12 Ocak 2010 00:00
Envanterden biraz fazlası
Türkiye Ermenileri! Nüfusunun yüzde 99u Müslüman ülkenin ötekileri. Siyasetçilerin ırkçı demeçlerinde hep muaf tuttukları bizim Ermeniler.
Türkiye Ermenileri! Nüfusunun yüzde 99u Müslüman ülkenin ötekileri. Siyasetçilerin ırkçı demeçlerinde hep muaf tuttukları bizim Ermeniler. Sayıları net olarak bilinmez. 60 bin, 70 veya 80 bin kadar oldukları tahmin edilir. Muhtemelen bu konudaki en gerçekçi veriler emniyetin açıklanmayan kayıtlarında saklıdır. Emniyet demişken, ülkenin potansiyel tehlikeli unsurlar listesinde de üst sıralarda bir yerlerdedirler Türkiye Ermenileri. 2009un envanteri fazla bir şey ifade etmiyor onlar için. 2007 yılının 19 Ocağındaki kırılma 2007 ve 2008i olduğu gibi 2009u da sarstı. Üstelik bıçkın bir fırtınanın ortasına düşmüş gemide dip kamaradakilerin halini anlamaya çalışmak gibi bir şey, Türkiye Ermeni toplumunun 2009daki halini sormak. O kamaradaki 60, 70 veya 80 bin kişinin belleğinde böylesi fırtınaların ve sonuçlarının izleri hâlâ çok taze. Onlar netameli ne demektir iyi bilirler. Tekin olmayanı başkalarından önce fark ederler. Tedirginlik sarar benliklerini. Göze batmamayı, görünür olmamayı daha güvenli bulurlar. Öyle midir gerçekten? Belki de tartışılabilir ama savunma refleksleri çoğu kez mantıklı olmaktan ziyade içgüdüseldir. Yine de hem kendi içlerindeki solcular hem de yurdumun solcuları kınar onları mücadele etmedikleri için. Oysa kim bilir kurgulanan projeye karşı belki de sadece var olmak, varlığını sürdürmek başlı başına bir mücadeledir. Hem de oyun bozan mücadele. Bir adım ötesi düşman çatlatan bir mücadele.
Türkiyenin kurgulanan, tasarlanan, önerilen ve ezberletilen tarihi sil baştan yazılıyor bugünlerde. Yani reset ediliyor, format atılıyor TCnin manifestosuna. Tabular yıkılıyor, dokunulmaz, konuşulmaz alanlarda ortalık toz duman.
Geçmişimiz ta 1895lere, Hamidiye Alaylarına, Hamit Kırımlarına, 1909lara Adana Katliamına, 1915 Soykırımına, 1920 Mübadelelerine, Varlık Vergilerine, 6-7 Eylül olaylarına, Maraş Katliamına, kanlı 1 Mayısa, Sivasta Madımak yangınına kadar panel oluyor, kitap oluyor, sinema filmi, TV dizisi olup hayatımıza giriyor. Unutmak istediklerimizi, belleğimizin derinliklerine gömmeye çalıştıklarımızı bir daha vuruyor yüzümüze. Nedendir bilinmez. Her acı daha bir katmerlenip çöküyor Ermeninin yüreğine. O 1978 Maraşında da, Madımak yangınında da atalarının anlatılanının yeniden yaşanmışlığını görüyor. Bu satırların yazarı için 1978 Maraşı, 1915 Erbaasından farksızdır.
Devir değişiyor, devran dönüyor ama zulüm baki kalıyor bu topraklarda. Geçen yıl Atinada 15 yaşında bir çocuk polis kurşunuyla ölünce tüm ülke ayağa kalkmıştı. İki haftada durulmuştu halkın öfkesi. Pariste de göçmen bir işçi vurulduğunda birkaç hafta sürdüydü sokak gösterileri. Bizde ise liberal hükümet Londradaki Hyde Parka çevirdi Galatasaray Meydanını. Cumartesi Annelerinin rutini dışında her gün haykıracak bir öfkemiz var o sokakta. Polisten randevu alınarak yapılan bu eylemler ise kimsenin dikkatini çekmiyor. Ceylan Önkol ve ondan önce ölenleri isim isim tespih taneleri gibi dizdik art arda, 342 olduydu listemiz. Neyse ki Rahmi Koç Müzesindeki denizaltıya kurulan tuzak fark edildi de sayımız bir defadan 100-200 ile çoğalmadı. Küçük bir not, Bakırköy Dadyan Ermeni İlköğretim Okulu her yıl öğrencilerini o müzeye götürür. Ergenekoncuların, kafesçilerin kafa yapısını bilince insan ister istemez olası hedefin de o çocuklar olacağını düşünüyor.
Zor iş vesselam. Türkiyede Ermeni olmak zor iş. Zor ama onurlu. Onurun en yükseği de demir leblebi olduğunu bilmek. Ülkemizi çiğnetmeyeceğiz birkaç faşiste. Birkaç faşist dediğimin gerçekte milyonlarca olduğunu biliyorum. Ama bunu bilmek de yıldırmaz beni. Dedim ya, ülkemi çiğnetmem faşiste. Moğol istilalarını savuşturmadım mı, Haçlı Ordularını kovalamadım mı, Roma İmparatoru ile Pers İmparatoru halkımı çiğneye çiğneye karşılaştıklarında da benim üstümde tepişmişlerdi. Hepsi gitti, ben kaldım yerimde. Ne olmuş yani? 3-5 ittihatçıya pabuç mu kaptıracağım? Yapabileceklerini yaptılar, 3 bin yıllık ülkemi gasp ettiler. Şimdi çoğunlukla İstanbula sıkışmış 60, 70 belki 80 bin Türkiyeliyim. Şu kahpe İstanbul şehrinde Vanlı, Erzurumlu, Kayserili, Sivaslı, Erzincanlı, Tokatlı, Malatyalı ya da Antakyalıyım. Bahçecikliyim, Tekirdağlıyım, İzmitliyim. İstanbulluyum. İstanbulun harcı benim. Taşı toprağı benim. Yükselen yapılarının her tuğlası, her putreli benim. Bakır döven her çekiç bendendir bu şehirde. Bacası tüten her gemi benimdir. Demir rayların üzerinde akan her vagon benimdir. Dahasını söyleyeyim mi dostum? 73 milyonluk bu halk benim halkım, maden ocaklarında akan al kan da benim kanımdır. Rotatiflerde dönen gazeteler benimdir. Namuslu sanatçıların yaptığı her film benim, çaldıkları her saz benimdir. Sana gelince kafatasçı, ırkçı, faşist, 60, 70, 80 binlik soluğumla 73 milyon adına, insanlık onuru adına, çalışkan, emekçi halklar adına haykırıyorum. Beni rahat bırak ülkemde. Ben 3 bin sene olduğu gibi bu ülkenin insanıyla Rumu ile, Kürtü ile, Türkü ile, Süryanisi ve Yezidisi ile, Çerkezi, Gürcüsü ve Lazıyla hem hal olur yaşar giderim. Sana gelince ya sev, ya terk et.
PAKRAT ESTUKYAN Agos Gazetesi Ermenice Editörü