04 Ocak 2010 00:00
MEDYATİK
Bu hafta bir televizyon programının hikâyesini anlatmak istiyorum sizlere. Bazılarınız bilir,
Bu hafta bir televizyon programının hikâyesini anlatmak istiyorum sizlere.
Bazılarınız bilir, Günaydın Hayat adında bir program yaptık geçen sene Hayat TVde. Kanalımızın, gazete manşetlerinin okunduğu, eleştirildiği bir sabah programına ihtiyaç vardı, biz de nasıl bir şey yapmalıyız diye kafa yorduk biraz.
Şöyle düşündük; bu program yalnızca kanalın kendi yerleşik izler kitlesi için yapılmamalıydı her şeyden önce. Televizyon, doğası gereği geniş kesimlere seslenen bir mecra olduğundan, programı izleyeceğini düşündüğümüz kitleyi en genişinden hayal ettik. Bir de haddimize değil ama sol siyasetlerin bir birlik sorunundan önce bir iletişim sorunu olduğunu, hatta bir içine kapanıklık problemi olduğunu düşündüğümüzden, diğer dostlarımızı da oyuna davet ettik. Birgünden İbrahim Aydının, Bianetten Ertuğrul Kürkçünün, Radikalden Ertuğrul Mavioğlunun, Taraftan Markar Esayanın, Günlükten Filiz Koçali ve Ayhan Bilgenin her hafta programa katılarak gündemi değerlendirmesi fikri buradan çıktı. Bir bakıma bu isimleri ve gazeteleri aynı platformda buluşturmuş olduk.
Sonra memleketteki solcu imajını düşündük biraz. Özgüveni eksik, rekabete kapalı, mutsuz, dar bakışlı, kendisiyle ve herkesle küs, sert, asık suratlı bir tip duruyordu önümüzde. Aslında programın her şeyini bu tipin tam tersi olarak kurgulamaya çalıştık diyebiliriz. Neticede her sabah, yeni bir politik gelişme karşısında tavır alarak epey ciddi ve tehlikeli bir iş yapacaktık ama ciddi olmak asık suratlı olmayı gerektirmiyordu ki! Alabildiğine güleryüzlü ve enerjik olacağız dedik ve öyle olmaya çalıştık...
Hâlâ aklımda, ilk haftalarda bir izleyicimizin program eğlenceli ama herkesten daha ciddi demesinin bizi nasıl mutlu ettiği.
Bir de mevcut sabah-haber kuşakları vardı önümüzde. O büyük haber kanallarındaki, prezentabl spikerlerin çalışılmış mimikleri, donuk-ciddi bakışları ve uzun uğraşlarla elde edilmiş sesleri ile profesyonelce yaptıkları, hatasız işler. Biz istemedik bunu. Başka türlü olalım dedik. İzleyenlerin duygularını rahatlıkla ifade edebildiği, mesafesiz, duvarsız, sıcak, sahici bir ilişki kurmaya çalıştık. Galiba becerdik de
Peki niye anlatıyorum durup dururken bunları?
Büyük laflar etmekten kaçınırım genelde ama yine de söyleyeceğim: Ortak akılla bulduğumuz ve Günaydın Hayatta uygulamaya çalıştığımız bu yaklaşım siyaset ve medya alanında başka başka işlerde de kullanılabilir gibi geliyor bana. Yani aynı tarafta olduğumuz dostlarla bir araya gelip, beraber bir iş kotarmaya çalışmak, bu işi güleryüzle, enerjik bir şekilde yapmak ve başkalarına özenmeden, olduğumuz gibi, sıcak, sahici, rahat bir tarz tutturmak...
Hayatın sırrını keşfetmiş değiliz, tamam. Hatta belki kendi içinde olduğum bu işi fazla önemsiyorum. Ama yine de anlamlı bir nokta bence bu.
Güleryüz, samimiyet, birlik, yaratıcılık ve sahicilik İletişim ve imaj çağında silahımız ancak bunlar olabilir.
twitter.com/mkuleli
MUSTAFA KULELİ