16 Ocak 2010 00:00
YENİGÜN
2009 Aralık ayı ortalarında başlayan TEKEL işçilerinin Ankara direnişi, 2010 yılına işçi havasını, işçi direnişini ve işçi dayanışmasını taşıdı.
2009 Aralık ayı ortalarında başlayan TEKEL işçilerinin Ankara direnişi, 2010 yılına işçi havasını, işçi direnişini ve işçi dayanışmasını taşıdı.
Bir aydan bu yana Türkiyenin yolları, sokakları, meydanları işçilerin yükselen mücadele ve dayanışma sesleriyle yankılanıyor.
TEKEL işçilerinin direnişi, irili ufaklı işçi direnişlerini, emekçi hareketlenmesini, sınıf dayanışmasını belirgin hale getiriyor. Sınıf duygusu, sınıf tavrı, sınıf tutumu gelişip güç kazanıyor.
Türkiyenin dört bir yanından Ankaraya gelen, kadın erkek, her dilden, her kültürden ve her inançtan TEKEL işçilerinin soluğu birbirine karışmakla kalmıyor, işçilerin nefesi, ocak soğuğuna, sermayenin ve onların hükümetinin zulmüne rağmen işçileri, emekçileri ve Türkiyeyi ısıtmaya devam ediyor.
İşçi sınıfının, emekçilerin, ezilen ve sömürülen milyonlarca halkın yüzü direniş sloganlarıyla, halk türküleriyle gülüyor, her kültürden halk oyunları sergileniyor, gözler ışıldayarak işçi sevgisi dağıtılıyor.
TEKEL işçileri yalnız değil, işçi sınıfı var.
İşçileri tazyikli suyla, biber gazıyla sindirmeye çalışan, polis eliyle havuza atan AKP hükümetine lanet yağarken, TEKEL işçileriyle dayanışma her geçen gün büyüyor. Baskılar, TÜRK-İŞ üst yönetiminin bildik tavırlarına, Ankara Valiliğinin türlü baskı ve oyunlarına rağmen birlik, dayanışma ve direniş büyüyor.
TEKEL işçisi yalnız değildir!, haykırışları Türkiyenin dört bir yanında yankılanıyor. İşçilerin Ankaradan Türkiyenin dört bir yanına yayılan direnişçi tutumu, biriken tepkiyi açığa çıkarma eğilimini güçlendiriyor. İşçileri birleştiriyor ve biriken öfkeyi sermayenin hükümetine yöneltmeye devam ediyor.
Türkiye işçi sınıfı ve emekçileri, Bahar Eylemlerini anımsıyor, Zonguldak Maden İşçileri Direnişindeki havayı soluyoruz. Dünü bu güne, sağlam bağlarıyla işçi sınıfı taşıyor yarınlara
TEKEL işçilerinin haklı talepleri uğruna, 1 aydan fazla süreden beri devam eden direnişi, sınıfa ve emekçilere güç, destek ve moral aşılamaya devam ediyor. Fabrikalar, işletmeler, işyerleri, okullar TEKEL işçilerinin tutumunu konuşuyor. El emeği, kol ve beyin gücünün işlediği her alanda direnişçi işçilerin tutumu ve kazanım için yapılanların ve yapılacakların hesabı yapılıyor.
TEKEL işçileriyle dayanışma eylemleri gelişiyor. İşçi sendikaları, kamu emekçileri sendikaları, meslek odaları, yöre dernekleri, yüzünü işçilere dönüyor, işçilerin ve emekçilerin yüreği TEKEL işçilerinin direnişiyle atıyor.
TEKEL işçilerinin Ankara direnişi, sadece Ankarayı değil, tüm Türkiyeyi ısıtıyor. 25 Kasım kamu emekçileri grevinin güçlü yankıları işçi sınıfının kararlı direnişiyle daha da büyüyor. İşçiler, kamu emekçileri, işsizler, üretici köylüler, serbest meslek sahibi emekçiler, gençler, kadınlar, aydınlar, sanatçılar aynı duygular ve fikirler içine doğru yol aldıkça, emeğin dünyası şenleniyor.
Sigorta, sendika, iş, ekmek, özgürlük, temiz hava, tarih, kültür, insanlık diyen tüm güçler AKPye, sömürü ve soygun düzenine karşı seslerini yükseltiyor, güçlerini birleştiriyor.
İşçiler ve emekçiler, ezilen ve sömürülen milyonlarca halk, tek yürek, tek yumruk olmaya doğru yol alıyor.
Düzen partileri farklı değil; AKPli İstanbul Büyükşehir Belediyesinin taşeronlaştırma, haklarından yoksun bırakma hesaplarına direnen itfaiye işçilerinin sesi, İzmirde CHPli Belediye tarafından işinden edilen Kent AŞ işçilerinin aylardır süren direnişinden yükselen öfkeyle birleşiyor. Antepte Çemen Tekstil işçilerinin grevinden yükselen ses sınıfın sesine katılıyor. Ve daha nice eylem, dayanışma ve işçi direnişi var.
TEKEL işçileri kazanmalıdır. Bu kazanım sermayeye ve onun hükümetine karşı bir sınıf kazanımı olacaktır. Ancak direnişin başarısı sınıf tutumuyla mümkündür. Başını TEKEL işçilerinin çektiği direnişin tüm işçi aileleriyle birleştirilip güçlendirilmesi gerek. 12 bin TEKEL, tek yumruk olmalıdır. TEKEL işçisi eşiyle, çocuğuyla, akrabası, annesi, babasıyla Ankarayı hükümete dar etmelidir.
Fabrikalar, işyerleri, okullar, organize sanayi bölgeleri dayanışma eylemleriyle harekete geçtiği taktirde, sermayenin has hükümetine geri adım attırmak mümkün olacaktır.
ENDER İMREK