09 Ocak 2010 00:00
MERHABA HALKIM 2
Emekten, demokrasiden, halktan yana gazeteciliğin simgesi haline gelen Evrensel Gazetesi Muhabiri Metin Göktepe, öldürülüşünün 14. yılında mezarı başında anıldı.
Emekten, demokrasiden, halktan yana gazeteciliğin simgesi haline gelen Evrensel Gazetesi Muhabiri Metin Göktepe, öldürülüşünün 14. yılında mezarı başında anıldı.
8 Ocak 1996da izlediği haber sırasında gözaltına alınan Metin Göktepe, Eyüp Spor Salonuna götürüldü. Burada dövülerek öldürülen Gazeteci Göktepenin davası, Türkiyede gazeteci katillerinin ceza aldığı tek dava olarak tarihe not edildi.
Öldürüldüğünde 28 yaşında olan Göktepenin mezarı, bu yıl da boş kalmadı. Saat 11.00de Esenler Kemer Mezarlığında yapılan anma törenine, annesi Fadime Göktepe, TGC Başkanı Orhan Erinç, TGC 2. Başkanı Turgay Olcayto, Türkiye Yazarlar Sendikası 2. Başkanı Mustafa Köz, Hayat Televizyonu Genel Yayın Yönetmeni Aydın Çubukçu, Evrensel Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Fatih Polat, İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen, Yazar Adnan Özyalçıner, Gazeteci Ahmet Tulgar, Emek Partisi Genel Başkanı Levent Tüzel, Metinin ailesi ve yoldaşları katıldı.
BENİ HİÇ YALNIZ BIRAKMADINIZ
Yapılan konuşmalarda, linçlerin, emek düşmanlığının ve savaş çığırtkanlığının yükseltildiği, günümüzde gerçek haberin peşinde koşan Metin Göktepe gazeteciliğinin önemi vurgulandı.
Fadime Göktepe, Emekçiler, gençler, emekçi kadınlar Metini unutmadılar; adım attım onlar da benimle beraber adım ata ata her yere beraber geldiler. Metini unutmadınız, ben de sizi hiç unutmayacağım dedi.
Evrensel Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Fatih Polat, Gazeteci cinayetleri aydınlansın sloganı güncel oldukça Türkiyede yürütülen hiçbir derin devlet soruşturmasının ikna edici olmayacağını belirterek, Gazeteci cinayetleri aydınlatılmadan, Türkiyede demokrasiden söz edemeyiz. Gazeteci cinayetlerinde son derece alçak, ama başka bir suikast girişiminde son derece yüksek bir demokrasinin kabul edilmesi mümkün değil diye konuştu.
GENÇ GAZETECİLERE GÖREV
TGC Başkanı Orhan Erinç ise bazı gazetecilerin basın özgürlüğünü sadece kendileri sorun yaşadığında hatırladığına dikkat çekerek, bu durumun gazetecilerin birlikte mücadelesini engellediğini belirtti. Erinç, Bizim özgürlüklerimizi savunmamız demek, halkın da bilgilenme hakkını savunamaması demektir. Bu açıdan özellikle genç meslektaşlarımıza büyük görev düşüyor dedi.
TYS 2. Başkanı Mustafa Köz , Metinin katillerinin yargılandığı dava sürerken Hepimiz Metiniz sloganı engellenmeye çalışılıyordu. Ancak biz inatla, ısrarla Metin olmamız gerektiğini, acının sabrın içimizde gömülü bir yerde olduğunu bilerek Metin olmamız gerektiğini biliyoruz derken, Hayat Televizyonu Genel Yayın Yönetmeni Aydın Çubukçu, Metin Göktepenin gazetesine Metin Göktepenin televizyonunu da eklediklerini söyledi. Çubukçu, Metin, kendisinden sonraki kuşaklara da bir tavır, bir dik duruş öğreterek yaşamaya devam ediyor. Hâlâ genç meslektaşlarının içinde, onlarla birlikte objektifini, kalemini tutarak savaşmaya devam ediyor; yaşamaya devam ediyor diye konuştu.
METİNE VERDİĞİMİZ SÖZ...
CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen, Genç ama bilgili, bilinçli, iddialı; yoksulun, ezilenin yanında onların hakkını koruyan bir arkadaşımızdı. Ondan çok şey öğrendik derken, Emek Partisi Genel Başkanı Levent Tüzel ise şunları ifade etti: Metinin uğradığı saldırı, bugün de gerçeğin peşinde olanları; adalet, demokrasi, kardeşlik peşinde olanları hedef almaktadır. Türkiyenin gerçekten bağımsız, demokratik; insanlarının aç kalmadığı bir emekçi cumhuriyeti olması, halk demokrasisi olması mücadelesini azimle sürdüreceğiz. Metine verdiğimiz söz budur. (İstanbul/EVRENSEL)
İstanbula geldiği gün polisle tanıştı
Sabahın erken saatiydi. Bir arkadaşla buluşmam gerekiyordu. Metin de yeni geldiği için bırakamıyordum. Onu da götüreyim dedim. Gittik, kahveye oturduk. Elimde de bir paket vardı. İhbar edilmiş olmalı ki 10 dakika içinde polis geldi, direk bana gelerek arama yaptı. Sandalyeleri çekti, paketi gördü. Beni aldı arabaya bindirdi. Metin daha çocuk, hiçbir yeri bilmiyor, İstanbula adım attığı gün. Ben de polise, küçük çocuk evi bilmiyor, kaybolur diyorum, almadılar.
