18 Ocak 2010 00:00

14 Aralık’a nasıl geldik?

TEKEL’in daha önce sigara ve alkol bölümlerinin özelleşmesiyle başlayıp yaprak tütünlerinin kapatılması...

Paylaş

TEKEL’in daha önce sigara ve alkol bölümlerinin özelleşmesiyle başlayıp yaprak tütünlerinin kapatılması ile devam eden süreç sendika ve işçi arkadaşların yetersiz davranmasıyla bu günlere geldik. Adıyaman TEKEL’deki çoğunluktaki arkadaş AKP’ye oy verdi ve hâlâ AKP’den ümitlilerdi. Taki İstanbul’daki açılışta “TEKEL işçileri sizden müjde bekliyor” söylemine Başbakan’ın, “Devletin malı deniz yemeyen domuz”, “Yan gelip yatarak maaş alıyorlar” diye cevap verinceye kadar. O süreçte küçük de olsa yürütülmeye çalışılan mücadeleye katılmayan arkadaşları da kamçıladı Başbakan’ın bu sözleri ve AKP’nin gerçek yüzünü görmeye başladılar. İlk yaptıkları AKP’den istifa etmek oldu. İş yerimizde başlayan tartışmalarımızda emeğimize hep birlikte sahip çıkmaya karar verdik. Tek Gıda-İş’in çağrısıyla Ankara’nın yollarına düştük. Evden ayrılırken eşimizle çocuklarımızla vedalaştık. Gidiyoruz ama dönüşümüz belli değil dedik onlara. AKP’nin ilk engellemesiyle Ankara Gölbaşı’nda karşılaştık . Orada saatlerce bekletildik. 15 Ocak’ta AKP Genel Merkezi’ne yürüdük. Gece ateş yakarak AKP’nin önünde saat 10’a kadar bekledik. Sonra hava çok soğuyunca Atatürk Spor Salonu’na gittik. 5 bin kişiydik. Orada halıfleksleri çıkarttık, kartonları açtık sabah ettik.
Sabah bizi polis Abdi İpekçi Parkı’na yönlendirdi ve etrafımızı sardı. Bazı arkadaşlarımız da AKP önüne yürüdü. Abdi İpekçi’de beklerken arkadaşlarımızın yanına gitmek istedik, AKP önünde bekleyenler de yanımıza gelmek istediler, polis biber gazı sıktı. İlk biber gazıyla orada tanıştık. Sonra biz Abdi İpekçi’deki arkadaşlarımızın yanına akşam saat 7’de yürüyerek geldik. 4 saat yürüdük. Geceyi Abdi İpekçi’de yağmurun altında geçirdik.
Sabah oldu. Sendikalar, partiler ve vatandaşların yoğun desteğini almaya başladık. Birileri bu durumdan rahatsız olmaya başladı. Bize baskılar arttı. Malumunuz olan tarihe kara gün olarak geçecek olan o gün üstümüze tazyikli su, biber gazı, sis bombaları yağmaya başladı. O da eksik görülmüş olacak ki devamında coplar geldi. Bizi dağıttılar. Ama arkadaşlarla konuşup Türk-İş’te toplanmaya karar verdik. 2 saat sonra Türk-İş’te toplandık. Ne kadar haklı olduğumuz hem kamuoyu tarafından hem de geride kalan arkadaşlarımız tarafından görüldü. Sendikalar, partiler, öğrenciler, duyarlı Ankara halkı ve özellikle esnafın yoğun desteği gün geçtikçe çığ gibi büyümeye başladı. Kamuoyunda da haklılığımız görülmeye başladı. Özellikle Türk-İş bu yoğun desteği görünce biz üyelerinden şimdiye kadar ki eksik davranışlarından özür diledi. Türk-İş Başkanlar Kurulu 8 aydır toplanmıyordu olağanüstü toplandı ve her hafta toplanma kararı aldı. Bu mücadelemizle Türk-İş gerçek kimliğine büründü diyebiliriz.
Ben Adıyaman’dan geliyorum. 30 gündür buradayım. 5 çocuğum var. Şu an 1200 lira maaş alıyorum. Şu an bile çocuklarımın eğitimini, giyim kuşamını, gıdasını karşılayamıyorum. 4-c’ye geçersem nasıl karşılayacağım. 1200 lira yerine bana 700 lira maaş ödenecek. Çocuklarıma karşı mahcup olmak istemiyorum. AKP’nin bize dayattığı 4-c’yi bu yüzden kabul etmiyorum. Çocuklarımla eşimle konuşurken ağlamamak için kendimi zor tutuyorum. O özlemi her gün yaşıyorum. Yılbaşı gecesini herkes ailesi ile geçirirken ben Türk-İş’in önünde ailemden uzak o ayazda o soğukta geçirdim. Çocuklarım her gün telefon açıp dönmemi istiyor. Ekmeğimiz için buradayım. Ekmeğimizi almadan dönmeyeceğim. 20 gün değil 120 gün olsa da buradayım, böyle giderse AKP ekmeğimizi almakla kalmayacak ailemizi de elimizden alacak. Annesinin babasının elini tutan bir çocuk görsem aklıma çocuklarım geliyor. Ağlamamak için kendimi zor tutuyorum, yüzümü çeviriyorum. Ben çocuklarıma onurlu bir gelecek bırakmak istiyorum. O yüzden mücadelem devam edecek. Tüm emekçi dostları, ezilen halkları, işsizleri, öğrencileri, barış ve demokrasi özlemi duyan herkesi birlikte mücadele etmeye çağırıyorum. Bu sadece biz TEKEL çalışanlarının sorunu değildir. Tüm ülkenin sorunudur. Bu yüzden emeğe saygı duyan herkesi birleşmeye ve mücadeleye çağırıyorum. Ve diyorum ki, “Ölmek var , dönmek yok!”, “Birleşe birleşe kazanacağız.”
Osman Fırat (Adıyaman TEKEL işçisi)
ÖNCEKİ HABER

MEDYATİK

SONRAKİ HABER

‘Kozmik oda’ Edirne’de, Erzincan’da, Selendi’de…

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa