10 Ocak 2010 00:00
BAŞYAZI
Manisa-Selendide olanlar en azından basının bir yanı tarafından sertçe eleştiriliyor. Ama yandaş basın sanki sıradan bir vakaymış gibi geçiştiriyor olanları. Belki olaylar yatışınca Başbakan yine MHPye CHPye çatmak için, Bu olayları kimlerin tezgahladığını biliyoruz diye efelenir. Sanki bilince ne oluyorsa!
Manisa-Selendide olanlar en azından basının bir yanı tarafından sertçe eleştiriliyor. Ama yandaş basın sanki sıradan bir vakaymış gibi geçiştiriyor olanları. Belki olaylar yatışınca Başbakan yine MHPye CHPye çatmak için, Bu olayları kimlerin tezgahladığını biliyoruz diye efelenir. Sanki bilince ne oluyorsa!
Selendideki saldırganlığı, sert eleştiren basın da en fazla insan hakları ve hukuk devleti sorunu çizgisinde tutuyorlar.
Manisa Valisi tipik bir bürokrat olarak, Aman olan olmuş, büyütülüp de Selendide neler oluyor diye sorup başımı ağrıtmasınlar kaygısıyla; Roman vatandaşlarımız nereye istiyorlarsa yerleştirilir. Devletimizin gücü vardır türünden, pratikte olumlu anlamda bir karşılığı olmayan açıklamalarla olup bitenin üstünü örtmeye çalışıyor.
Saldırıya uğrayan Romanlar tarafından, Olayları başlatan ve yönlendiren kişi olarak da suçlanan Selendi Belediye Başkanı ise, olayların pek çok asli faili gibi, herkesi aptal yerine koyarak, Roman babası olarak konuşuyor.
Saldırıya uğrayan Romanlar ise yaşadıkları vahşeti anlatıyor; Bir daha Selendiye dönmeyiz. Çünkü can mal güvenliğimiz yok diyorlar. Ancak ortada bir şey var. Bu vahşi, insanlık dışı saldırı karşısında bu yetkililer dışında bir tek vicdanlı Selendili çıkıp da; Bu olanlar bir rezalettir, bu saldırganlardan hesap sorulmalıdır. Belediye Başkanı şunu yaptı, Vali bunu yaptı! demiyor, diyemiyor.
Neden acaba?
Bütün Selendililerin vicdanları mı nasırlaşmış, insanlık duygularını mı kaybetmişler?
Herhalde değildir!
Olup bitenden üzülen, yapılanın insanlıkla ilgili bir yanının olmadığını bilen Selendili de çoktur. Muhtemeldir ki, halkın çoğu da böyle düşünmektedir. Hatta kalabalığa uyarak olaylara katılanların içinde bile yapılanların insanlık dışı olduğunu düşünenler vardır; insanlık tümden ölmediyse olmalıdır da!
Peki, neden konuşmuyorlar, neden Selendide bu zorba saldırganlar dışında insanların da oturduğunu göstermiyorlar?
Bir tek olasılık vardır: Selendililer de bu vahşi saldırgan güruh tarafından sindirilmişlerdir!
Bu da herhalde; ne halkın edilgen olduğu ile ne de aptal mahalle baskısı kuramıyla açıklanamaz. Bu olsa olsa, sistemli bir sindirme, bütün yasa ve öteki güçlerin üstünde bir zorbalığın tüm halkın üstüne ağır sis gibi çökmesiyle açıklanabilir.
Burada akla ister istemez, ünlü Kontrgerilla Talimatnamesi ST 31-15te yazılanlar gelmektedir. Yani kontrgerillanın yerel örgütlenmesi! Bir grup Romanı hedefe koyarak, tüm toplumu sindirmek, ancak böyle bir özel savaş yöntemi olarak anlamlanabilir.
Kontrgerillayı sadece Kozmik odalarda (*) değil toplumun içinde, örgütlenmiş bir uğursuz organizasyon olarak da aramak gerekmez mi?
Aslına bakılırsa benzer bir olay Edirnede yaşanmaktadır. Edirnede DHKP-C propagandası yapmakla suçlanan beş gencin davasına gitmek isteyen 200 dolayında kişi 6 gündür Babaeskide bir benzinlikte tutulmaktadır. İddia, bu kişiler Edirneye giderse halkın tepki göstereceğidir! Dahası Babaeskide genç, orta yaşlı, yaşlı kimi kişiler kameralar önünde; Burası Babaeski buradan çıkış yok gibi sloganlarla gösteri yapmaktadır. Daha önce Edirnede de benzer olaylar olmuştur. Ama bütün bu olaylarda olduğu gibi Babaeskide de etrafı terörize eden kişilere karşı herhangi bir işlem yapılmamıştır, yapılmamaktadır. Bu yüzden de olanları sadece polisin hoşgörüsü, bürokratların aymazlığı, siyaset erbabının eyyamcılığı gibi görmemek gerekir. Tersine bunu bir devlet organizasyonu olarak görmek; bu olayları yöneten resmi ve sivil kişileri de Kozmik kasalarda adları olan ama yargıcın bile bakmaya cesaret edemediği dosyalarda adı olan o seçilmiş kişiler olarak görmek her şeyi daha anlaşılır kılmaktadır. Çünkü olup biten ancak bu çerçevede açıklanabilirdir.
(*) Basında, Kozmik odalarda Arınça suikast izi arayan yargıcın, Özel Kuvvetlerin sivil örgütlenmesiyle ilgili dosyaların şöyle bir kapağını açıp başlıklarını gördükten sonra kapatıp yerine koyduğu belirtilmektedir.
İHSAN ÇARALAN