15 Ocak 2010 00:00
ÖRGÜTLÜ BASIN
Geçen hafta sonu (9-10 Ocak) TGS, Ankarada iki günlük İnsan Hakları Gazeteciliği eğitimi düzenledi.
Geçen hafta sonu (9-10 Ocak) TGS, Ankarada iki günlük İnsan Hakları Gazeteciliği eğitimi düzenledi. Evrensel gazetesinden Sultan Özer, Başbakanlıktaki akreditasyon uygulamasını; serbest gazeteci Adnan Keskin ise yüksek yargıdaki akreditasyon ve havuz uygulamasını, basın özgürlüğü ve halkın haber alma hakkı üzerindeki kısıtlamalar yönüyle anlattı. Sultan Özerin akreditasyon davasını üstlenen TGS avukatı Meliha Selvi, konunun hukuki yönleri hakkında bilgi verdi.
TGC Hukuk Danışmanı Avukat Fikret İlkiz, Anayasadan başlamak üzere Türkiyede ifade özgürlüğü üzerindeki sınırlamaları anlatırken, devlet sırrı düzenlemesi getiren yeni yasa tasarısının yaratacağı sakıncalara işaret etti.
İngiliz gazeteci Peter McIntyre, Avrupadaki medyanın durumu hakkında ayrıntılı bilgiler aktardı.
Gazeteci-yazar Rahmi Yıldırım, gazetecilerin yayın yoluyla yaptığı hak ihlallerine değinirken, Ertuğrul Özkök gazeteciliğinden örnekler verdi; Fırıldak Danny, Manyağa Bak, 5 dakika önce manşetleri hafızalarımızı tazeledi. Bu zihniyetin oluşturduğu altyapının, 2009 yılının son aylarında Timuçin Esen, Uğur Yücel ve Levent Kırcaya fiziki müdahaleye kadar varan insan hakkı ihlallerine yol açtığı gayet netti.
Gazeteci-Yazar Faik Akçay, çocuk hakkı ihlallerine ilişkin oldukça ayrıntılı açıklamalarla hepimizi bu konuda daha fazla duyarlı olmaya çağırdı.
Eğitim çalışmasına katılanlar, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününü, TEKEL işçileriyle birlikte anmayı da ihmal etmedi. Pazar günü yapılan ziyaret sırasında TEKEL işçilerine tatlı ikram edildi.
***
Basın ve ifade özgürlüğü konusunda uzun zamandır sürdürdüğümüz etkinlikler, seminerler ve raporlamalar sonunda, 2010 yılında tüm meslek kuruluşları ve demokratik kitle örgütlerinin de katılımını öngören bir demokratikleşme kampanyasının 10 Ocak itibariyle başlatıldığı ilan edildi.
Bu kampanya çerçevesinde, başta TCK ve TMKdan kaynaklanan kısıtlamaların, ayrıca işçi hareketiyle birlikte, sendikal hak ve özgürlükler önündeki engellerin kaldırılması talebiyle hükümeti adım atmaya zorlayacak ziyaret, yürüyüş ve basın açıklamaları yapılacak.
***
Bu hafta gündemimizi meşgul eden konulardan birisi de 17 Ocakta yayımlanacak işkolları istatistiklerinin belirlenmesinde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının hiçbir yasal zemin oluşturmadan yöntem değişikliğine gitme hazırlıklarıydı. Ancak bakan, yaptığı yanlışın farkına varmış olmalı ki, çalışma hayatını, sendikal hareketi olumsuz etkileyecek bir sonuç ortaya çıkarsa yeni uygulamadan vazgeçeceklerini, yani toplusözleşme düzenine zarar verici bir davranış içinde olamayacaklarını açıklamak zorunda kaldı.
***
Bu hafta sonu, işkolu istatistiklerinin açıklanacağı 17 Ocak Pazar günü, Ankarada EMEK, BARIŞ, ÖZGÜRLÜK İÇİN DEMOKRASİ VE HAKLAR MİTİNGİ yapılacak. Türkiye Gazeteciler Sendikası da hem sendikal kadroları hem de üyeleriyle birlikte bu mitinge kendi pankartı altında katılacak.
***
Peki, bütün bu etkinliklerin; insan hakları, emek hakları, insanlığın ulaştığı değerler düzeyi bakımından anlamı ne?
Sayın Başbakan, İsrail ile Türkiye arasındaki son diplomatik krizin özür mektubuyla çözüme kavuşmuş gibi görünmesinden sonra Rusyadan dönüşünde basına yaptığı açıklamada, medyanın bu sürecin sonuçlanmasındaki olumlu katkılarını överek, özlediğim medya ifadesini kullanmış.
Başbakanın, kişisel hataları tüm bir topluma yükleyen kışkırtıcı söylemi, karşı tarafta iyice haddini aşan bireysel düzeysizlikte karşılık bulunca, ortaya çıkan diplomatik skandalı normalleştirme çabası, yine arka planda olağanüstü çaba harcayan diplomatlara ve devlet adamlarına düştü. Devletlerarası ilişkilerde birbirine saygı ilkesini ihlal eden bu söylem sürdükçe, daha çok diplomatik skandallar yaşanır. Başbakan da kendi hatalarını telafi etmeye çalışanların gayretlerine hayranlığını dile getirir, elbette soğuk terler dökerek.
Başbakan, aynı kışkırtıcı ve ayrımcı söylemini, iç ilişkilerde de sürdürüyor. Toplumun çeşitli kesimlerinin taleplerini ortaya koyarken gösterdikleri demokratik tutumu, sayın Başbakandan beklemek de bizim özlemimiz.
Bunca insan sendikal hak, iş güvencesi, sağlık, örgütlenme, özgürlük diye haykırırken, özlenen devlet adamlığı, toplumsal talepleri yok saymak değildir ya da bunları demokratik eylemleriyle dile getirenleri siyasi ve ideolojik davranmakla suçlamak olamaz.
Özlediğimiz hak ve özgürlükler, bize, özlediğimiz toplum ve özlediğimiz yönetim biçimine kavuşmanın yolunu açacak.
ERCAN İPEKÇİ