03 Ocak 2010 00:00
KİRVEME MEKTUPLAR
Kirvem,Her yeni yılla birlikte genelde sanki başlı başına birer yeminli mali müşavir kesilip...
Kirvem,
Her yeni yılla birlikte genelde sanki başlı başına birer yeminli mali müşavir kesilip, sonra da maziye terk ettiğimiz bütün bir senenin ardından geldiğimiz noktada hal ve ahvalimizi yansıtan mizan karşısında, kimi umutlarımızın şu veya bu şekilde az-çok da olsa gerçekleştiğini saptadığımızda, buna içten içe sevinirken, aksi durumlarda da ister istemez ahlayıp poflayıp üzülüp duruyoruz.
Aslında sevinç ve hüznün bıçak sırtında gezinip durduğu şu kıçı kırık alemde, hayat çizgimizin hangi grafikler, hangi pusulalar doğrultusunda nerelere doğru sürüklenip, hangi kulvarlara doğru yelken açıp, nihayet nerede, ne zaman, nasıl noktalanacağı da meçhul olduğundan, mizan sonrasında ortaya çıkan artılarımızla övünüp, hatta bu yüzden kendimize bol kepçeden pay çıkarırken, diğer yandan eksilerimiz karşısında dürüstçe davranıp, dolayısıyla yanlışlarımızın ceremesini sineye çekmek yerine, illa da kendi dışımızda gerek bireysel gerekse toplumsal alanda suçlular aramayı nedense hüner belliyoruz.
Ayrıca suç ve suçlu dediğiniz ne ki?! Hani deyim yerindeyse elini sallasan ellisi! Say say bitmez!
İç düşmanlar Dış düşmanlar Bölücüler Sırtımızdan bıçaklayanlar Hainler
Sonra?..
Sonra tabii ki en büyük düşmanımız kahpe felek, kem talih!..
Oysa kader ya da alın yazısının eninde sonunda gelip tosladığı yer, inanç duvarıdır.
Nitekim isteyen, dileyen bu duvar karşısında boynunu büküp, amiyane deyimiyle eyvallah edip, kendi inancıyla barışık bir rota belirleyip, buna göre bir yol izlerken, kimi insanlar da bu duvarın sağından solundan dolanıp, hatta isterlerse üstünden atlayıp, böylece kendi düşünceleri, kendi inançları doğrultusunda ördükleri kozayla yollarına devam etmeyi daha doğru buldukları takdirde, kimsenin kimseye bu hususta söyleyebileceği eğri büğrü, yampiri herhangi bir lakırdı olmaması gerekir ama işin tuhafı laik, demokratik hukuk devletimin semalarında bu evrensel kural pek sökmez!
Yani?..
Yanisi, işin özü şu ki; Misak-ı milli sınırları dahilinde neredeyse inançları yüzünden bile insanlar birbirlerinin nasırına basmayı marifet belleyip, hatta düşman kardeşler kesilebiliyorlar
Oysa inanç meselesi doğrultusunda kimsenin, kimsenin ayağına kırmızı halı döşeyip oradan da cennete kapı aralayabilmek, ya da tam aksine, kıçına tekme indirip cehenneme postalamak babında henüz bir yetkisi yokken, kimin inancının doğru, kimininkinin eğri veya yavan olduğuna dair henüz bir terazi, bir mihenk taşı da icat edilip, hatta gökten zembille inmediğine göre, o zaman bu bapta kim kime ne deyip, ne buyurabilir ki?!
Ama hukuk devletimizde kitabına uydurulup maalesef dolambaçlı yollarla buyuruluyor Kirvem!
Nasıl mı?..
Ehh onu da, ülkemizde yaşayan, öncelikle Alevi, sonra da öteki vatandaşlarımıza sorup öğrenmek, belki de en doğru adres mi, kim bilir?
MIGIRDİÇ MARGOSYAN