17 Ocak 2010 00:00

SADEDE GELELİM

Bedreddin isimli, sokakta mendil satan çocuk, yaşıtı başka mendilci çocuklar tarafından eziyet edilmiş vaziyette bulununca; burjuva medyasının, burjuva siyasetçilerinin ‘vicdanı sızladı’. Sokaklarda dört bin çocuğun çalıştığı gazetelerde başlık oldu. Bazı burjuva köşe yazarları, bu çocukları kalemlerine doladılar.

Paylaş

Bedreddin isimli, sokakta mendil satan çocuk, yaşıtı başka mendilci çocuklar tarafından eziyet edilmiş vaziyette bulununca; burjuva medyasının, burjuva siyasetçilerinin ‘vicdanı sızladı’. Sokaklarda dört bin çocuğun çalıştığı gazetelerde başlık oldu. Bazı burjuva köşe yazarları, bu çocukları kalemlerine doladılar.
Hayret. Bu beyler, burjuva köşe yazarları, burjuva bürokratlar, burjuva siyasetçiler, çok küçük çocukların sokaklarda mendil sattığını bilmiyorlar mı? Yeni mi öğrendiler? Arabalarını sürerken trafikte kırmızı ışıkta durduklarında pencerelerini tıklatan çocukları fark etmemişler mi? Elbette fark ediyorlar. Pekiyi, neden her gün bu konuda veryansın etmiyorlar da, bir muhabir bir olaya dikkat çekince gündeme alıyorlar? Nedeni açık: Çünkü kendi lüks hayatları, kendi servetleri ile o çocukların elindeki mendil paketi arasındaki güçlü sebep-sonuç ilişkisini gayet iyi biliyorlar. Bu konuları sık irdelemeye gelmez.
Mendilci, dilenci çocukların ailelerini suçluyorlar. Sanki çocuklarını çalıştıran, dilendiren yoksul ana babalar zalim, merhametsiz olduklarından yapıyorlar bunu. Radikal’de İsmet Berkan 13 Ocak’ta şöyle yazdı: “…benim oğlum altı yaşında. Sokakta öldüresiye dövülen Bedreddin’den sadece bir yaş büyük. İki gündür ateşi çıktı diye annesiyle uyku uyumuyoruz, oğlumuzun başında bekliyoruz, Bedreddin’in anne babası ise onu sokağa yolluyor, dilensin, kendini acındırsın, insanlardan para koparsın diye. … Bedreddin ve onun gibiler o anne babalara bırakılabilir mi?” İşte rikkatli, şefkatli anne baba; işte şefkatsiz, vicdansız anne baba. Birinin burjuva basınının önde gelen bir yazarı olmasının, ötekinin köyden göçmüş hurdacılıkla geçinen biri olmasının bu karşılaştırma ile alakası yok; önemsiz bir ayrıntı!
İstanbul vali yardımcısı da yurttaşları, sokaklarda mendil satan çocuklardan bir şey almamaları konusunda uyarmış. Çocukların suça sürüklenmesine destek olunmamalı imiş. Bu telkin, Amerikalı sendikacıların, insan hakları örgütlerinin Hindistan’da atölyelerde küçük çocuk çalıştırılmasını bahane ederek Hindistan’dan ABD’ye mal ithalatını kısıtlamaya çalışmasını hatırlatıyor. Bu vicdanlı Amerikalılar da akıllarınca ithalat kısıtlamalarıyla çocuk istihdamını önleyerek, zalim Hintli anaları babaları çocuklarını okula göndermeye zorlayacaklar. Gerçek saikleri ise Hindistan’dan ucuz tüketim malı ithalatını engelleyerek, ABD’de işsizliğin artmasını önlemek. Hindistan’da mevcut düzende yoksul çocuklar çalışmasa, birçoğunun aileleriyle birlikte açlıktan ölebileceği onları ilgilendirmiyor. Aynı mantık.
Türkiye’de çocukların sokaklarda mendil satması, dilenmesi; Hindistan’da sanayi atölyelerinde çocuk istihdam edilmesi; tüm az gelişmiş ülkelerde sokakta, işyerlerinde çocukların çalıştırılması, dilendirilmesi, kapitalizmde arızi bir hadise değildir. Sermaye, biriktirme faaliyetini destekleyen, onun tamamlayıcı bir dayanağıdır. İşçilerin çocuklarının çalışması ile işçi ücretleri arasında ilişki var. İşçi hanesinde ne kadar çok fert haneye gelir sağlarsa, aileyi açlıktan öldürmeksizin işçinin ücretini o kadar düşürmek mümkündür. Çocuk çalışırsa ananın babanın ücretini kısmak kolaylaşıyor. Öte yandan, kapitalist kurumlar (asgari ücret komisyonları, kayıt dışı işçi çalıştıranlar, sarı sendikacılar vs.) işçi ücretini çeşitli yöntemlerle bastırmakla da işçiyi, karısını çoluğunu çocuğunu (icabında dilenerek) çalıştırtmaya mecbur bırakmakta, buna zorlamaktadır. İşçi çocuklarının dilenmesi ve çalışması, sermaye birikimini hızlandırmaktadır.
Bu sebeple, olaya üzülmüş görünen burjuva medyasının, bürokratların samimiyetsizliğini görmek gerekir. Bedreddin’e işkence edenler mendilci çocuklar değildir; onlar zemzemle yıkanmış gibidir, masumdur. Bedreddin’in incecik boynuna ip geçirenler, emekçilerin emeğini söğüşleyen, emekçileri aç bırakan düzende bitleri kanlanırken emekçileri aşağılayanlardır.
CEM SOMEL
ÖNCEKİ HABER

KÜLT-ABLASI

SONRAKİ HABER

‘YARGIYI TANIMAM’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...