17 Ocak 2010 00:00
1998de Endonezya
1998, Endonezya için çok önemli bir yıl: Asya Akçal (Finansal) Bunalımının bir sonucu olarak, 1998de, Endonezyada, 32 yıldır yönetimi elinde tutan Suharto istifa etmek zorunda kaldı ve Endonezyada bir dönem kapanmış, yeni bir dönem açılmış oldu. Kimi gözlemciler, Suhartonun düşüş sürecini, süte yapılan zamla başlatıyor. Şubat 1998de anneler, süt zammı nedeniyle eylem yaptılar. 5 Mayısta gaza yapılan yüzde 71 zam, bardağı taşıran son damla oldu. Asya akçal bunalımı nedeniyle Endonez parası rupiah, yüzde 80 oranında değer kaybetti; ederler (fiyat) uçtu; işsizlik patladı.
1998, Endonezya için çok önemli bir yıl: Asya Akçal (Finansal) Bunalımının bir sonucu olarak, 1998de, Endonezyada, 32 yıldır yönetimi elinde tutan Suharto istifa etmek zorunda kaldı ve Endonezyada bir dönem kapanmış, yeni bir dönem açılmış oldu. Kimi gözlemciler, Suhartonun düşüş sürecini, süte yapılan zamla başlatıyor. Şubat 1998de anneler, süt zammı nedeniyle eylem yaptılar. 5 Mayısta gaza yapılan yüzde 71 zam, bardağı taşıran son damla oldu. Asya akçal bunalımı nedeniyle Endonez parası rupiah, yüzde 80 oranında değer kaybetti; ederler (fiyat) uçtu; işsizlik patladı.Öğrenci hareketi, 1998de Endonezyada birdenbire ortaya çıkmadı. Suharto döneminde öğrenci muhalefeti her zaman var oldu; bu muhalefet, hapis cezalarıyla bastırıldı. Öğrencilerin temel eleştirisi, Suhartonun rüşvetçiliği, kendi soyağını (aile) ve yalakalarını kayırması ve ülkenin yabancı sermayeye peşkeş çekilmesiydi. Fakat bu hareketler, kitleselleşemiyordu. Bir kere, sol hareket, toplukıyımlarla ortadan kaldırılmıştı. Ayrıca, öğrenci hareketi, savaşımını diğer kitle hareketleriyle ve sokaktaki siyasete ilgisiz insanların sorunlarıyla birleştirebilecek bir yapıdan yoksundu. 1997-98 Asya akçal bunalımı, nesnel bir koşul olarak, öğrenci hareketine bu yapıyı armağan etti. Öğrenciler, kimi üniversite hocalarından da destek aldılar. Birleşik hareket, bir ay kadar kısa bir sürede ülkenin birçok yerindeki toplu gösteriler ve ayaklanmalarla yıkılmaz denilen 32 yıllık Suharto yönetimini tuzla buz etti.12 Mayısta barışçıl bir gösteride, kolluk güçleri, 6 öğrenciyi öldürdü. Bu öğrenciler, devrimin simgesi oldular. Onlar, reform yiğitleri (reform pehlivanları) olarak bugün de anımsanıyorlar. Bu olaydan sonra, öğrenci hareketiyle, muhalefet önderi ve Sukarnonun kızı olan ve daha sonra generk (devlet) başkanı olacak olan Megawati, omuz omuza verdiler. 