14 Ocak 2010 00:00

Çadırımın üstüne zabıta damladı(!)

Manisa Selendi’de yaşayan Roman halka saldıran zihniyet, itfaiye işçilerinin kurduğu Demokrasi Çadırı’na polis desteği ile zabıtaları saldırttı.Doğrusu bu saldırıyı bekliyordum.

Paylaş

Manisa Selendi’de yaşayan Roman halka saldıran zihniyet, itfaiye işçilerinin kurduğu Demokrasi Çadırı’na polis desteği ile zabıtaları saldırttı.
Doğrusu bu saldırıyı bekliyordum. Hatta geç kalınmış bir saldırı olduğunu düşünmekteyim. Hepimiz biliriz ki “Buraya çadır kurmak yasaktır”. Yıllarca Roman halka çadır kurma yasağı uygulayan yüce devletimiz, elbette ki şehrin göbeğine çadır kurulmasına izin veremezdi. Hele de Demokrasi Çadırı. Bu eşitlik ilkesine aykırı, halk arasında ise ayırımcılık olurdu. Romanlara çadır yasağı varken, itfaiyecilere bu hak verilemezdi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanı bu durumu kavrayan, kavramakla kalmayarak bir başka eşitsizliği de giderme gerekliliğini gören öngörülü bir zat-ı muhteremdir. Selendili dayak yiyecek, itfaiye işçisi öyle rahat rahat çadırda oturacak. Yok ya, olacak iş mi bu? Hani eşitlik? Hani demokrasi?.. Demokrasi Çadırı kuruyorsan demokrasinin gereklerine de uyacaksın. Öyle işten atıldım, hakkımı arıyorum gibi sudan sebeplerle çadır kuramazsın. Zaten alışmış bu itfaiyeciler “su”dan işlere. İşleri güçleri suyla, ateşle oynamak. Hadi suyla oynamanızı anlarım da, ateşle oynanmaz, yakar insanı. Nitekim gözlerinden ateş püsküren bir başkanla “uğraşarak” öğrenmiş olmalılar ateşle oynanmayacağını. Ünlü halk düşünürü Burak Kut, yıllar önce söylemedi mi? “Ateşle oynama/söyledim sana/şansını zorlama/uğurlar olsun...”
Şansını zorlarsan, yıkarlar çadırını eylerler viran, hakkını arayamazsın istediğin her an. Ama Topbaş Başkan arayabilir hakkını. Zamanın birinde Grev Gözcüsü önlüğünü giyip objektife poz vermemiş miydi mücadele arkadaşlarıyla? Eğer o önlüğü giyiyorsan ülkenin yönetimine de talip olacaksın. Onlar da öyle yaptılar. Yılmadılar, mücadele ettiler ve bugün ülkeyi yönetiyor o günkü grevciler. O günkü mücadele arkadaşları, bugün Başbakan, bakan oldular. Ama ne hikmetse şimdilerde Grev Gözcüsü önlüğüne de grevcilere de tahammülleri yok. Aslında tahammülsüzlükleri çok da doğru bu noktada. Allah korusun, TEKEL işçileri, itfaiye işçileri de ülke yönetimine talip olurlarsa?!. Olacak iş mi bu? İşçi ne anlarmış ülke yönetmekten. O bir kere olur, onu da biz yaptık mı diyorlardır acaba? Yoksa, “Sizi kandırdık, biz işçi değildik, anı olsun diye çektirdik o fotoğrafı” mı diyorlardır?.. İkinci seçenek daha akla yatkın gibi geliyor. İşçi olsalardı, TEKEL işçilerine de itfaiye işçilerine de saldırmazlardı. İşçilerin iktidar taleplerini bu kadar yadırgamazlardı. Selendililer ile itfaiyeciler arasında ayrım yapmayarak, birine gayriresmi güç ile birine ise resmi güç ile saldırarak demokrasinin gereğini yerine getirenler, kendi grevleri ile şimdiki grevlere aynı demokrasi anlayışını göstermekten imtina ediyorlar.
Eğitim ve sağlık hakkı için, her gün gelen zamlara dur demek için, sefalete teslim olmamak için, en önemlisi işçilerin iktidar hedefi için, tüm emek güçleri birleşmezse, bizler de yaşama hakkımızdan imtina etmiş olacağız.
Ersoy Adıgüzel
(SES Çapa İşyeri Temsilcisi-İstanbul)
ÖNCEKİ HABER

Çağdaş Tuzla yine haklı çıktı

SONRAKİ HABER

TEKEL direnişi ve sınıfsal yaklaşım

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...