08 Ocak 2010 00:00
MERHABA HALKIM -1
Metin Göktepenin en yakın dostu olan Fadime Ana, küçüklüklerinde, eve yapılan polis baskınlarında, gözaltında, cezaevinde çocuklarının en büyük destekçisiydi.
Metin Göktepenin en yakın dostu olan Fadime Ana, küçüklüklerinde, eve yapılan polis baskınlarında, gözaltında, cezaevinde çocuklarının en büyük destekçisiydi. Fadime Göktepe, oğlunun emekle ördüğü hayatını anlattı.
Bir 8 Ocak öncesi, Esenler Oruçreis Mahallesi, Metin Göktepenin evi. Her yanda Metinin fotoğrafları, hatıraları, çantası, yeleği... Elinde tespihiyle düşünüyor Fadime Ana, yaşasaydı 42 yaşında olacak oğlunu doğurduğu günü; Yaşasaydı birlikte ev tutardık dediği oğlunun çocukluğunu. Özlemle bakıyor oğlunun fotoğrafına, derin bir iç çekiyor, başlıyor anlatmaya:
Ekmek yapıyordum. Baktım bir sancı geliyor, Gülsümle beraberiz. Gülsüm çeviriyor, ben pişiriyorum. Sancılandım, kalkacam dedim. Sobayı doldurdum. Gülperi diye bir kadın vardı, onu çağırdık, doğurdum. Çok çetin oldu, gece gündüz durmuyordu, ağlıyordu. 40ı çıktıktan sonra hiç ağlamazdı, beşikte bırakırdım, iş görürdüm gelirdim, uyanmazdı. Boyu çok kısaydı, şişmandı ama küçücük bir çocuktu. Yaşına girdi mi yürümeye, gezmeye başladı. Çok mazlumdu.
Davar sağmaya giderdik. Küçüktü, tıpış tıpış çıkıp geliyordu davarın içine. Bu kuzu benim, gözleri kara, burasında nokta var, bu benim derdi.
Senin oğlun çok kara diyordu bir kadın. Benim oğlum öyle bir oğlan olacak ki senin oğlunu geçecek. Büyüyecek, okuyacak, büyük bir adam olacak diyordum. O benim oğlum doktor olacak diyordu. Oğlu ne doktor, ne muhtar oldu. Ama Metin, oldu işte.
KENDİ KENDİNE OKUDU
Metinin naylon torbayla gittiği okulda ilk gününü anlatan Fadime Ana, çocuklarının küçük yaşlarda da kendi ayakları üstünde durabildiğini vurguluyor:
Okul açıldı, öyle sevine sevine gittiler ki, hemen bizim evin karşısındaydı. Toplanmışlardı, mendil kapmaca oynuyorlardı çayırda. Metin aldı mendili kaçırdı. Arkasından biri Hainlik yaptı hocam dedi. Hoca da Yok Metin hiç hainlik yapmadı, dolandı dolandı kaçırdı dedi. Hiçbir gün bir öğretmen görmedim. Kendi kendilerine okudular, çalıştılar, başardılar. Ne babası, ne de benim haberimiz vardı. Çantaları yok, naylon torbalara koyuyorlardı kitapları, kaça kaça geliyorlardı öğlen yemeğe. Okuldan çocukları getiriyordu hep eve. Az getirin diyordum, anne arkadaş derdi. Hiç yaramaz değildi. Küçükken de mazlumdu, büyükken de öyleydi. Komşularla, çocuklarla ne bir gün dövüşmüştü, ne bir gün şikayete gelmişlerdi.
ÇOCUKLARINI POLİSTEN KORUDU
Metinin öldürülmesinin ardından sergilediği mücadeleyle militan anne diye nitelenen Fadime Ana, çocuklarına her zaman destek olduğuna dikkat çekiyor. Oğlu İbrahim Göktepe için yapılan bir ev baskınını anlatan Fadime Ana, eşiyle çocukları arasındaki dengeyi nasıl kurduğunu şöyle anlatıyor:
İboyu sordular, ben Çocuklarım içeride yatıyor dedim. O zaman arabadaki çocuk kim? dedi polis. Babaları Gitmeyin, karışmayın bir yere dedim diyor, kolunu tutuyorum, kızıyor bana. Amca söyle, ne yapıyorlar, ne ediyorlar diyor polis. Ben ayağına basıyorum, Bir şey söyleme diyorum. Bana yine kızıyor. Buna bakmayın, benim çocuklarım eve geliyor, işine gidiyor, hiçbir şey yapmıyorlar dedim.
