20 Aralık 2009 00:00

Güzellik mi, çirkinlik mi?

Görünüşe bakılırsa bir futbol aktivitesinin içindeyiz. Ama gündemi, futbolun güzelliklerinin belirlediğini söylemek mümkün değil. Bu kadar maç oynanıyor...

Paylaş
Görünüşe bakılırsa bir futbol aktivitesinin içindeyiz. Ama gündemi, futbolun güzelliklerinin belirlediğini söylemek mümkün değil. Bu kadar maç oynanıyor; hangisinin, izleyenlere keyif verdiğini ve onların hafızasına unutulmaz anılar kazıdığını söyleyebiliriz ki? Bu durumu zaten pek dert eden de yok gibi. Varsa yoksa 3 puan. Mücadele kör dövüşü şeklinde geçmiş, izleyenler zerrece keyif almamış, kimin umurunda? Futbol adına güzellikler sergileyerek izleyenlere her zaman zevkle hatırlayacakları bir 90 dakika yaşatmak gibi kaygı taşıyan teknik adam ya da yönetici kaldı mı? Güzel futbol hedefi bir yana galibiyet için, en modası geçmiş stratejilerden bile medet umulabiliyor. Mustafa Denizli gibi çağdaş futbolun Türkiye’deki en başarılı 2 temsilcisinden biri olduğu kabul edilen bir teknik adam, galibiyet planı içinde “Adam adama markaj” demodeliğine yer verebiliyor. Ama tabii sonuçta galip de gelemiyor. Klasik söylemle; korkunun ecele faydası olmuyor. Rakibi oynatmamaya çalışıp yenileceğine bari oynamaya çalışarak yenil. Hem herkes görsün, anlasın takım üzerinde ne kadar etkilisin, takımı ne kadar oynatabiliyorsun. Ne yazık ki, Süper Lig ya da Türkiye Kupası maçları bu konuda fikir edinmek için ölçü değil. Çünkü İstanbullu büyükler ile diğerleri arasında ekonomik olanaklar açısından muazzam bir fark var. Ve bu fark doğrudan kadro oluşumuna da yansıyor. Büyüklerin birkaç futbolcu için gözden çıkardıkları para, Anadolu ekiplerinin tüm takım için harcadığından fazla olabiliyor. Böyle bir gerçeklik içinde İstanbullu büyüklerin birbirleri dışında oynadıkları maçlara 1-0 önde başladıklarını söylemek yanlış olmaz. Ama şu anki durumlarına bakınca, sahip oldukları avantajları doğru biçimde değerlendiremedikleri anlaşılıyor. Mevcut tabloya bakıp, paranın her şey demek olmadığını dile getirebiliyoruz. Ah, bir de bu lafı sezon sonunda söyleyebilsek...Yollar Avrupa’ya düşünce ise foyaların ortaya çıkması uzun sürmüyor. Bol keseden atıp tutmalar kısa sürede yerini mütevazı ve çok daha temkinli açıklamalara bırakıyor. Gerçeği onlar da biliyor çünkü. “Koçum”, “arslanım” gibi La Fontaine masalı tadında motivasyonla da bir yere kadar. Zaten Avrupa kulvarındaki biraz ciddi rakipler karşısında motivasyonun da pek bir hükmü kalmıyor.HAK VE ADALET SAVAŞÇILARI(!)Hakem hatalarını gerekçe göstererek futbolun hak ve adalet savaşçılığına soyunanlar, nedense takımlar arasındaki ekonomik güç farkından kaynaklanan haksızlık ve adaletsizlikten hiç de rahatsızlık duyar gibi görünmüyorlar. Tuzu kurular, koşulların eşitsizliğini ne zaman dert ettiler ki? İşler istedikleri gibi yürüdüğü sürece sorun yoktur onlara göre. Aslında zaman zaman rakipleri lehine hata yapmasalar, hakemlerle de uğraşmayacaklar. Zaten işlerine gelen hatalar karşısındaki suskunlukları her şeyi ortaya koyuyor. Bir hafta önce esip gürleyen, sağa sola tehditler savuran Aziz Yıldırım, Ankaragücü maçından sonra