5 Ocak 2010 00:00

GÜNCEL


Pazar günü pek çok gazete Kontrgerilla (Özel Harp ya da Seferberlik Tetkik Kurulu) haberleri yapmıştı. Adeta kontrgerilla eki verdiler.
Haberlerin çoğunda yeni bir şey yoktu. Bilinen, bugüne kadar defalarca yazılmış haberleri özetleyerek ya da bazı unsurları abartarak yeni habermiş gibi yayınladılar.
Taraf gazetesinde yayınlanan Baybaşin Röportajında yeni unsurlar vardı. Örneğin, daha önce çok sayıda röportaj vermiş hatta kitap yazmış Baybaşin Beyazıt’taki otelde verilen eğitimden ve Metris’te verilen özel harp eğitiminden söz etmemişti. Daha önceki röportajlarında “derin devlet” adına uyuşturucu kaçakçılığı yaptığını açıklarken, bu kez uyuşturucu işine bulaşmadığını fakat bu nedenle cezalandırıldığını söylüyor. Taraf gazetesi duymak istediklerini almış olmalı ki, bu çelişkileri Baybaşin’e sormamış.
Bir gazete ise Çukurambar’da takip edilenin aslında Bülent Arınç olmadığını iddia ederek ve “Bir kardeş kavgası çıkarılmak isteniyor” diyerek, takip edilenin Ahmet Türk olduğunu, Ahmet Türk’ün öldürülerek Kürt-Türk çatışması çıkarılmak istendiğini, bu nedenle Ahmet Türk’ün evini değiştirmek istediğini ama bir “albay” ın bu değişikliği engellediğini ima ediyor.
Bir gazete ise 32 yıl önce öldürülen Savcı Doğan Öz’ün demecini yayınlamış. Öz’ün eşi savcının kontrgerillayı açığa çıkardığını, Başbakan Ecevit’e bu konuda bir rapor verdiğini ve daha sonra öldürüldüğünü anlatarak, o zaman üzerine gidilseydi kontrgerillanın daha sonraki cinayet ve katliamları önlenebilirdi diyor.
Bir başkası, Özal’ın suikaste uğradıktan sonra bu örgütün üzerine gittiğini ama sonunu getiremediğini hatırlatıyor. Bu tür hatırlatmalar elbette, Ecevit ve Özal’ın üzerine gidemediği kontrgerillanın üzerine AKP cesaretle gidiyor çağrışımı yapmak için yapıldığı düşüncesini akla getiriyor.
Belki, bu haberlerin, bu günlerde, böylesine, özellikle AKP yanlısı gazetelerde gündeme getirilmesi; Seferberlik Tetkik Kurulu’nda yapılan arama konusunda Genelkurmay ve destekçileri ile AKP ve destekçileri arasındaki propaganda yarışından kaynaklanmaktadır.
Haberlerin çoğu da doğrudur. Ama, öncekilerin Kontrgerillanın üzerine gidemeyip, AKP’nin gittiği iddiası ise doğru değildir.
AKP, kontrgerilla ya da derin devletin üzerine gitmiyor, tam tersine uzlaşma arıyor.
AKP, saldırıda değil savunmadadır. AKP, gerek Ergenekon Davası’nda, gerekse diğer askerlere karşı yürütülen soruşturmalarda, kendine yönelik askeri faaliyetleri deşifre ederek önlemeye çalışıyor. Üstelik bu faaliyetleri yürütenler herkes tarafından bilindiği halde, onları henüz yargılayamıyor, cezalandıramıyor.
AKP’nin Ecevit ve Özal ile farkı değişen küresel siyasi koşullardır. Bugün askeri bir darbe ABD tarafından desteklenmiyor. Üstelik ABD’ye ve AB’ye rağmen darbe yaptıklarında askerlerin darbeyi uzun süre götüremeyecekleri yine askerler tarafından kabul edilmiş görünüyor. Askerler darbe yapamadığı zaman emekli ya da muvazzaf subayları tutuklamak, haklarında soruşturma açtırmak mümkün olabiliyor.
İki taraf müthiş bir propaganda savaşı sürdürüyor ve ara sıra diş göstermek amacıyla bazı eylemler gerçekleştiriyor. Durum, biraz soğuk savaş dönemindeki ABD ve Rusya arasındaki didişmeye benziyor.
Mevcut koşullarda Erdoğan da, Ecevit ve Özal gibi kontrgerilla ve cuntacı güçleri tasfiye edemez, askerleri geriletemez, 12 Eylül hukukunu kolay kolay değiştiremez. Bunları yapmak istediğinden de emin değiliz ya, o ayrı mesele.
Erdoğan, bunları yapmak istiyorsa, bu konuda samimi ise, geniş bir demokrasi cephesi oluşturması gerekir. Yunanistan, Latin Amerika ve cuntaları deviren, darbecilerden hesap soran bütün hükümetler böyle yapmıştır. Demokrasi isteyen ve bunun için mücadele eden bütün güçlere savaş açmış Erdoğan ve AKP’nin ise böyle bir siyaseti olmadığı açıktır.


KAMİL TEKİN SÜREK

Evrensel'i Takip Et