Metini orada bıraktık. Polisi eve götürmem gerekiyordu, ev araması yapacaklardı. Polis arabasını, Metinin kaldığı kahvenin etrafında döndürüp duruyorum. 15-20 dakika öyle geçti, polisler durumu anladı. Eve gitmek zorunda kaldık. Bir geldik, Metin evde. Oturduğumuz yerle kahve arasında 1 kilometre mesafe vardı, yürüyerek gelmiştik. Nerelere bakmış, nasıl takip etmiş bilmiyorum. Hatta eve gitmiş, kardeşim Meryem evdeydi, ona beni polisin aldığını söylemiş. O zamanki yayınlar da yasaktı, ne okusan yasak oluyordu, evi temizlemişlerdi. Böyle anlatıyor kendisinden 4 yaş büyük olan abisi İbrahim Göktepe, Metinin İstanbula adımını attığı günü
DUYDUN MU DEVRİM OLMUŞ
Metinle aralarında yalnızca 2 yaş olan ablası Meryem Göktepe Türkmen ise, İstanbula geldikten sonra bir yıl Ankarada kalan Metinin, İstanbula ikinci gelişini şöyle anlatıyor: Hem çalışıp, hem okuyordum. 12 Eylül 1980 sabahında işe gitmek için yola çıktım, bir baktım Metinle Aziz el ele tutuşmuş geliyor. Metin beni yolda görünce, duydun mu devrim olmuş dedi. Beni kandırıyor o yaşında!
HEP ÇALIŞTI
Okul, iş, bakkal dükkanı İbrahim Göktepe; bunların hepsini başarıyla yapan kardeşini, arkadaşını, yoldaşını anlatıyor: Babamın bakkal dükkanı vardı, Paşa abimle İhsan abim çalıştırdı bir süre. Metin okul masrafları için kimseye yük olmasın diye Ülkerde çalıştı. Kalan sürede de bakkala yardım ederdi. Liseyi böyle bitirdi. Metinle aynı evde yaşadık sürekli. Abi-kardeşten ziyade, bir arkadaş olduk, giderek yoldaş olduk.
Üniversiteye başladıktan sonra gençlik hareketi içinde yer almaya başladı. Gençliğin eğitimle ilgili taleplerinden yola çıkarak, gençlik dergisine girdi, muhabirlik yapmaya başladı.
ABİM ÇOCUKLARIYLA OLSUN DİYE
Bazen onunla birilerini çekiştirme ihtiyacı duyarsın, biriyle ilgili bir olumsuzluk paylaşmak istersin, hayatta paylaşamazsın. Seninle hiç dedikodu yapılmaz mı derdik ona diyen Türkmen ise, Metinin fedakarlığını tek bir örnekle anlatıyor: Yazları çalışıyordu okula gittiği dönemlerde. Bakkal dükkanı vardı, dergide çalışıyordu, okuyordu, ama hafta sonları abim çocuklarla birlikte olsun diye o giderdi dükkanda kalırdı. Doğuştan olgun bir çocuktu.
DİRENDİM
Göktepe, polislerce öldürülen Murtaza Kaya ve Engin Egelinin cenazesinde de Metinin gazeteci olmasına rağmen gözaltına alındığını, dövüldüğünü anlatıyor: Çok dövmüşlerdi. Haber yapmaya gitmişti aslında o zaman, annem Metinin gözaltında dövüldüğünü ilk orada görmüştü. Çok üzülmüştü. Metinin gözaltılarına zamanla alışmaya başladı.
Annem daha önce de hep polislerin yakasına yapışırdı. Sıradan bir anne olsaydı belki çok kötü şeyler yaşanacaktı. İlk zamanlar korkuyordum, acaba aileden partiye, gazeteye kötü mü bakılacak diye bir endişem vardı. Sıradan bir aile olsaydı böyle olmazdı.
İbrahim Göktepe, 9 Ocak 1996 gününü ise şöyle anlatıyor: Adli tıp morguna gittik. Metinin öldürüldüğünü inanmaya başladık o anda. Çok zor bir durumdu, aileyi düşündüm. Ailede bir kişinin ayakta durmak zorunda olduğunu düşündüm. Meryem ve diğer kardeşlerim geldi, baktım çok kötü bir ortam var. Bu ailenin içinde ayakta duracak kişi İbo sensin dedim kendi kendime Direndim
DOĞUMUMDA ANNEMDEN ÖNCE GELDİ
Annem siyasi terimler sorardı, mesela emperyalizm ne demek. Biz amaan anne derdik, o hiç yılmadan başlardı anlatmaya diyen Meryem Göktepe Türkmen, evlenip evden ayrıldıktan sonra da Metinle hiç uzaklaşmadıklarını dile getiriyor: Arkadaşları gelir bizde kalırlardı. Artık onun arkadaşları benim kardeşlerim olmuştu. Benim evim, Metinin başı sıkıştığında gideceği bir evdi. İlk çocuğumu doğurduğumda annemden önce Metin gelmişti.