OKUMA YAZMA BİLMEMESİNE RAĞMEN
İboyu bırakmışlar, akşam geri geldi. Babaları kızıyor, Bu da bırakmıyor ki ben konuşayım, ikide bir ayağıma vuruyor diyor. Ne konuşuyorsun dedim, Sen polislerin eline veriyorsun çocukları. Niye öyle diyorsun ki, polis de alıp götürür sen öyle diyorsan.
Metinin kısa süre cezaevinde yattığını söyleyen Fadime Ana, okuma-yazma bilmemesine rağmen kağıt yoluyla oğluna para gönderdiğini anlatıyor: Parayla elbise getirdiğimizi söyledik, Elbise almıyoruz, parayı verin dediler. Kızdım, Metinin yazısını tanıyorum, yazısını verin parayı öyle veririm dedim. Kağıt yazmış, öyle verdim. Sonra Parayı aldım dedi.
YA O UYURDU, YA BEN
Metin yaşasaydı birlikte ev tutardık, ikimiz otururduk diyen Fadime Ana, Metinle ne kadar yakın olduklarını anlatıyor gözleri dala dala: Küçük odada ikimiz yatardık. Konuşa konuşa yatardık. Susunca anne konuş diyordu. Konuşmayınca Annem uyudu herhalde derdi. Metin konuşurdu, ben konuşurdum, ya o uyurdu, ya ben...
SİZ MUTLU OLUN, DÜNYA BENİM
Metin, kız arkadaşından annesine, öldürülmeden bir hafta önce bahsetmiş:
Bir gün kahvaltı hazırladım, bir yumurta yedi, dolandı geldi, Bugün işim yok dedi. O zaman kahvaltı hazırlayalım dedim, Azizle (en küçük oğlu) birlikte üçümüz yedik. Bir kız seviyorum ama Sünni, sen istiyor musun? O da annesine bugün söyleyecek dedi. Siz birbirinizle mutlu olursanız dünya benim olur dedim. Boynuma sarıldı öptü beni. Çıktı gitti. Aziz dedi ki, Abim evlenecek mi?. Yok dedim, Öyle şaka yaptı çıktı. Bir hafta sonra da öyle oldu.
İŞÇİNİN GÖZÜYLE BAKTI
Annesi ekmek pişirirken gelen sancıyla doğdu soğuk bir günde, 1968de Sivasın Gürün ilçesi Çipil köyünde. Köyün kadınları, annesi Fadime Göktepeye Senin oğlun çok kara diye takılıyordu; 8 çocuk annesi Fadime Ana ise onlara Benim oğlum öyle bir oğlan olacak ki... Büyüyecek, okuyacak, büyük adam olacak diye yanıt veriyordu. Babası ise Metine, kurtarıcı anlamına gelen Mehdi diyordu.
Metinin ailesi onun, nasıl bir militan gazeteci olduğuna ayna tuttu. İstanbula geldiği günden öldürüldüğü güne kadar hep çalıştı; ilkokul, ortaokul, lise, üniversite boyunca hem okuyor, hem çalışıyordu. Ailesinin bakkal dükkanında, Ülkerde, dergide, gazetede... 1990ların başında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümünde okurken, yükselen emek ve demokrasi mücadelesinde yerini aldı. 1992de yayın hayatına başlayan Haberde ve Yorumda Gerçek dergisinde işçilerin, emekçilerin, öğrencilerin, Kürtlerin, Alevilerin ötekilerin sesi oldu. 1995te Emek Partisinin kurucuları arasında yer aldı, 1995te yayınlanmaya başlayan işçi ve emekçilerin ilk günlük gazetesinde, Evrenselde muhabirliğe başladı.
Gözaltında kayıplar, cezaevi operasyonları, işkenceler, faili meçhul cinayetler, can alan polis müdahaleleri, kitlesel gözaltıların ayyuka çıktığı yıllarda kalemi hep gerçeği yazdı, fotoğrafını hep halkın, emekçinin yanından çekti, vizörden işçinin gözüyle baktı. Girdiği her ortamda ilk sözü Merhaba halkım! oldu.
YARIN: Polisle İstanbuldaki ilk gününde tanıştı
HAZIRLAYANLAR: Ceren Saran - Meral Peker