Okuru ile kitapçıda karşılaşmıştı:

Hocam maşallah bilmediğiniz yok! Daldan dala atlayıp duruyorsunuz! Yazmadığınız size küsüyor!Tanınmış bir yazardı. Ayrıca günlük bir gazetede ülke meseleleri başta olmak üzere birçok konuda da yazılar yazıyordu. Okuyucusunun kendisine böyle demesi hoşuna gitmişti:- Teşekkür ederim okuyucum! Elimden geldiğince bir şeyler!..- Maşallah elinizden gelmeyen yok hocam! Bir tek yemek tarifi yazmadığınız kalıyor, onu da yakında yaparsınız inşallah!- Estağfurullah estağfurullah! Yemekte miyiz yoksa?!- Espri de yapıyorsunuz hocam! Çok kabiliyetlisiniz!.. Hocam sizin kulağınız deliktir, sizden bir şey rica edeceğim!Tanınmış yazar bu söze biraz kızar gibi olmuştu ama okuyucusunu da küstürmek istemiyordu. Zira, yazmaya başladığından beri ilk kez birisi yazıları hakkında bu kadar güzel şeyler söylüyordu:- Yani elbette!.. Rica ne demek!.. Ama... Kulak!.. Delik!!- Pardon hocam, yani sizin kolunuz uzundur demek istedim!Aslında tanınmış yazar bu söze de kızmıştı. Okur “Kolunuz uzun” derken ne demek istemişti acaba?! Ama okuyucuyu da küstürmek istemiyordu:- Tabii tabii! Ne demek rica! Ama… Kol!.. Uzun!..- Yani hocam, çevreniz geniştir demek istedim! Tanınmış yazar artık dayanamamıştı. Okuyucu okuyuculuğunu bilmeliydi artık! Ama yine de çok da üstüne gitmek istemiyordu:- Ne yani, çevre derken ipini sapını!..- Olur mu hocam, estağfurullah! Yani demek istedim ki malum 2009 bitiyor, 2010’a giriyoruz. Ben kendi yağında kavrulan sade bir vatandaşım. 2010’da beni neler bekliyor öğrenmek istiyorum. Hani zaman zaman magazinel yazılar da yazıyorsunuz! Varsa hani bir falcı tanıdığınız falan! Ondan yani şeyy!.. Durum anlaşılmıştı. Okuyucu 2010 falına bakılmasını istiyordu. Tanınmış yazar son noktayı koydu:- Öyleyse yarınki yazımı okuyun! Ben yazacağım çünkü!İşte o yazı:“Üç vakte kadar sana yol gözüküyor! Samsun yolu desem değil, Konya yolu desem hiç değil! Uzay yolu, İpek yolu mümkün değil! Sanırım bu aklın yolu! Gitmek istiyorsun ayağından çekiyorlar. Ama yılmayacaksın! Bu yollardan birisine bir yolunu bulup gireceksin. Uzun bir süre yolsuz kalacaksın. Yola getirecekler çıkacaksın! Çok yorulacaksın, sıkışacaksın! İdrar yollarından sorun yaşayacaksın. Yol soracaksın, yoldan çıkacaksın!! Başını çarpacaksın, duvara vuracaksın. Aklına şaşacaksın, çamura batacaksın. Yola geleceksin, aşka gelmeyeceksin! Sona geleceksin, başa gelmeyeceksin! Demem o ki, yani saza geleceksin söze gelmeyeceksin!.. Avucunun kaşınması kulağının kaşınmasından iyidir. Bir yerlerden para gelecek. Para gelmezse dert gelecek. İyi düşüneceksin, kötü gelecek! Yaz diyecen kış gelecek. Bir gelecek pir gelecek. Şeş yerine yek gelecek. Tanıdık diye el gelecek. Gündüzüne zift gelecek. Her bir şeye zam gelecek. Maaşın sana az gelecek. Şapka çıkıp fes gelecek. Kadına kıza zor gelecek. Dünya sana dar gelecek. Bey Dağı’na ısmarladım kar gelecek, kar gelecek!.. Gün olacak harman olmayacak. Ağrın olacak ilaç olmayacak. Sıkıntıya düşeceksin haciz gelecek. Evin gidecek işin bitecek. Acı günler yaşayacaksın hemşehrim, tek tek bile değil her bir şey üst üste gelecek! Allah yardımcın olsun ama bu iş sana zor gelecek! 2010 senin yılın olacak. Cebin parayla değil pulla dolacak! Akşamın olacak sabahın olmayacak. Karnın doyacak gözün doymayacak. Falın açılacak bahtın açılmayacak. Arayanın olacak soranın olmayacak. Karnın acıkacak miden doymayacak. Bugünün olacak yarının olmayacak. Yani hemşehrim saçın dökülecek, belin bükülecek, ağzın dikilecek, gözün süzülecek, dilin çözülecek, bileğin bükülecek, kimseden medet umma sakın; gelen vuracak giden vuracak, gelen gideni hep aratacak! Kapın çalmayacak zilin çalacak. Güneş vurmayacak şavkın kayacak. Alacağın olmayacak vereceğin olacak. Benzin atacak halin kalmayacak. Aklın şaşacak dilin çıkacak. Bu günün dünden beter olacak. Ekmeğin olacak suyun olmayacak. Üstün olacak başın olmayacak. Soğuk vuracak sıcak vurmayacak. Bütün pislikler seni bulacak. Ar’ın olacak damarın çatlayacak. Eş dost terk edecek kimsen kalmayacak. Velhasıl hemşehrim dikkat et, gidişin olacak dönüşün olmayacak!..”
Veli Bayrak