96 YILBAŞI
Metin öldürüldüğünde ablasıyla yaklaşık bir aydır görüşemiyorlardı: Bizim evde dengeydi Metin aslında. Mesela özel günlerde, yılbaşında, bayramda organizasyonlar yapardı. 96 yılbaşında da hep bir arada olalım diye çok uğraşmıştı, ama bir şekilde olamamıştık. Hep onun acısını yaşarım 7 gün önce Yılbaşı gecesi sabaha karşı saat 3.00te beni aramıştı. Biz arkadaşımızdaydık, orada bulmuştu beni, çok etkilenmiştim. Taksimdeyiz siz de gelin dedi, biz de Cihangirdeydik. Gittik, ama o zaman cep telefonu olmadığı için buluşamamıştık, kıl payı kaçırmıştık birbirimizi. Ben Metini yaklaşık bir aydır görmemiştim kaybettiğimiz zaman
YEĞENİNİN TEK ANISIMetinin yeğeni Eren Göktepe, amcası öldürüldüğünde 3 yaşındaydı. Amcasıyla, öldürülmeden yalnızca birkaç gün önce yaşanan, tek anısını şöyle anlatıyor: Bir akşam evde oyun oynarken amcama Ben polis olayım seni öldüreyim dedim. Oyuncak da arabaydı, kapılarından polis çıkıp ateş ediyordu. Bam bam yaptım, amcam ah diye yere yattı. Babaannem geldi kızdı, oyuncağı aldı sakladı. O zaman kızmıştım babaanneme ama şimdi hak veriyorum. Çünkü amcam o zaman polislerden tehditler alıyormuş.
İHTİYACI OLANLARA GİZLİ GİZLİ MALZEME VERİYORDU
Abisi Paşa Göktepe, Metinin dükkandan, ihtiyacı olanlara malzeme verdiğini anlatıyor: Sürekli dayanışma halindeydi. Aile içinde, komşular arasında. Şu fakirdir derdi, bakkaldan gizlice malzeme verirdi ihtiyacı olanlara.
Herkese bir lakap takan Metinin en çok annesine takıldığını söyleyen abisi, Annemin şivesi değişik olduğu için onunla uğraşırdı. İsimleri annem söyleyemeyince espri koparırdı, herkes gülerdi. Mesela Trazbon derdi, ona doğrusunu söyleyene kadar söyletirdi. Metinin hiç kızdığını görmedim diyor.
Şişecamda çalışırken greve çıktık, ben de Kristal-İş şube yönetimindeydim. Siz de uzlaşmacı sendikacılardan mısınız diye bastırdı, öyle sorular soruyordu ki, bir an önce kurtulmanın yolunu aradım, gözüme şube başkanı çarptı. Şube başkanını çağırdım kurtuldum diyen Göktepe, Metinin çocukluğunu ise şöyle anlatıyor: Newroz diye çiçek olur, onu toplamaya gitmiştik. Gelince dediler ki kardeşin oldu, baktım Metin, kapkara bir çocuk.
GURUR DUYUYORUZ
Gazetenin çıktığı dönemde Metin çok neşeli ve keyifli gelirdi eve. Emek Partisinin de kurucusudur Metin. O dönem daha heyecanlı, daha inançlıydı diyerek kardeşinin coşkusunu anlatan Göktepe, şöyle devam ediyor Metini ve Metin Göktepe gazeteciliğini anlatmaya: Eylemlere, mitinglere beraber giderdik. O son dönemde gazeteci olarak giderdi, biz kortejde yürürdük. Karşılaşırdık eylemlerde, naber teşkilat? derdi. Bizim kortejin dışına giderdi sürekli. Bizim kortejde niye durmuyorsun, ilgilenmiyorsun? diyordum. Zaten biliyoruz, çekmeden de haber yaparım, önemli olan işçilerin ne yaptığı diyordu. İşçilerin kortejini takip ederdi.
Metin haberi yaparken mutlaka kendini de katıyordu, ama o haberleri bir başka gazetede isteseydi de yapamazdı. Bu ne Metinin dünya görüşünden bağımsızdı, ne de gazetesinden. Gazetesine, gazetesinin yayın politikasına yakışan haberler yapardı. Başka bir gazetede olsaydı o haberleri yapamazdı.
Öldürüldükten sonraki yargılama döneminde, özellikle holding medyası kullanmak istedi, kendi lehine çevirmek istedi, gazeteci değil militan dedi. Onlar aslında doğruyu söyledi o zaman, Metin militan bir gazeteci olmayı hedefledi. Yazdığı haberinden tut, mücadelesinden tut, bilfiil içinde yer aldı hareketin. Övünüyoruz, gurur duyuyoruz, Metinin militan bir gazeteci olması bizi onurlandırıyor.
YARIN: Metinle bir saat daha yaşayabilseydim, o spor salonunda olmak isterdim