önem verir, her şeyi yerli yerine kaldırırım. Bu anlamda çok çalışan bir insanım.
Fotoğraf ne durumda, siz farklılığınızı nasıl ortaya koyuyorsunuz?
Belgesel belgesel, insanlar artık bıktı. İsterseniz dünyanın en güzel belgeselini yapın, manzarasını çekin. İnsanlar birbirinin benzeri olan çalışmalardan bıktı artık. Gidin İbrahim Zaman’ın sergisini izleyin. Birbirinden güzel fotoğraflar göreceksiniz. Bence zaman değişiyor ve yeni fotoğraflar çekmek gerekiyor. Kendimizi sürekli yenilememiz gerekiyor. Ben farklı ne yapabilirim diye düşündüm ve bu sergiyi yaptım. Sizin de tarif ettiğiniz gibi boş olan fotoğrafa insan eklenince fotoğraf ortaya çıktı. Sanat eserlerinden fotoğraf çıkardım.
Fotoğraf yalan söyler mi?
Evet, hem de kesinlikle. Özellikle teknolojik gelişmelerin de katkısıyla bir yalan aracına da dönüşebilir.
(İstanbul/EVRENSEL)

ARTIK SATILABİLEN BİR SANAT ESERİ FOTOĞRAF
Fotoğraflarınızda 2/5-4/5 gibi işaretler görüyoruz. Sergideki fotoğraf satılıyor mu? Satıyor musunuz? Genelde fotoğraf sanat dalları arasında sayılsa da galeri ve müzelerin üvey evladı olmaktan kurtulamamıştır. Devlet galerilerinde bile fotoğraf sergilerini görmek, birkaç istisna dışında imkansız gibi... neler söyleyeceksiniz?
Aslında son zamanlarda fotoğraf kendini ispatladı. O işaretler o fotoğraftan 5 tane basıldığı ve bu beş tane içinde kaçıncı olduğunu gösteriyor. Yani toplam beş tane basılıp satıldığı veya dağıtıldığını simgeliyor. Müzeler için önemli. Müzayedelerde artık satılabilinen bir sanat eseri fotoğraf. En son bir fotoğraf 18000 TL’ye satıldı .Tabii yardım amaçlıydı ama 6500 TL’ye de bir fotoğrafım satıldı. Sözleşme yapıyorsunuz, limitlidir bu fotoğraflar, beş adetle sınırlıdır.
Özcan Yaman
ÖNCEKİ HABER

!f İstanbul ‘harbi açılım’ diliyor

SONRAKİ HABER

Yeni yılda iş ve barış istiyorlar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa