07 Ocak 2010 00:00

HAYATIN İÇİNDEN

Başbakan, direnen TEKEL işçilerine ne diyor? “Yetim hakkı yedirmem.”

Paylaş

Başbakan, direnen TEKEL işçilerine ne diyor?
“Yetim hakkı yedirmem.”
“Vay canına” diyorum, “Demek bu işçi sınıfı yetim hakkı yemek istiyor.”
Direnişten görüntülere bakıyorum. Pırıl pırıl giydirilmiş, bakımlı, güler yüzlü çocuklar, okullarını bırakıp babalarına, annelerine destek olmaya gelmişler. Hava soğuk.
Başbakan’ın bakanı durumu kurtarmak için sözde açılım yapmış.
“Maaşlarını arttıracağız. Çalışma sürelerini uzatacağız.
Arada sopayı da gösteriyor.
“Sizin aldığınız maaşın yarısına sizin işinizi yapacak bir yığın insan var.”
Yani, “Bir milyarı filan unutun. Bu işi asgari ücrete yapacak bir sürü aç sokakta geziyor.” demeye getiriyor.
Politika belli. Toplumun yüzde 35’ini açlık ve yoksulluk düzeyinde tut. Onlara patates, kömür, cep harçlığı yardımı yap. Seçimlerde de bu yüzde 35 oyla sonsuza kadar iktidar ol.
İyi mi?
Peki kim bu direnenler?
İşçiler.
Çalışanlar, üretenler. Hayatlarında hiç yattıkları yerden para kazanamamış, değil gemi almak, vapur bileti almakta bile zorlanmış, mutfaklarından, sigaralarından arttırdıkları ile çocuklarını ele, güne rezil etmemek için çabalayan insanlar.
Başbakan kararlı. Yetim hakkı yedirmeyecek.
Başbakan’ın öteki bakanı ne diyor?
“AB standartlarına bakıldığında polis sayımız az. On bin polis daha alacağız.”
Başbakan destekliyor.
“En düşük polis maaşını 2 milyara yaklaştırdık.”
Kaymaklı kadayıf.
Sanki her şeyimiz tamam da AB ile tek farkımız polis sayımız. Sendikal haklardan, örgütlenme özgürlüğünden, dokunulmazlıklardan başlasana AB’leşmeye, eğer niyetin varsa?
Uzaydan bakan biri sormaz mı, “İşçisi mi çok olan, polisi mi çok olan ülke daha gelişmiş, daha zengin, daha mutlu topluluktur” diye?
Bu ülkede dört yıl üniversite okumuş, ardından en az iki yıl yüksek lisans çalışması yapmış, yetmemiş dört, beş yılını da doktoraya harcamış bir bilim insanı, Odakule’de TRT bahçesinde, Taksim Meydanı’nda bekleyip, haftada bir, iki kez işçi, öğrenci, memur, işsiz coplayan, sanki ABD polisi imiş gibi “Kahrolsun ABD” afişini asmaya çalışan kızı yerlere savuran robotekler kadar para alamıyor.
Yetim hakkını yiyenlerin kimler oldukları yaşadıkları hayatlarına yansıyor. Yılbaşını yarım kilo kestane ile evde tombala oynayarak geçirenler, ele geçirdikleri yetim hakkını, bize çaktırmadan, hangi gizli zevkleri için harcıyorlar acaba?
ARİF NACAROĞLU
ÖNCEKİ HABER

Zorba devlet

SONRAKİ HABER

Kars’ta çocuklar karton kağıtlarla kızak kayıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa