21 Ocak 2010 00:00

ÖZGÜRLÜKLER

Geçen hafta sonu, pazar günü, Türkiye Barış Meclisi’nin 4. Olağan toplantısı yapıldı.

Paylaş

Geçen hafta sonu, pazar günü, Türkiye Barış Meclisi’nin 4. Olağan toplantısı yapıldı. Toplantıya katıldım ve saat 14.30’a kadar 14 il adına yapılan rapor sunuşlarını dinledim. Notlar aldım.
Tipik sorunlar yaşanıyor. Her bir ilde, pek çok temsilci yapılan toplantı ve açıklamaları ve girişimleri anlattı. 100-200 kişilik toplantılardan, protesto ve basın açıklamalarından söz edildi. İki üç bin kişilik mitinglerden de söz edildi. Demek ki, barış savunucularının dinamizmiyle ilgili sorun yok. Barışı elbette hak temelli kavramak lazım. Türkiye Barış Meclisi çalışmalarından anladığım ve dinlediklerimden, farklı bir kanaate de ulaşmadım. Çalışmalar da hem özveriyle hem de bilinçle yapılıyor. Öyleyse eksikler ne? Ya da yanlış varsa nerede aranmalı? Benim anladığım, genel olarak iletişim sorununun bulunduğudur. Çalışmaları geniş kitlelere duyurma sorunu var. İkinci olarak toplumu etkileyecek ölçüde çalışamıyoruz. Etkili olma sorunu var. Bir üçüncüsü eşgüdüm ve katılım sorunu olmalı. Belki bir dördüncüsü sanırım ilkelere dayalı çalışmada, pratikleştirmede sorunlar yaşanıyor. Çalışmalarda, kimi zaman net pozisyonlar alınması gereken durumlarda tereddütler yaşanıyor Meclis’te. Zamanında refleks geliştirilemiyor. Belki de bunda örgütlenme modelinin ve işleyiş mekanizmalarının etkileri vardır. Toplamda olumlu bir girişim Türkiye Barış Meclisi. Eleştirilerini sunan konuşmacıları ne yazık dinleyemedim. Yukarıda da belirttiğim gibi, illerin çalışmalarıyla ilgili verdikleri bilgileri ve rapor sunuşlarını dinledim. Bir de toplantıda dağıtılan sekreteryanın raporunu edindim ve okudum.
AKP Hükümeti’nin açılım çalışmalarına neredeyse cepheden bir karşı çıkışın yanlış tutum olacağını düşünüyorum. Eleştiri elbette yapılmalıdır. Ama süreci ilerletmek ve diyaloğu zorlamak, diyalogda ısrarcı olmak, demokratik araçlarda ve yollarda-yöntemlerde ilerleme için cesaretlendirici olmak barış savunucularının tavrı olmalı. Açılım bir süreçtir. Bunu biz söylersek doğru, hükümet söylerse yanlış mı olur? Bir de açılımın tek bir konusu yok. Daha açık bir ifade ile bir konuya saplanıp kalmamak lazım. Bu soru genelde “muhatap kim?” sorusudur. Bu soru önemlidir. Hem de çok. Ama her şey değildir. Her şey bu muhataplık sorununa bağlıdır diye düşünmek yanlış olur. Neden yanlış olur?
Konumuz, a) Türkiye siyasi ve hukuki rejiminin haklara ve özgürlüklere dayalı demokratik bir rejim haline gelmesidir. Bunun için katılımcı demokrasi pratikleri sergilenir ve demokratik kamuoyunun katkısı ve katılımı ile bu konuda yapılacaklar, hukuki reformlar ve uygulamalar yapılır. b) Bu sistemin içindeki tüm bireylerin, toplulukların genel demokrasi sorunları yanında Kürt halkının özlem ve istemlerine ilişkin sorunlar vardır. Burada da özellikle Kürt demokratik kamuoyunun görüşlerine başvurmakta yarar bulunmaktadır. Sürece onların dahli gerekir. c) Sorunun çatışma boyutu vardır. Daha teknik bir ifade ile savaş/ barış boyutu vardır. Can alıcı konu bu olmaktadır. Teorik olarak benim için kilit konu (başat sorun) ilk iki boyut olmakla birlikte pratikte öne çıkan konu (c) bölümüdür. Savaş bir sonuçtur. Silahlı örgüt de onu üreten koşulların ürünüdür. O da bir sonuçtur. Savaş, çatışma durumuyla ilgili olarak dikkat edilmesi gereken konu, hangi düstura göre hareket tarzının belirleneceğidir. Daha önce de fikrimi açıklamıştım. Düstur, “En kötü barış en haklı savaştan” iyidir” şeklindeki Cicero görüşüdür. En fazla hak talep etmek anlamında Kürt halkının hakları ve özgürlükleri konusunda maksimalist; silahların susması,silahsızlanma, silahlı örgüte uygulanacak hukuk ve benzeri konularda minimalist yaklaşım içersinde olmak… Bu ikinci grup konuları, sorunları Kürt halkının hakları ve özgürlükleriyle ilgili istemlerin önüne geçirmemek… Birinci grup sorunlar konusunda muhatap herkestir ve Kürt demokratik çevreleridir. İkinci grup konularda da muhatap bellidir ve bir şekilde kanallar açık olabilmelidir. Muhataplık, forma bağlı değildir. Yuvarlak, üçgen, kare olabilir. İmralı, Kandil, BDP, Barış Meclisi, akil insanlar, şu kişi ya da kişiler…Nereden başlanacağı da önemli değildir. Önemli olan sürecin başlaması ve ilerlemesidir. Öyle de olmaktadır. Kilitlenmekte ve açılmakta; açılmakta ve kilitlenmekte…
HÜSNÜ ÖNDÜL
ÖNCEKİ HABER

Ermenistan’la da ‘sil baştan’ mı?

SONRAKİ HABER

Mahallelilerin buluşma noktası dernek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...