03 Ocak 2010 00:00

Tokyo ve Seul sokaklarından izlenimler

Bu yazıda, Tokyo ve Seul sokaklarından izlenimlere yer veriyoruz ve bu iki kenti karşılaştırıyoruz...

Paylaş
Bu yazıda, Tokyo ve Seul sokaklarından izlenimlere yer veriyoruz ve bu iki kenti karşılaştırıyoruz:Tokyo sokakları çok sessiz, kırk yılın başında çocuklar geçiyor şen şakrak, ama onların şenşakraklığı da Türkiye’dekinin ve Güneydoğu Asya’dakinin (GDA) onda biri bile değil. İnsanlar birbirlerine bakmıyor, selamlaşmıyorlar, düşünceli düşünceli geçip gidiyorlar. Arkadaş canlısı değiller, soğuklar. Türkiye’de ve GDA’da olsa, bir yabancıyı yolda gördüklerinde merak ederler en azından, ‘merhaba’ derler, Tokyo’da o da yok. Türkiye’de ve GDA’da genbinit (otobüs) durağında yanına oturan yabancıyla üçbeş laf etme, ona yardımcı olma geleneği vardır; Tokyo’da bu da yok. Seul’de ise insanlar, orta düzeyde yardımsever yine de. Koreliler, daha sıcak ve Japonların tersine, yolda birbirlerinin yüzüne bakıyorlar. Bu, insanlık adına büyük bir adım!- Tokyo’da tren durağından çıkarken, yaşlı bir adam, size ters ters bakıp üstünüzü işaret edebilir. Neden yaptığını bilemezsiniz ve bir anda kaybolur. Bu çok az insanın yolda yüzünün güldüğü (o da arkadaşlarıylalarsa), insanların yolda birbirine bakmadığı ülkede, insanlara bakıp onlara gülümseyerek, kaçkınları üstünüze çekmiş oluyorsunuz. Ve böylece anlıyorsunuz ki, siz de kaçkın sayılırsınız biraz. Akıllılık, böyle soğuk ve donuk olmaksa, varsın kaçkın olalım. Yine duraktan çıkarken, bir Japon, nereye gittiğinizi sorabilir ve yolu tarif edip para isteyebilir! Dünyanın en zenginlerinden olan ülkede bu kadar adaletsizlik, bu kadar evsizlik olursa, olacağı budur. Daha az evsizin olduğu Seul sokaklarında ise, Koreliler, siz sormadan yardımcı olmaya çalışıyorlar ve para koparmak gibi bir dertleri yok. - Çevrenizde konuşulan Japonca’yı Türkçe sanıp kafanızı çevireceksiniz sürekli. Seslerin birbirine benzemesine şaşacaksınız. Korece’nin ise Aydınca’yı andırdığını fark edip meraklanacaksınız. (Korece’de birçok tümce –iyo/-eyo ile biteyo’). Tokyo ve Seul sokaklarında oturup soluklanırken, Türkçe’nin bir Altay dili olarak bu iki dille akraba olduğuna iyice inanacaksınız. - Tokyo’da, sokaklarda, tek tük de olsa elfalcısına rastlanabiliyor. Seul’da ise, sokak falcılığı, çok yaygın; boyunbağlı işadamları bile, sokak falcılarının muşambadan kulübelerinde avuç açıyor. Seul’da 0’ın altındaki soğukta bile, çokça sokak yemekçisi bulunuyor; Tokyo’da ise, sokakta yemek bulmak, çok düşük olasılık. Seul’un sokak yemeklerinin İstanbul’unkilerle ortaklıkları var: Kışın, kestane, mısır ve ceviz yaygın (dükkanlarda, kestane dondurması satılıyor!). Bunların dışında, ‘Kore suşisi’ olarak adlandırılan gimbap, tatlı patates, kırmızı mercimek ezmeli çörekler, kızartılmış ipekböceği kurtçuğu, sosis, et ve deniz ürünü mangalları ve hepsinden önce, Kore mutfağının vazgeçilmezi olan kimçi (Kore turşusu), sokaklarda satılan yemeklerden. Kore’nin çeşit çeşit yemeği, çeşit çeşit içkisi ve çeşit çeşit çayı var. Ülkede öyle çok içki çeşidi var ki, kimileri, “Koreliler, taştan bile içki üretir” diyorlar. Ayrıca, Güney Kore, içkinin yemekten ucuz olduğu bir ülke. İçki, neredeyse su parasına. - Tokyo’nun en geleneksel, en yeşil ve en şirin ilçesi olan Ueno’da, alışveriş sokaklarında, dönercilerle karşılaşacaksınız. Burada Afrikalılar’ın çalıştığını görüp şaşıracaksınız. Ek olarak, ‘Fars döneri’ satanları görmek de olası. Seul’de ise, Amerikan üssünün ve Seul Merkez Camisi’nin bulunduğu Itaewon (evet, garip bir Amerikan-Muhammedci karışımı), Arap ve Türk aşevi kaynıyor. Seul’un başka bölgelerinde de Türk aşevi bulmak olası (örneğin Jong-no). Tokyo’da yüzlerce Hint aşevi var. Hint yemekleri, kap başına oranlanırsa, birçok Japon yemeğinden daha ucuzlar. Hint aşevlerine gidenlerse, Hintlilerden çok, Japonlar. Seul’de ise, Hint aşevleri yaygın değil. Kore aşevleri, karınca yuvası gibi işlek. Öte yandan, ‘Paris Baguette’ adlı unlu ürünler satıcısının Seul’de yüzlerce kolu var. - Tokyo’da, durak önlerinde, bir caz üçlüsünün dinletisine tanık olabilirsiniz: Bir saksafon, bir bas, bir de davul. Dinleyen mutlu, dinleten mutlu iken, iki zabıta gelir; “yassah hemşerim yassah” der; kalabalık dağılır; bir tek, davullarını toplayan davulcu kalır ortada. Oysa Seul, sokak sanatçılarına daha açık. Örneğin, zabıtanın arıza çıkarmadığı İnsadong’da (İnsadong, Seul’un Beyoğlusu), Kore’nin halkoyunları olan şamancı dansları (bu dansların adı, ‘samulnolri’) izleyip kendinizden geçebilirsiniz ve bu halkoyunlarının Türkiye’deki halkoyunlarıyla kimi benzerliklerini farkederek, Anadolu’da hâlâ yaşayan Şamancılık’ın izlerini sürebilirsiniz. Güney Kore, geleneklerini korurken; Japonya’da, sokakta, çağdaş müzikle karşılaşmak daha olası. Üstelik, Seul’de halkoyuncuları, gösterilerini para kazanmak için yapmıyor; “halkoyunları unutulmasın” diye yapıyorlar. Gösterinin sonunda, halkoyuncuları, üstlerini çıkarıyor; “üstü kaval altı şeşhane” sözüne uygun olarak, geleneksel giysilerinin altından ‘çağdaş’ giysiler çıkıyor ve sonra arabalarına atlayıp dağılıyorlar. Sonuç olarak, Güney Kore, Japonya’dan her yönüyle daha sıcak.
Dr. Ulaş Başar Gezgin
ÖNCEKİ HABER

MOĞOLLAR: Hâlâ içimiz kaynıyor, sevgimiz fokurduyor

SONRAKİ HABER

Gazze’nin konuşan duvarları

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...