06 Ocak 2010 00:00
GERÇEK
TEKEL işçilerinin mücadelesi üçüncü haftayı da geride bıraktı.Bu, şu anlama da geliyor:- Son üç haftadan beri Türkiyenin sendikaları, emek örgütleri ve emekten yana partileri, çevreleri, TEKEL işçilerinin mücadelesini konuşuyor.- Türkiyenin işçileri, emekçileri, üç haftadan beri TEKEL işçisiyle dayanışmayı düşünüyor ve onların mücadelelerinin kendi başarıları olup olmayacağını tartışıyor.- TEKEL işçileri de üç haftandan beri, Ankaranın soğuğuna, yağmuruna, karına aldırmadan, hükümetin tehdit ve tekliflerini elinin tersiyle itiyor; birkaç kırıntı uğruna işçileri diz çöktürmeye alışmış bürokratları, diyalogcu sendikacıları ve siyasileri (Başbakan ve bakanları) hayal kırıklığı yaşıyor.Ama Çalışma Bakanı Ömer Çelikin, 4-c statüsünde çalışan işçilerin maaşlarında yüz küsur liralık artış yapma ve bir yıl içindeki çalışma süresini 10 aydan 11 aya çıkarma teklifini de reddetmesinden sonra, TEKEL işçisi artık bir başka mücadele platformundadır. (*) Ki o mücadele platformu, hükümetin uzlaşmak için yeniden yeniden teklifini yenilemek zorunda kalacağı bir platformdur.Şöyle ki; son yıllarda hükümetler, işçiler ve emekçiler için Biz söyleriz emekçiler de Sağ olun, Allah sizi başımızdan eksik etmesin der diye düşünüyorlardı.Ama son iki ay içinde gerçekleşen iki önemli eylemdeki iki tutum, bu dönemin bittiğini; emekçilerin, hükümetlerin, patronların söylediklerine boyun eğmeyecekleri bir döneme girdiklerini gösterdi. Bu iki tutumdan birincisi, kamu emekçilerinin grevi ve bu grev sırasında işten atılan demiryolcuların, yine demiryolcuların bir günü aşan greviyle işe geri aldırılması, ikincisi ise TEKEL işçilerinin, hükümetin uzlaşmak için yaptığı teklifi elinin tersiyle iterek kendi taleplerinde ısrar etmesidir.Kamu emekçileri isteklerini kabul ettirerek kazanırken, TEKEL işçisi hükümetin teklifini reddederek kazanmıştır. Dahası; TEKEL işçisi, bulunduğu mevziden bir adım atarak ilerlerken, isteğini hükümete kabul ettirmeye de bir adım yaklaşmıştır.TEKEL işçisinin bu kazanımı elbette küçümsenemez. Dahası, 4-cnin statü olarak iptali ve bugün 4-cye göre çalışanların da normal iş yasasına göre çalışmalarının kabul ettirilmesi doğrultusunda bir adımdır. Bu adım, TEKEL işçisinin şimdiden elde ettiği bir kazanıma karşılık gelir.Sadece TEKEL işçisinin mi?..Elbette değil! Özelleştirme sürecideki şeker fabrikaları işçilerinin, enerji işçilerinin, banka ve diğer sektörlerde, kamu kuruluşlarında çalışan işçilerin de 4-c ile çalıştırılma tehdidine karşı bir adımdır TEKEL işçilerinin kazanımı. Bütün bunlardan da öte, kamu emekçilerinin de 4-c statüsünde çalıştırılması için bahaneler uydurulması, vesileler yaratılması da sıradadır ve TEKEL işçilerinin bundan böyle atacağı adımlar, kamu emekçileri için de bir kazanım olacaktır. Çünkü TEKEL işçileri, 4-c statüsünü tanımamakta ısrar etmektedirler! Bu piyasa koşullarında hükümetin ve sermaye güçlerinin kamuda 4-cyi yaygınlaştırmaktan başka bir planları yoktur. Bu yüzden söylenenler, sadece bir akıl yürütme değildir. Çünkü hükümet, eninde sonunda kamu emekçilerini de işçileştirmek, ama en aşağı ve en ilkel koşullarda istihdam ettiği emekçilere dönüştürmek istemektedir. Bu statüler içinde hükümetin ve patronların hayaline en uyanı da 4-cdir.Bu yüzden TEKEL işçisi, bütün bir sınıf, hatta emekçiler adına hareket ederken, TEKEL işçisine destek veren emekçiler de aslında kendi geleceklerinin 4-cye dönüştürülmemesi için mücadele etmektedirler.Bu yüzden de Türk-İşin kararı doğrultusunda alınan eylem kararlarının yaygınlık kazanması ve etkinliklerinin artırılması, sadece TEKEL işçilerinin mücadelesi için değil, sermayenin saldırılarının püskürtülmesi ve 4-cnin emekçilerin gündeminden çıkarılıp mezara gömülmesi için de hayati önemdedir.(*) Tek Gıda-İş Sendikası, TEKEL işçileri içinde eyleme devam edip etmemeyi referanduma sunuyor. Devam kararı çıkması çok büyük olasılık olarak görülüyor. Elbette kararın böyle olması, emek cephesi için de son derece önemli olacak ve eylemlerin daha da kitleselleşip etkinleşmesi gündeme gelecek.
TEKEL işçilerinin mücadelesi üçüncü haftayı da geride bıraktı.
Bu, şu anlama da geliyor:
- Son üç haftadan beri Türkiyenin sendikaları, emek örgütleri ve emekten yana partileri, çevreleri, TEKEL işçilerinin mücadelesini konuşuyor.
- Türkiyenin işçileri, emekçileri, üç haftadan beri TEKEL işçisiyle dayanışmayı düşünüyor ve onların mücadelelerinin kendi başarıları olup olmayacağını tartışıyor.
- TEKEL işçileri de üç haftandan beri, Ankaranın soğuğuna, yağmuruna, karına aldırmadan, hükümetin tehdit ve tekliflerini elinin tersiyle itiyor; birkaç kırıntı uğruna işçileri diz çöktürmeye alışmış bürokratları, diyalogcu sendikacıları ve siyasileri (Başbakan ve bakanları) hayal kırıklığı yaşıyor.
Ama Çalışma Bakanı Ömer Çelikin, 4-c statüsünde çalışan işçilerin maaşlarında yüz küsur liralık artış yapma ve bir yıl içindeki çalışma süresini 10 aydan 11 aya çıkarma teklifini de reddetmesinden sonra, TEKEL işçisi artık bir başka mücadele platformundadır. (*) Ki o mücadele platformu, hükümetin uzlaşmak için yeniden yeniden teklifini yenilemek zorunda kalacağı bir platformdur.
Şöyle ki; son yıllarda hükümetler, işçiler ve emekçiler için Biz söyleriz emekçiler de Sağ olun, Allah sizi başımızdan eksik etmesin der diye düşünüyorlardı.
Ama son iki ay içinde gerçekleşen iki önemli eylemdeki iki tutum, bu dönemin bittiğini; emekçilerin, hükümetlerin, patronların söylediklerine boyun eğmeyecekleri bir döneme girdiklerini gösterdi. Bu iki tutumdan birincisi, kamu emekçilerinin grevi ve bu grev sırasında işten atılan demiryolcuların, yine demiryolcuların bir günü aşan greviyle işe geri aldırılması, ikincisi ise TEKEL işçilerinin, hükümetin uzlaşmak için yaptığı teklifi elinin tersiyle iterek kendi taleplerinde ısrar etmesidir.
Kamu emekçileri isteklerini kabul ettirerek kazanırken, TEKEL işçisi hükümetin teklifini reddederek kazanmıştır. Dahası; TEKEL işçisi, bulunduğu mevziden bir adım atarak ilerlerken, isteğini hükümete kabul ettirmeye de bir adım yaklaşmıştır.
TEKEL işçisinin bu kazanımı elbette küçümsenemez. Dahası, 4-cnin statü olarak iptali ve bugün 4-cye göre çalışanların da normal iş yasasına göre çalışmalarının kabul ettirilmesi doğrultusunda bir adımdır. Bu adım, TEKEL işçisinin şimdiden elde ettiği bir kazanıma karşılık gelir.
Sadece TEKEL işçisinin mi?..
Elbette değil!
Özelleştirme sürecideki şeker fabrikaları işçilerinin, enerji işçilerinin, banka ve diğer sektörlerde, kamu kuruluşlarında çalışan işçilerin de 4-c ile çalıştırılma tehdidine karşı bir adımdır TEKEL işçilerinin kazanımı. Bütün bunlardan da öte, kamu emekçilerinin de 4-c statüsünde çalıştırılması için bahaneler uydurulması, vesileler yaratılması da sıradadır ve TEKEL işçilerinin bundan böyle atacağı adımlar, kamu emekçileri için de bir kazanım olacaktır. Çünkü TEKEL işçileri, 4-c statüsünü tanımamakta ısrar etmektedirler!
Bu piyasa koşullarında hükümetin ve sermaye güçlerinin kamuda 4-cyi yaygınlaştırmaktan başka bir planları yoktur. Bu yüzden söylenenler, sadece bir akıl yürütme değildir. Çünkü hükümet, eninde sonunda kamu emekçilerini de işçileştirmek, ama en aşağı ve en ilkel koşullarda istihdam ettiği emekçilere dönüştürmek istemektedir. Bu statüler içinde hükümetin ve patronların hayaline en uyanı da 4-cdir.
Bu yüzden TEKEL işçisi, bütün bir sınıf, hatta emekçiler adına hareket ederken, TEKEL işçisine destek veren emekçiler de aslında kendi geleceklerinin 4-cye dönüştürülmemesi için mücadele etmektedirler.
Bu yüzden de Türk-İşin kararı doğrultusunda alınan eylem kararlarının yaygınlık kazanması ve etkinliklerinin artırılması, sadece TEKEL işçilerinin mücadelesi için değil, sermayenin saldırılarının püskürtülmesi ve 4-cnin emekçilerin gündeminden çıkarılıp mezara gömülmesi için de hayati önemdedir.
(*) Tek Gıda-İş Sendikası, TEKEL işçileri içinde eyleme devam edip etmemeyi referanduma sunuyor. Devam kararı çıkması çok büyük olasılık olarak görülüyor. Elbette kararın böyle olması, emek cephesi için de son derece önemli olacak ve eylemlerin daha da kitleselleşip etkinleşmesi gündeme gelecek.
İ. Sabri Durmaz