13-14 Mayısta, yaşam pahalılığı ve rüşvet nedeniyle öfkeli olan halk, Endonezyanın birçok kentinde ayaklandı; birçok işyeri yağmalandı ve ateşe verildi; alışveriş merkezleri yakıldı. Zenginliğin ve rüşvetin simgesi olarak Endonezya Çinlileri hedef alındı. Bin kişi öldü. Bu ayaklanmaların, Suhartoyu düşürmek isteyen ordu tarafından bilinçli olarak kışkırtıldığını bildiren tanıklıklar var. Ancak, konu, geçen on yıl sonunda tümüyle aydınlatılabilmiş değil. Çeşitli yorumculara göre, o dönem, ordu bölündü; ordunun bir kolu, açıktan açığa gençleri destekliyordu. Yarım milyon kişinin katıldığı gösterilerin düzenlendiği doruk noktasında, öğrenciler, Meclisi işgal etti. Ordunun gençleri destekleyen kolu, öğrencilerin Meclise girmesine engel olmadılar.Suharto, 21 Mayıs 1998de istifasını açıkladı. Oysa 2 ay önce, Meclis, Suhartoyu yeniden generk başkanı seçmişti. Çok kısa sürede, tüm şakşakçıları, onu yüzüstü bıraktı. Kendi bakanları, partisi ve Meclisi eylemcilere açan ordudan da öte; Soğuk Savaştan sonra ortaklaşmacılığa karşı Suhartoya gereksinim duymayan ABD de onun istifasını istedi. Gerçi, Suhartonun istifasından sonra, Onun isteğiyle başa geçen generk başkanı yardımcısı Habibie de, onun kadar harami idi; ama yol açılmıştı bir kere. Devrilen, egemenler değil Suharto oldu. Halka yalancı meme verildi. Bu nedenle, 1998i bir devrim olarak değil, egemenlerin el değiştirmesi olarak görenler var. Evet, Suhartonun düşüşüyle partiler üstündeki baskı kaldırıldı; siyasal mahkumlar salıverildi. Peki rüşvet kalktı mı? O, eskisi gibi yerli yerinde duruyor. Egemenlerin, yalnızca, adları değişti. Yoksulların koşulları iyileştirilmiş değil; yoksulluk ortadan kaldırılmış hiç değil.Bir Endonez şair, durumu çok güzel anlatıyor. Yazıyı onun şiiriyle noktalayalım.Sahte ŞiirGünaydın hanfendi, günaydın beyfendi diyoröğrenciSahte kibarlık ile. Ve çalışıyorlar sahte tarihiSahte ders kitaplarında yazan. Okul bitti miDehşete düşüyorlar gördüklerinde karnelerini. Üniversiteye giremediler öyle değil mi;O zaman evine gidiyorlar öğretmenlerinin,Sahte saygılarını sunmak ve para dolu bir zarf vermekiçin. Değiştirsin diye öğretmenler, eski sahte karneleriYeni sahte karnelerle. Nice dönem geçerVe onlar doğarlar yeniden, ne olarak?Sahte iktisatçı, sahte avukat, sahte mühendis, sahtebilimci.Sahte öğretmen, sahte bilgin, sahte sanatçı olur kimileri. Koştururlar, sahte ekonomiye dayalıSahte kalkınma politikalarıyla doldurmak için ceplerini.Görürler sahte ihracata, sahte ithalata dayalı Sahte ticareti, sunarak sahte yüksek kalite ürünleri.Sahte bankalar; sahte armağanlar ve sahte ikramiyelervermekle meşguller;Sahte merkez bankasının sahte görevlilerinceİmzalanmış sahte güvence mektupları üstündenKredi verirken sessizce.Sahte döviz kuru üzerinden dönenSahte para ile alışveriş yapar toplum ise.Uymaz sahte paralar sahte değişim değerine,Çökene dek bütün yapı, bütün düzenVe çökertene dek kriz, sahte hükümetleri,Sahte kötü şans ile. Sahte halk ise sevinç ileHaykırır ve tartışırlar sahte düşünceleriSahte seminerlerde, kutlarlar gelişiniSahte demokrasinin,Çok alacalı bulacalıdır o demokrasiVe çok ama çok ama çok sahte.Agus Sarjono, Çeviren: Ulaş Başar Gezgin
Dr. Ulaş Başar Gezgin
Dr. Ulaş Başar Gezgin