06 Ocak 2010 00:00
KESK ve bağlı sendikaların yöneticilerine çağrı!
25 Kasımda KESK, Türkiye Kamu-Senle birlikte kamu emekçilerini AKPnin emekçi düşmanı politikalarına karşı mücadelede birleştirmiş ve toplumda bir mücadele dalgası yaratmıştır.
25 Kasımda KESK, Türkiye Kamu-Senle birlikte kamu emekçilerini AKPnin emekçi düşmanı politikalarına karşı mücadelede birleştirmiş ve toplumda bir mücadele dalgası yaratmıştır. İki konfederasyonun birlikte eylem yapması, eylemin örgütlenmesi aşamasındaki başarabilir miyiz sorusunun oluşturduğu kaygıları ortadan kaldırmış ve aynı kadroların katıldığı rutin basın açıklamalarının yarattığı moralsizlik aşılmıştır. Eylem öncesinde yapılan iş yeri gezileri, uzun süredir işyerlerinden kopan sendika yöneticilerini, işyeri temsilcilerini yeniden işyerlerinde üyelerle bir araya getirmiştir.
Eylem sonrasında BTS üyeleri ile Türkiye Ulaşım Sen üyelerinin yeniden grev yaparak işlerine dönmesi de bir kazanım olarak mücadele tarihine yazılmıştır. Birleşe birleşe kazanacağız sloganı bu eylemde hayat bulmuştur. 25 Kasım eylemi örgütlenirken en çok sorduğumuz soru Peki 26 Kasımda ne olacak? sorusuydu. Açıkçası konfederasyonlar bu soruya somut hiç bir yanıt ver(e)mediler. Bekleyişimiz sürerken, toplanan KESK Danışma Kurulu kararları da böyle kitlesel ve toplumdan somut destek almış bir eylemin sonrasında mücadeleyi yükseltecek bir program çıkaramamıştır.
Binlerce öğretmene -öngörüldüğü üzere- soruşturma açılmıştır. Ne var ki konfederasyonlar şu ana kadar izlediğim kadarıyla bu soruşturmalar karşısında maalesef üyelerinin kaderini bağımsız yargıçların insafına terk ederek, mücadeleyi hukuksal çerçeveyle sınırlandırmıştır. Oysa demiryolu emekçileri soruşturmalar karşısında izlenecek yolu göstermiştir. 25 Kasım, kamu emekçileri cephesinde başarılı, ancak arkası getirilemeyen bir eylem olma yolunda... Oysa yüz binlerce kamu emekçisini grev yapmaya götüren AKPnin saldırıları hız kesmek bir yana artarak devam etmektedir!
Emekçileri yoksulluğa ve sefalette mahkum edecek bütçe Meclisten geçmiştir. Kamu emekçilerine verilen zam yüzde 5 olarak açıklanmıştır... Zamlar ve vergiler artmaya devam ediyor... Emekçiler kredi kartı batağında, bankalar arasında mekik dokuyarak bir bankadan çektiği krediyle ötekine borcunu ödemeye çabalıyor. İşsizlik hızla artıyor...
On binlerce işsiz öğretmen, bir araya gelerek atamalarının yapılması için protestolar düzenliyor. Bursada diri diri toprağa gömülen maden işçilerine şirket sahibi fiyat biçiyor, can başına 15 bin lira! Seçilmiş belediye başkanları tutuklanıyor, tutuklamalara karşı çıkanlara tıpkı itfaiye işçilerine İstanbulda, TEKEL işçilerine Ankarada olduğu gibi; Diyarbakırda da kadın-çocuk, yaşlı-genç demeden en vahşi biçimde saldırılıyor. Saldırıları sıralamakla bitirmek mümkün değil... Bu saldırılar karşısında süren direnişlerde azımsanmayacak ölçüde ve önemsenmesi gereken dağınıklıkta. Eczaneler kepenk kapatıyor. İstanbulda, Sinter Metalde işçiler işlerine sendikalı olarak dönebilmek için; itfaiyeciler ise işlerini kaybetmemek için direniyor.
