17 Ocak 2010 00:00

ÖZGÜRLÜK

Devleti, o devleti oluşturan ve kuran bizlerden soyutlayarak, bizleri dışlayarak, sanki doğanın bir verisi kabul edip bizler olmasak da var edilmiş ve bizlerin tüm kurallarına itaat zorunluluğuyla içine girerek yaşayacağımız bir kurum olarak algılarsak yanılırız.

Paylaş

Devleti, o devleti oluşturan ve kuran bizlerden soyutlayarak, bizleri dışlayarak, sanki doğanın bir verisi kabul edip bizler olmasak da var edilmiş ve bizlerin tüm kurallarına itaat zorunluluğuyla içine girerek yaşayacağımız bir kurum olarak algılarsak yanılırız.
Devlet bizlerin oluşturduğu bir toplumsal yapının işlerliğini sağlayan, işleyişini kurallaştıran bir siyasi örgütlenme biçimidir.
Devletin biçimini temellendiren de bizlerin yaşamak istediğimiz toplumun yapısıdır.
Kuracağımız toplumsal yapı, gün gelir devlet dediğimiz siyasi örgütlenmeyi gereksiz hatta işlevsiz kılabilir; devletin yerini başka siyasi örgütlenme biçimleri alır: Devlet sönümlenir.
Ben böyle düşünüyorum ve öncelikle birlikte yaşayacağımız toplumsal yapının temel taşlarının neler olması gerektiğine karar vermemiz gerektiğine inanıyorum.
Nasıl bir toplum ?
Bunun yanıtı bizlerin şu sorulara vereceğimiz yanıtlarda düğümleniyor gibi geliyor bana.
1. Birlikte oluşturacağımız toplumsal yapının temelini, her birimizin yaşam, vücut bütünlüğü, emek gücü, biyolojik özellikler, sağlık gibi maddi değerlerimiz ile yetenek, giz alanı, düşünce, inanç ve özgürlük gibi manevi değerlerimizden oluşan ‘bireysel özerkliğimizin’ ihlal edilmezliğinde görüyor muyuz?
2. Birlikte oluşturacağımız toplumsal yapının amacının farklı renk, etnik köken, cinsiyetten bizlerin; egemenliğimizi, dil, felsefi düşünce, din, mezhep, inanç vicdan ve kanaat, bedensel, zihinsel, cinsel ve ve benzeri farklılıklarımızı karşılıklı tanıyarak, koruyarak ve kollayarak birlikte barış ve huzur içinde, özgürce yaşayabilmemizi sağlamak olduğunda hem fikir miyiz?
3.Maddi-manevi varlığımızı geliştirebilmemiz, ‘kendi kaderimizi bizzat tayin edebilmemiz’ için gerekli, olmazsa olmaz hakları renk, etnik köken, cinsiyet, dil, din, mezhep, inanç ve vicdan ve kanaat, zihinsel, bedensel, cinsel ve benzeri farklılıklarımız temelinde, hiçbir ayrımcılığa uğramaksızın belirleyebileceğimizi; bu hakların çeşitlenmesi ve gerçekleşmesi için tek başımıza, başkaları ile birlikte ya da ortak özelliklere sahip topluluklar veya ortak özelliklere sahip değişik topluluklar olarak mücadele edebileceğimizi kabul ediyor muyuz?
4. Birlikte yaşayacağımız toplumsal oluşumun (ve onun siyasi yapılanmasının) kuruluş ve işleyişindeki meşruiyetin tek kaynağının bizlerin demokratik süreçlerden geçerek toplumsallaşan ve siyasallaşan bireysel egemenliğimiz ve gücümüz olduğunu vurguluyor muyuz?
5. Toplumsal yapının oluşmasında, siyasi örgütlenmesinin kuruluşu ve işleyişinde bireyi insan türüne ait olma özelliğinden, özerkliğinden, egemenliğinden, kendi kaderini bizzat tayin edebilme iradesinden soyutlayarak bu değerlerine yabancılaştıran, bu değerleri yok eden ve bireyin tek başına ya da diğer bireylerle birlikte veya değişik topluluklar olarak varlığını, yaşama ve davranış biçimini belirleyen üst değerler öngörülmesini, üst değerler temelinde düzenlemeler yapılmasını reddediyor muyuz?
6. Maddi-manevi varlığımızı geliştirebilmek, kendi kaderimizi bizzat tayin edebilmek için gerekli, renk etnik köken, cinsiyet, dil, din, mezhep, inanç, vicdan ve kanaat, zihinsel, bedensel, cinsel ve benzeri farklılıklarımız temelinde ve tarihsel-toplumsal süreçte beliren ve çeşitlenen ihtiyaçlarımızın, bu ihtiyaçların karşılanması amacıyla oluşturulmuş ortam ve koşulların, karşılanmış ihtiyaçların ‘haklarımız’ olduğunu ilan ediyor muyuz?
‘Özürlükleri’ toplumsal yaşamda ve siyasal düzende, her birimizin kendi kendimizle ya da başkalarıyla olan ilişkilerimizde maddi-manevi varlığımızı geliştirebilmek, bunun için gerekli bireysel, toplumsal, siyasal ihtiyaçlarımızı belirleyerek giderilmelerini sağlayabilmek amacıyla kullandığımız, kullanılmaları sınırlanamaz, engellenemez meşru mücadele araçları olarak görüyor muyuz?
7. Her birimizin tek başına ya da başkalarıyla birlikte veya bir topluluk içinde yahut birlikte özgürlüklerimizi filen kullanırken, veya, tek başına ya da başkalarıyla birlikte veya ortak özeliklere sahip topluluklar yahut ortak özelliklere sahip değişik topluluklar olarak haklarımızın çeşitlenmesi ve gerçekleşmesi için mücadele ederken, haklardan yararlanırken gerçekleştirdiğimiz eylemlerin, bu eylemler başkalarının özgürlüklerini veya haklarını, toplumsal yaşamı, siyasi düzeni ihlal eder, sınırlar, engeller, yok eder nitelikte açık ve mevcut, somut bir tehlike oluşturmadıkça bir yaptırıma tabi tutulamayacağını kabul ediyor muyuz?
Bu sorulara verilecek yanıtlar içinde yaşamak istediğimiz toplumun yapısını ve onun siyasi örgütlenmesi olan devletin biçimini belirleyecektir.
‘Yeni anayasa’ tartışmalarının gündeme geldiği günümüzde, önümüzdeki süreçte belirleyici olabilmemiz için öncelikle bu soruları yanıtlamamız gerekiyor diye düşünüyorum.
YÜCEL SAYMAN
ÖNCEKİ HABER

ABAKÜS

SONRAKİ HABER

Sağlıkçılar 19 Ocak’ta iş bırakacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...