03 Ocak 2010 00:00
2009DA OLANLAR, 2010A KALANLAR
Tarih 12 Haziran 2007. Ajansların flaş ibareli haberine göre, Ümraniyede bir evin çatısında bombalar bulundu. Bu gelişme haber merkezlerine düştüğünde...
Tarih 12 Haziran 2007. Ajansların flaş ibareli haberine göre, Ümraniyede bir evin çatısında bombalar bulundu. Bu gelişme haber merkezlerine düştüğünde, kimse bu günün tarihe geçeceğini düşünmüyordu. Bulunan bombalar, çaplarından daha büyük gürültü çıkaracaktı. Bu gelişmeyle Türkiyede ilk defa derin devlete karşı bu kadar büyük çapta bir soruşturma açıldı.
YA HALKA KARŞI İŞLENEN SUÇLAR?
Ancak aradan geçen zamanda ve özellikle geride bıraktığımız yılda, davanın büyüklüğünden çok, nasıl işediği ve neye hizmet ettiği tartışma konusu oldu. Kimi çevreler tarafından, hukuka aykırı uygulamalar yapıldığı ve hükümet karşıtlarının cezalandırıldığı eleştirileri yapıldı. Ancak önemli bir eksik, halka karşı işlenen suçların soruşturma dışında kalması veya soruşturma merkezine oturmaması oldu.
SADECE ELMA MI ÇÜRÜK?
Bu gelişmeler soruşturmanın genelinin, hükümete karşı işlenen suçlarla sınırlı kalmasına neden oldu. Daha da önemlisi yargılamanın, bir anlayış ve dönemle hesaplaşmaktan çok, kişilerle sınırlandırılması, davadan beklentileri düşürdü. Hükümet her fırsatta, Kurumları yıpratmayalım. Yanlış yapan kişiler olabilir ama kurumlara mal etmeyelim vurgusu yaptı. Peki 2009 dava kapsamında neler oldu?
YILIN İLK DALGASI
Açılım tartışmalarının yanı sıra 2009 yılına damga vuran olaylardan biri de Ergenekon soruşturmasıydı. Ergenekon dalgaları, yılın ilk haftasında başladı, yılın sonuna kadar etkisini kaybederek devam etti. Yıl boyunca YÖK eski Başkanı Kemal Gürüz, MGK eski Genel Sekreteri Tuncer Kılınç, Yalçın Küçük, Mustafa Balbay, Mehmet Haberal, Erol Manisalı ve Özel Harekat Dairesi eski Başkan Vekili İbrahim Şahinin de aralarında bulunduğu kişiler gözaltına alındı, kimi tutuklandı.
KEMİKLERİNİ İSTEDİLER
8 Ocaktaysa Ergenekon soruşturmasında gözaltına alınan Şahinden çıkan krokiler ışığında Ankara-Gölbaşı yolundaki bir arazide arama yapıldı. Uzun süre tartışılan bu aramalarda çok sayıda mühimmat bulundu. Kazılar, kayıp yakınlarını da harekete geçirdi. 1995te Ayşenur Şimşekin işkence edilmiş cesedi Gölbaşında bulunmuş,1994te Ankarada gözaltında kaybedilen Kenan Bilginin ailesine, Gölbaşında işkence gördüğü ve öldürülüp buraya gömüldüğüne dair telefonlar gelmişti. Bilgin ailesi, Ergenekon savcılarına başvurdu.
Ardından uzunca bir dönem ülkenin dört bir yanından adeta silahlar fışkırdı. Yine bu dönemde Şahinin kendisine devlet tarafından özel birlik kurması ve bunun başına geçmesi teklifinin geldiğini söylemesi çok tartışılsa da soruşturma evresinde beklenen ilgiyi görmedi. Batı illerinde silah fışkırırken, Bölgede ise kemikler fışkırıyordu. Silopi başta olmak üzere pek çok yerde yapılan aramalarda, kontrgerilla güçleri tarafından öldürülenlerin kemikleri ortaya çıktı.
GÖREV BAŞINDA!