TEKEL işçileri günlerdir Ankarada hem AKPye hem de sendikal bürokrasinin uzlaşmacı tavrına karşı direnirken evet bütün bu direnişlerin simgesi oluyor... Saldırıların muhatapları bütün güçleri ile saldırıları püskürtmeye çabalıyor.
Ancak, AKP Hükümetinin emekçilere dönük saldırıları hız kesmek bir yana özellikle son günlerde Ankarada özlük hakları için direnen TEKEL işçilerine yapılan saldırı ile adeta kristalize oluyor. TEKEL işçilerine yapılan saldırıya karşı destekler sürüyor... Ancak bunu sadece destek olmaktan çıkararak ortak mücadele hattının örülmesi, günün ihtiyaçları bakımından elzemdir.
Tek merkezden yürütülen bu saldırılar ancak birleşik bir mücadeleyle püskürtülebilir ve kazanımlar olabilir. Bu mücadelelerin birleştirilmesi için:
KESK, yukarıda özetlemeye çalıştığım saldırıları içeren KESKin Sesi özel sayısı çıkarmalı, bu saldırıların bütün iş yerlerinde tartışılmasını sağlamalıdır. KESK Genel Sekreterinin, Türk-İş önünde, ilk günde yaptığı son derece sorumlu açıklamasında verdiği Kararınız kararımızdır sözünü tutarak, gereğini yapmalı, önümüzdeki günlerde artarak devam ettirilecek iş bırakmaları sadece Türk-İşin de örgütlü olduğu iş yerlerinde ortaklaştırma kararından vazgeçerek bütün iş yerlerinde uygulanmasının örgütlenmesi için örgütü harekete geçirmelidir. TEKEL işçisinin 4-cnin dayattığı güvencesiz çalışma koşullarına karşı güvenceli istihdam talebi ile verdiği mücadelenin eğitim ve sağlık başta olmak üzere aynı koşullarda çalışmak zorunda bırakılan on binlerce çalışanın talebi olduğu gözetilerek 4-c statüsünde istihdama karşı 25 Kasımda olduğu gibi Türk Kamu-Sene de çağrı yaparak en geniş mücadele cephesinin örülmesi için çaba göstermelidir.
KESK Danışma Kurulunu olağanüstü toplantıya çağırarak, örgütü mücadelenin birleştirilmesi ve yükseltilmesi için seferber etmelidir. KESK Genel Başkanının veya sendika genel merkez yöneticilerinin günlerinin neredeyse tamamını direnişteki işçilere ve emekçilere örgütü -kimi zamanlarda daha da daraltarak MYKları- temsilen destek açıklamaları yapmalarının ne mücadelenin üyelerce benimsenmesine ne de saldırıların püskürtülmesine zerre katkısı yoktur. KESK üyeleri adına AKPyi tehdit etmekten veya uyarmaktan vazgeçmeli, üyelerinin ve toplumun bütün kesimlerinin katılabileceği mücadele biçimlerini belirleyerek bugüne kadar emek ve demokrasi mücadelesinde yüklendiği misyonunun gereğini yerine getirmelidir... 25 Kasımda kamu emekçileri grevi ile başlayan, TEKEL işçileri direnişi ile giderek yaygınlaşan ve militan bir hatta ilerleyen mücadele ciddi ve ağır sorumluluklar yüklemektedir, başta KESK olmak üzere mücadele iddiasında olanlara... TEKEL işçisi Türk-İşi aşmıştır. AKPnin aşılabilmesi için daha dipten gelecek bir dalgaya ihtiyaç vardır. Ülkenin doğusunda, Kürt illerinde yaşanan saldırılar ile, ülkenin batısında emekçilere yöneltilen saldırıların aynı merkezden yönetildiğini görebilen ve gösterebilenlerin yaratacağı bir mücadele dalgasına ihtiyaç vardır.
Bu dalgayı yaratabilecek ve yaratması gereken örgütlerin başında KESK gelmektedir. Yöneticilere görev ve sorumluluklarını hatırlatmayı örgütün bir üyesi olarak örgütüme ve mücadeleye duyduğum sorumluluğumun gereği sayıyorum... Unutmayalım ki sorumluluklarımız zorunluluklarımızdır...
SEVGİ YILMAZ KESK Genel Kurul Delegesi