neredeydi? Tabii ortalıkta görünse hakemlerin Ankaragücü’nün golünü vermemesiyle ilgili sorulara maruz kalabilirdi. Şimdi bu tür sorularla muhatap olmanın ne yeri ne de zamanıydı. E, ne zaman sus-pus olup bir köşeye çekilineceğini, ne zaman devreye girip hakemleri etkileme çabasına girişileceğini iyi bilmek lazım. İyi(!) yöneticiliğin sırrı da bu olsa gerek...KAYSERİ UMUDUİlk yarının son haftasına lider giren Kayserispor, geçtiğimiz 2 sezon boyunca Sivasspor’un yaptığı çıkışın bir benzerini gerçekleştirip yarışı sezon sonuna kadar sürdürebilir mi? “Tolunay Kafkas’ın sabırlı çalışmaları sonuç vermeye başladı” demek için biraz erken olsa da insan “acaba” eşliğinde umutlanmadan edemiyor. Kayserispor, her şeyden önce Sivasspor’un yaşadıklarından ders alıp aynı yanlışları, aynı hataları yapmamalı. Belli oyuncuların yükü sırtlamasıyla değil, takım olarak ve de yükün dengeli dağıldığı kolektif mücadeleyle yol almaya çalışmalı. Sadece Mehmet Yıldız olmadığı zaman bile Sivasspor’un gücünün ne kadar azaldığını biliyoruz.KARANLIK GÜÇLER HER YERDEFutbolun güzellikleri demiştik... Evet yeşil sahada güzelliklere hasretiz. Futbolun gündeminde ise bu tür güzelliklere yer yok. Nasıl olsun ki? Saha dışından futbola el atıp onun devasa rantından nasiplenmek(!) isteyen bunca kirli el varken güzelliklerden söz edebilmek mümkün mü?Gündemde bahis çetesinin piyonu olarak adı şikeyle anılan futbolcular var. Ama yöneticilere göre ortada endişe edilecek bir sorun yok. Hemen bir toplantı düzenleyip oyuncularını sahipleniyorlar. Hatta yaşanan gelişmelerin ardında, kulüplerini karıştırmak ve böylece şampiyonluk yarışından saf dışı etmek isteyen birtakım güçlerin bulunduğunu bile iddia edebiliyorlar. Zaten sıkışıldığı zaman hemen karanlık güçlerin, kirli oyunların, çirkin tezgahların ardına sığınmak artık adetten sayılıyor. Futbolun içinde karanlık güçler yok mu?.. Var... E işte, o zaman daha fazla uzatmaya gerek var mı, bu da onların işi besbelli...‘TARAFTARLAR OLMASA’Beşiktaş ile Bursaspor arasında oynanan karşılaşma yeşil-beyazlı taraftarlara yine yasaktı. Bu iki takım arasında bir türlü sonlanmayan husumet başlı başına bir gerilim kaynağı olmayı sürdürüyor. Yetkililerin bulduğu çözüm(!) ise alkışlanacak(!) cinsten. Aslında maçlara hiç taraftar gelmese işler ne kadar kolay yürürdü. “Okullar olmasa maarifi yönetmek ne kadar kolay olurdu” zihniyetinin günümüzdeki karşılığı değil mi bu? Acaba yetkililerin aklına taraftarlara maç yasağı getirmek dışında bir çözüm gelmiyor mu? Bir yandan sporun kapsadığı insani ve etik değerleri vurgulayıp, insanlar arasında dostluk, kardeşlik bağları oluşturmasındaki rolüne dikkat çekmek, diğer yandan ise taraftarlığın "Başkasına hayat hakkı tanımayacak" denli azgınlaşan bir fanatizme varan şeklinin, gerginlik, acı ve üzüntüden başka bir sonuç doğurmayacağını anlatmak bu kadar zor mu?.. Ama tabii futbolun baş aktörleri gerginlik ve fanatizm üzerinden beslendikleri için onlar adına en uygun çözüm bu!..
Mehmet Özyazanlar
ÖNCEKİ HABER

Dumansız=Mutasyonsuz hava sahası!

SONRAKİ HABER

Okudukça okuyasın gelir

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...