Bu soruşturmalar kapsamında tutuklanan en önemli isim ise, Bölgede 1990larda işlenen onlarca faili meçhul cinayette adı anılan, Kayseri İl Jandarma Alay Komutanı Albay Cemal Temizöz oldu. Cizrede bulunan kemiklerle ilgili tutuklanan Temizöz, birkaç kişiden ibaret değil dercesine görevden alınmadı. Duruşmalara üst düzey askerler katıldı, duruşmalar Temizözün daha fazla mağdur edilmemesi için en yakın tarihlere ertelendi.
TÜRK METAL BAĞI
Ocak ayının sonuna doğru Ergenekon dalgaları Türkiyenin en büyük sendikalarından birine vuracaktı. 22 Ocakta gösterdiğinde Türk Metal Sendikası Başkanı Mustafa Özbek ile bazı yöneticileri gözaltına alındı. Özbekin tutuklanmasının ardından işçilerin parasının Ergenekonun hizmetine sunulduğu ve Özbekin servetine servet kattığı ortaya çıktı.
SADECE BORU MU?
Tarih 21 Nisanı gösterdiğinde Poyrazköyde İSTEK Vakfına ait arazide kazı çalışması başlatıldı. Kazıda bulunan mühimmatın TSKya ait olduğu iddialarının ardından Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, kameraların karşısında mühimmatın orduya ait olmadığını öne sürdü. Başbuğun parmağını sallayarak yaptığı konuşmayı yalanlayan ise, silahları üreten Makine Kimya Endüstrisi oldu. Kurumun raporunda, silahların TSKya ait olduğu tespit edildi. Bunun üzerine yeniden kameraların karşısına geçen Başbuğ patlamış bir lav silahıyla poz vererek Bu sadece boru, bir işe yaramaz dedi.
KAĞIT PARÇASI
Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçekin imzasının bulunduğu öne sürülen İrticayla Mücadele Eylem Planı belgesi ortaya çıktı. Plan hükümetle Genelkurmayı karşı karşıya getirdi. Ortaya çıkan belgeyle ilgili lav silahına boru diyen Başbuğdan bu defa, Adli Tıpın imza Çiçeke ait kararına rağmen kağıt parçası açıklaması geldi. İki kez tutuklanan Çiçek, şimdi serbest.
PAŞALAR SORGUDA!
5 Aralık ise büyük ses getiren bir gelişmeye sahne olacaktı. Emekli de olsalar, soruşturmanın üzerinden aylar da geçse, kuvvet komutanları Aytaç Yalman, İbrahim Fırtına ile Özden Örnek, darbe günlükleriyle ilgili ifade verdi. Paşa gibi ağırlanan komutanlar savcıların Ergenekonun aslı darbedir açıklamalarına rağmen serbest kalacaktı. Ardından soruşturmaları, Ergenekondan ayrılacaktı. 20 Nisanda ise Danıştay saldırısı ile Cumhuriyet gazetesine atılan bombaların davaları, Ergenekonla birleştirildi.
ASIL SUiKAST HALKA YAPILDI
Tarih 19 Aralıkı gösterdiğinde, 2010a da sarkacak olan yılın en önemli tartışmalarından birinin fitili ateşlendi. Biri astsubay, biri binbaşı olan iki Özel Kuvvetler mensubu, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınça suikast iddiasıyla gözaltına alındı. İlk defa Özel Kuvvetlerde arama yapıldı. Ardından iddialar birbirini izledi: Suikast, darbe, takip, kontrgerilla... Bu iddialar Türkiyeyi ayağa kaldırırken, yıl sonuna gelindiğinde ise ortada pek çok suç olmasına rağmen, ne tutuklanan oldu, ne de yargılanan. Daha önce esip gürleyen hükümet ve asker sessizliğini korurken, herkes birbirine neydi bu olanlar? diye soruyor. Şimdilik görünen ise kamuoyu manipüle edildi. Her şey oldu bittiye getirilerek olanların üzeri kapatıldı. Sonuç olarak halk, yine ya ordunun ya da AKPnin arkasında kamplaşmaya itildi.
YARIN:
Dinleme skandalları
Hazırlayan: POLİTİKA SERVİSİ