13 Aralık 2009 00:00

ÖZNE’den, YÜKLEM’e…

Bu gün tam 29 yıl oldu. Daha güzel bir dünyanın kurulması için mücadele eden koca bir ailenin bir küçücük öznesi. Mert, yiğit, er. İncecik bir dal.

Paylaş
“Bu gün tam 29 yıl oldu. Daha güzel bir dünyanın kurulması için mücadele eden koca bir ailenin bir küçücük öznesi. Mert, yiğit, er. İncecik bir dal. Yaşıyla kıyaslandığında nice insan müsvettelerine taş çıkartan Eren. Halkın Kurtuluşu mücadelesini darağacında “Faşizme ölüm! Halka hürriyet!.. sloganıyla sürdürürken, elleri titreyen celladın ve acele ile asılmasını emredenlerin gözlerine bakarak inancın ve ölümsüzlüğün nasıl olacağını gösteren Erdal Eren. Yoldaşların seni hep özlüyor…” Özne olmak önemlidir. Koca bir cümlenin başlangıcıdır. Ama yüklem ağırlığı taşır. Bir anlamda yüklem sonuçtur. Toplumsal yaşamda iş bölümü deriz. Herkes çalışmalı deriz. Sabahın köründe kalkar işe gideriz. Akşam aynı şekilde döneriz. Oysa ki hayat, doğduğumuz andan itibaren bitmekte ve ölüme her geçen saniye yaklaşmaktayız. Yıllar hızla geçer bir bakmışız hâlâ sabah erkenden işe giden, akşam dönen bir makineye dönmüşüz. Yani çalışmak için yaşamaktayız. Oysa ki yaşamak için çalışmalı insan! Bu da öznelik bilinci ile olur tabii ki.Dünyanın, hadi geçtim ülkenin yüzde 20 si elini sıcak sudan soğuk suya sokmazken , yüzde 80’i bu kısır döngü içinde hayatını noktalamakta. İmtiyazsız, sınıfsız kaynaşmış bir milletiz yalanlarıyla, Sosyal bir hukuk devletinin bireyleri olduğumuz tekrarlanır durur. Bir ülkede insanlar çalışmak için yaşıyorlarsa o ülkede adalet, hukuk hele sosyal devlet yok demektir. Aslolan; yaşamak için, yetecek kadar çalışmaktır. Bir sabah erkenden başlayıp akşama kadar insanları izleyin. Metrobüse binmek için çıktığınız köprünün üstünden bakın, Saatlerce birbirleriyle kavga ederek araçlara binmeye çalışan insanları izleyin. Mesai arkadaşlarınızın yüzlerine bakın . Akşam dönerken yine aynı şekilde inceleyin. Sabahın akşama bir yansıması olan fotokopi toplumunu göreceksiniz. İşte burada başlıyor özne olmak. Edilgen mahlukatlar mıyız yoksa insan mıyız? Hayatı değiştirecek ve dönüştürecek koca bir aileyiz oysa ki. Yeter ki Neden? Niçin? diye sorgulayalım. Toplumsal bilincin gelişmesinde oynayacağımız rol bizlerin hangi alanda olursak olalım sorumluluğumuzdur. Bu anlamda Fotoğrafçılar olarak ister hobi olarak, ister sanat olarak bu çağa tanıklığımızı fotoğrafla sağlayabiliriz. Birkaç haftadır sürdürdüğümüz fotoğrafın toplumsal bilincin oluşturulmasındaki rolü. Fotoğrafçılığın ve sanatın bu alanlarda nasıl olduğu ve olması gerektiği konusunda yazdık. Günlük yaşamdaki gözlemlerimizi fotoğraflara aktarıp paylaşalım. İş yerlerinde özellikle sendikalarda fotoğraf eğitim ve kültür merkezleri oluşturulması yolunda ısrarcı olalım. Şubelerden Genel Merkezlere İşçi sınıfının da kültür ve sanata ihtiyacı olduğunu gösterelim. Emekten yana sanatçılarımıza sahip çıkalım. Bir düşünelim; Her meslek grubundan, Hemşirelerden-doktorlara, Torna tezgahlarından-Teksil sektörüne, Liselerden-Üniversitelere yaygınlaşmış ve yaptıkları işlerin birer öznesi olmuş arkadaşların gözünden oluşturularak; sorunları, sevinçleri, hüzünleri mutlulukları anlatan kareleri, Bunların sergilerle paylaşıldığını. Baskılı ve görsel yayınlarda kullanıldığını bir düşünelim… Özne’den Yüklem’e doğru adım adım ileriye …Bu gün Erdal’ın ve Annemiz Şadan Eren’in pek görülmemiş fotoğraflarını paylaşıyoruz. Bu köşede sizlerin de fotoğraflarına ve görüşlerine yer vereceğimizi duyurmuştuk. Bu hafta okuyucumuz Çağla Başak’ın görüşlerine yer veriyoruz.
Özcan Yaman
ÖNCEKİ HABER

Merhaba

SONRAKİ HABER

zama zingo

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa