BİZ Mİ GİT DEDiK!

Bugüne kadar gerçekleşen bir çok işkence olayında işkence yapanı değil de göreni suçlayan anlayış varlığını sürdürüyor. Diyarbakır’da bir gösteriye katılan, ardından gözaltında işkence gören bir kişinin polis aleyhinde açtığı davada, işkencenin niye bitmediğini gösterecek şekilde işkenceciyi koruyan bir karar çıktı. Mahkeme, “Zarar göreceğini bildiği gösteriye katılan uğradığı zarardan sorumludur” diyerek davayı reddetti.
10 KİŞİ ÖLDÜRÜLMÜŞTÜ
Diyarbakır’da 28 Mart 2006 günü başlayan ve 4 gün süren gösterilerde gözaltına alınan Songül Yaşa, gözaltında kaldığı süre boyunca hakaret, işkence, cinsel tacize maruz kaldığını, işkence nedeniyle hastaneye kaldırıldığını belirterek sorumlular hakkında tazminat davası açtı. Ancak Yaşa’nın talebi mahkeme tarafından “Yaralanacağını bildiği gösteriye katılarak gördüğü zarardan kendi sorumludur” gerekçesiyle reddedildi. Karara tepki gösteren Avukat Serdar Çelebi, mahkemenin toplumsal olaya katılan kişiye yönelik işkenceyi meşrulaştırdığını söyledi.
Diyarbakır’da 28 Mart 2006 tarihinde başlayan gösterilerde 10 kişi yaşamını yitirmiş, yüzlerce kişi ise yaralanmış ve tutuklanmıştı. Aradan geçen 4 yıla rağmen sorumlulara hiç bir cezai işlem uygulanmazken, işkence mağdurlarının açtığı davalar da reddedilmeye devam ediyor.
YAŞA HASTANEYE KALDIRILDI
1 Nisan 2006 günü bir kafeteryada gözaltına alınan Songül Yaşa, gözaltında tutulduğu sürede işkence, kötü muamele, hakaret ve cinsel tacize maruz kaldığını, gördüğü işkenceden dolayı gözaltı süresi içinde hastaneye kaldırıldığını anlatmıştı. Yaşa’nın, işkence görmesine ilişkin İHD aracılığıyla emniyet yetkilileri hakkında açtığı maddi ve manevi tazminat davası Diyarbakır 1. İdare Mahkemesi tarafından karara bağlandı. Gerekçeli kararını açıklayan mahkeme, ‘skandal’ niteliğinde değerlendirmeler yaptı.
RİSK YÜKSEK!
Mahkeme, “Davacının meydana gelen olaylarda yaralanma riskinin çok yüksek olduğunu bilmesine rağmen olaylara iştirak ettiği ve olaylar sonucu yakalandığı, olaylarda yaralanıp yaralanmadığı ve kim tarafından yaralandığının belli olmadığı, emniyet görevlileri tarafından yapıldığına dair rapor sunulmadığı...” şeklindeki açıklamasının yanı sıra mağdurun gördüğü zararla idari eylem arasında bir nedensellik bağının kurulmadığını iddia etti. Gerekçeli kararda, “Zararın oluşmasında zarara uğrayanın ya da üçüncü kişinin kusurunun bulunması halinde ise idarenin sorumluluğunun ortadan kalkacağı ya da kusur ölçüsünde azalacağı açıktır” denildi. Mahkeme kararı ile toplumsal olaylara katılıp, işkence gören vatandaşın uğradığı zararın kendi sorumluluğu olduğu şeklinde yorumlanmasını istedi.
‘İŞKENCE MEŞRU KILINIYOR’
Karara tepki gösteren mağdur İHD Diyarbakır Şube Yöneticisi Avukat Serdar Çelebi, müvekkillerinin kafede gözaltına alındığını, saçından tutulup sürüklenerek arabaya konulduğunu, emniyet binasında onlarca polis tarafından darp edilip işkence edildiğini ve cinsel tacize maruz bırakıldığına dikkat çekti. Bu işkence ve kötü muamelenin yapıldığına dair dosyada yeterince delil ve doktor raporlarının mevcut olduğunu söyleyen Çelebi, “Mahkeme meydana gelen yaralanmaların müvekkilin kendi kusurundan meydana geldiğini belirtiyor ama mahkemenin hangi delillere bakıp böyle bir sonuca vardığını anlamak mümkün değildir. Müvekkil hakkında olaylara katıldığına ilişkin ne mahkeme kararı ne de tek bir görüntü, görgü tanığı veya herhangi bir delil yoktur” dedi.
Mahkemenin bir kişinin ‘kendi kusuru’ ile işkence görebileceği gibi ve bu nedenle idarenin kusurunun olamayacağına dair kararı anlamanın mümkün olmadığını söyleyen Çelebi, “Böyle bir karar bu tarz gösteri ve yürüyüşlere katılmış kişilere uygulanan işkence eyleminin mahkemelerce meşru bir eylem haline getirecektir” dedi. Çelebi mahkeme kararını bir üst mahkemede temyiz edeceklerini söyledi. (Diyarbakır/DİHA)
Ersin Çelik