17 Ocak 2010 00:00

‘Zaten futbolcu dediğin nedir ki?’

Demek iş buralara kadar dayandı... Paranın karşısında emeğin ve emekçinin aşağılanıp değersizmiş gibi gösterilmeye çalışılmasında gelinen son nokta bu olsa gerek... Adanaspor’un genç futbolcularından Ersan Adem Gülüm, takımının antrenmanına üzerinde “Ben malım” yazılı tişörtle çıktı. Vatan gazetesinin haberine göre, antrenman sırasında giydiği bu “orijinal” tişört ile dikkatleri çeken Ersan Adem Gülüm, kendisine “Neden antrenmana böyle bir tişört giyerek çıktın” sorusunu yöneltenlere, “Bir karar aldık. Maçta hata yapan bir oyuncu bu forma ile 1 hafta antrenmana çıkacak. Ben bu formayı giyerek açılış yaptım. Bundan sonra kim hata yaparsa 1 hafta bu forma ile antrenmanda yer alacak” şeklinde yanıt vermiş...

Paylaş
Demek iş buralara kadar dayandı... Paranın karşısında emeğin ve emekçinin aşağılanıp değersizmiş gibi gösterilmeye çalışılmasında gelinen son nokta bu olsa gerek... Adanaspor’un genç futbolcularından Ersan Adem Gülüm, takımının antrenmanına üzerinde “Ben malım” yazılı tişörtle çıktı. Vatan gazetesinin haberine göre, antrenman sırasında giydiği bu “orijinal” tişört ile dikkatleri çeken Ersan Adem Gülüm, kendisine “Neden antrenmana böyle bir tişört giyerek çıktın” sorusunu yöneltenlere, “Bir karar aldık. Maçta hata yapan bir oyuncu bu forma ile 1 hafta antrenmana çıkacak. Ben bu formayı giyerek açılış yaptım. Bundan sonra kim hata yaparsa 1 hafta bu forma ile antrenmanda yer alacak” şeklinde yanıt vermiş...Ersan Adem Gülüm böyle bir uygulamanın yurtdışında da yapıldığını ve motivasyon açısından olumlu etki yarattığını söylüyor. Yurtdışı derken herhalde futbolcuların örgütlenme olanağına sahip oldukları, sendikaları aracılığıyla hakları ve insanca muamele görmeleri için mücadele verdikleri ülkeleri kastetmiyor olsa gerek. Ya da futbolcuların köle gibi görüldüğü ve kendilerine hiçbir örgütlenme hakkı tanınmadığı ülkeleri kastediyor olsa gerek.VERİMLİYSEN VARSINFutbolcu kardeşimiz, bu yeni motivasyon yöntemine(!) gayet güzel ikna edilmişe benziyor. Zaten futbolcu dediğin nedir ki?.. Deli gibi koşar, mücadele eder, ter döker, sonra da hata ya da hatalar yapıp bir çuval inciri gübre eder... Eee takımının kaybetmesinde payı olursa, bunun faturasını da ödemeli elbette. Kazandığı zaman prim almasını biliyorsa, kaybettiği zaman da bunun bedelini ödemeyi göze alacak. Ne kadar onur kırıcı şekilde de olsa bu bedele katlanacak!..Hata yapan futbolcuya üzerinde “Ben malım” yazan tişörtle idmana çıkmaya zorlamak gibi “özgün” bir fikir, hangi “hatasız kul”un aklına geldiyse, yine insaflı adammış. Pekala, “Hata yapanı falakaya yatıralım” ya da “Ayaklarından asıp kamçılayalım” gibi çok daha parlak(!) fikirlerle de çıkabilirdi ortaya... Bunun sonu nereye varacak, merak ediyor insan. Acaba bir süre sonra, “hata yapanı kurşuna dizmek” gibi yaptırımlara(!) da tanık olur muyuz?.. Paranın borusunun öttüğü düzen acımasızdır ne de olsa. Para sahiplerine kusursuz hizmet ettiğin ölçüde karşılığını alırsın. En ufak bir aksaklık ya da sorun yaşamaya gör, gözünün yaşına bakmadan kapının önüne koyuverirler. Sakatlık, hastalık gibi durumlar para sahiplerinin gözünde geçerli mazeret sayılmaz. Bakarlar, ince kâr-zarar hesaplara girişirler ve sağladığın yarar, senin için harcadıklarının altına düştüğü anda bir kalemde siliverirler. Hayatları ve düzenleri “kâr etmek” üzerine kurulu olduğu için verimsizlikleri asla kaldıramazlar. Aslında bu da kurşuna dizilmekten