22 Ocak 2010 00:00
BAŞYAZI
Taraf gazetesinin yayımladığı Balyoz-Darbe Planına Genelkurmaydan bir açıklama geldi.
Taraf gazetesinin yayımladığı Balyoz-Darbe Planına Genelkurmaydan bir açıklama geldi.
Genelkurmay Başkanlığı açıklamasında, Bu iddiaları aklı ve vicdanı olan kimse kabul edemez ifadesini kullandı.
Genelkurmay Başkanlığı, beklendiği gibi, açıklanan bilgilerin, 1. Ordu Komutanlığı tarafından yapılan bir Plan Seminerin belgeleri olduğunu açıklayarak, bunun Genelkurmayın 2003-2006 arasında yapılan Tatbikatlar Programıyla ilgi olduğunu öne sürmektedir.
Genelkurmay, yaptığı açıklamada özet olarak, Evet, bütün iddia edilen belgeler vardır ama onlar bir darbe planı değil bir tatbikatın belgeleridir demektedir.
Ordunun çeşitli kuvvetlerinin tatbikat adı altında bu türden senaryolar etrafında eğitim yaptığı bilinmektedir. Gerek Taraf gazetesi gerekse ondan aktarma yapan gazeteler, sorunu, böyle darbe planı boyutunu öne çıkararak, planda imzası bulunan kimi generallerin suçlanmasına indirgemişlerdir. Bu ilk bakışta iyi bir darbe karşıtlığı, asker içindeki darbecilerin tasfiye edilmesi için bir teşhir faaliyeti gibi görünürse de, gerçek bu kadar basit değildir.
Sorunun böyle; önceden belirlenmiş, kimi generallerin darbe planları kalıpları içinde sunulması, gerçek bir demokratikleşme yerine askerlerle iktidar mücadelesi veren sermaye kliklerinin çıkarlarının korunmasına dönüşmektedir. Nitekim Özel Kuvvetler Komutanlığının, kontrgerillanın onca eylemi, TSK içindeki rolü; kozmik odalara girilmesi ve Arınça suikasta indirgenmesiyle ne olmuşsa, bu Balyoz Darbesinden de o çıkabilir! Nitekim dün sona eren kozmik oda araştırmasından bir şey çıkmadığı anlaşılmaktadır. Arınça suikast iddiası ise trajikomik, ama inandırıcılığını iyice yitirmiş bir iddiaya dönüşmüştür. Bundan da önemlisi, böylesi temelsiz iddiaların abartılı bir biçimde ortaya atılması, kontrgerilla sorununun gerçek değil de bazı çevrelerin iddiası olduğunu iddia eden Ergenekoncu çevrelerin değirmenine su taşır.
Oysa bu belgeler, bir darbe planından öte; bugün haber sayfalarımızda belirtildiği gibi, ordunun neden böyle iç güvenlikle ilgili işlere bulaştırıldığı, sıkıyönetim ve toplu tutuklamaları konu alan tatbikatlar yapmasına fırsat verildiği ile ilgilidir. İşte EMASYA denilen protokole dayandırılan bu tür iç güvenlik (kontrgerilla merkezli tatbikatlar demek daha doğru) tatbikatları, TSK İç Hizmet Kanununun 35. maddesinde askere verilen Cumhuriyeti kollama ve koruma göreviyle birleştiğinde, bu tür tatbikatlar, bir darbe tatbikatına da dönüşmektedir. Çünkü darbe olduğunda ya da bir sıkıyönetim ya da OHAL uygulaması gündeme geldiğinde, bu tatbikatlarda öğrenilenler uygulanacaktır; geçmişte de böyle olmuştur. Yoksa neden o kadar emek, o kadar para harcansın?!
Tartışmayı, Vay ordu Balyoz Darbesini hazırlıyormuş ya da Bu darbe hazırlığı değil yasal bir tatbikattır tartışmasına sıkıştırmak, sadece AKP ve onun arkasındakilerin işine gelir. Asıl olan, askerin iç güvenlik işlerinden çekilmesi; askerle sivil kurumların bu türden iş birliklerine son verilmesi ve en önemlisi de, İç Hizmet Kanununun 35. maddesinin kaldırılması için mücadele etmek ve bunun, Türkiyenin demokratikleşmesinin en önemli dayanaklarından biri olduğu gerçeğidir. Ve askere; Sen böyle, kendi vatandaşına karşı savaşan iç politikaya müdahale üstünden tatbikatlar yapmazsın denme çizgisine girmek gerekir. Bu da ancak, askerin iç politikaya müdahalesine dayanak olan yasaları ortadan kaldırmaktan geçer.
Hükümet ancak böyle bir girişim yaparsa, demokratik bir tutum çizgisine gelmiş olur ve ancak o zaman, kozmik odalara girmek, ıslak imza tartışmasını gerçek sonuçlarına vardırmak olanaklı olur.
Yoksa bırakalım aklı ve vicdanı olanların kabul edemeyeceği tatbikatları, gerçek darbe hazırlıkları bile, savunulup Biz Cumhuriyeti koruma ve kollama görevimizi yapıyoruz denebilir ve zaten diyenler de diyor bunu!..
İHSAN ÇARALAN