pek farklı bir durum sayılmaz. Spor dünyası, böyle unutulup giden ya da posası çıkarılıp bir köşeye fırlatılarak kaderine terk edilen pek çok sporcu eskisiyle doludur.KAYBETMEK Mİ, ASLA...Endüstriyel futbolda kaybetmeye tahammül yok. Çünkü endüstriyel futbol bir anlamda rant futboludur. Kaybetmek sadece maçı ya da puanları kaybetmek anlamına gelmez. Yeşil sahadaki yenilgiyle birlikte asıl kaybedilen paradır, ranttır, imajdır, “itibar”dır. Bu nedenle de kaybetmenin karşılığında ağır bedeller ödeneceğini herkes bilmeli, ona göre ayağını denk almalıdır. Hani futbol hatalar oyunuydu?.. Hani hata olacaktı ki arada sürpriz sonuçlar alınacak ve böylece futbol daha bir renklenecek, daha bir heyecanlı hale gelecekti? Böyle konuşmak kolay tabii. Masal aleminden gerçek aleme dönüldüğünde ise bambaşka tavırlarla karşılaşıyoruz. Bu alemde hataya ve yenilgiye öfkeli bir ruh hali içinde mazeret ve sorumlu arayışının sonu gelmiyor. Yenilgi sonrasında hakemlerin ya da federasyonun suçlanmasını kanıksamıştık. Ama iş bunun ötesine geçmiş anlaşılan. Sorumlu bulunuyor ve cezası da “en uygun” şekilde veriliyor artık.Futbolcuyu, futbolcunun kişiliğini hedef alan ve futbolcunun şahsında emeği, alın terini aşağılayan bir uygulamayı futbolcuların benimsemesi de işin bir başka tuhaf yanı. Yani onlara göre maçta yapılan hataya karşılık olarak bir hafta boyunca antrenmanlara üzerinde “Ben malım” yazan tişörtle çıkmanın garipsenecek bir tarafı yok. “Motivasyon” kamuflajıyla futbolcuyu kişiliksizleştirip tam bir köle haline getirmeye çalışanlar, anlaşılıyor ki bu yolda mesafe almayı başarmışlar. Oysa futbolcular bu oyunun baş aktörleri. Oyun, onların emeği, alın teri üzerinden dönüyor. Yani aslında bütün kozlar -yaşamın diğer alanlarında olduğu gibi- emeğini, alın terini ortaya koyanların elinde. Ama ne yazık ki futbolcuların büyük çoğunluğunun bilinç düzeyi, bu durumun farkında olmalarını sağlayacak yeterlilikte değil. İşte tam da bu nedenle sporcuların örgütlenmesi büyük önem taşıyor. Her şeyden önce işlerini onurlarıyla yapabilmeleri ve ortaya koydukları emeğin karşılığını hakkıyla alabilmeleri için.ÖRGÜTLENMEK ŞARTBu olayla, endüstriyel futbolda, futbolcuya hangi gözle bakıldığını bir kez daha görmüş oluyoruz. Evet; futbolcu alınır, satılır, kiralanır; haktan adaletten söz edip örgütlenme ihtiyacını dile getirdiğinde ise kadro dışı bırakılır, hatta kapının önüne konur. Günümüzün modern köleleri arasındadır futbolcu. Belli sayıdaki kalburüstü kulübün belli sayıdaki futbolcusu dışında emeğinin karşılığını alabilen futbolcu yoktur. Bu gerçeklerin ışığı altında futbolcuların, işlerini onurlarıyla ve insana yakışır şekilde yapabilmelerinin yolunun sağlam bir örgütlenmeden geçtiğini artık anlamaları gerekiyor.Tıpkı insan gibi, sporcu da hakları ve emeğiyle sporcudur. Haklarına ve emeğine yapılan saldırılarla sporcu, insanlığına ve mesleğine yabancılaştırılıp köleleştirilmeye çalışılıyor. Futbolcular örgütlendikçe, hem bu tür aşağılıkça uygulamaların ne anlamlar taşıdığını; hem de bunları püskürtmenin, bertaraf etmenin yollarını öğrenecekler.Hele şu hak arama bilinci belli bir düzeye ulaşsın ve futbolcular örgütlenmeyi başarsın. İşte o zaman, üzerinde “Ben malım” yazan tişörtü kimlerin giyeceğini göreceğiz... Üstelik bu tişört kimilerine çok yakışacak...
Mehmet Özyazanlar
ÖNCEKİ HABER

Küçük suda bir büyük esinti

SONRAKİ HABER

Eşkiyaları anlatıyordu çoban

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa