25 Ocak 2010 00:00
EVRENSELDEN
Ankarada arabasına bomba konularak öldürülen Uğur Mumcu suikastının üzerinden 17 yıl geçti.
Ankarada arabasına bomba konularak öldürülen Uğur Mumcu suikastının üzerinden 17 yıl geçti.
Gazeteci Uğur Mumcunun oğlu Özgür Mumcunun yaptığı şu değerlendirme önem taşıyor:
Babam öldürüleli 17 yıl oldu, neredeyse her sene çeşit çeşit senaryoyla karşılaştık. İslamcılar, eski ülkücüler, kontgerilla, PKK... Birçok şey iddia edildi. O nedenle bu konuya yönelik demeçler artık bende ciddi bir heyecan uyandırmıyor. Şunu da belirtmeliyim; bu cinayeti kontrgerillanın işlediğini duysam şaşırmam.
Gazeteci Derya Sazak, dün Milliyetteki köşesinde, Özgür Mumcunun bu görüşlerine yer verdikten sonra yazısını şöyle bağlıyor:
1990larda siyasal İslam yükselirken, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu gibi laik, cumhuriyetçi aydınlar öldürüldü.
Rejimi koruma adına bir duvar örüldü.
2000lerde Danıştay baskını, Hrant Dink suikastı gerçekleştirildi.
Darbecilerin balyoz planları, acımasızca eylemlerin boyutları hakkında bir fikir veriyor.
Uğur Mumcu dosyası bu kuşkular altında yeniden açılmalıdır.
Gazeteci ve aydın cinayetleri -elbette diğer bütün faili meçhul cinayetler- açısından, Türkiye özel bir yere sahip. Toplumu sindirmek, darbelere zemin hazırlamak ya da darbeye gerek olmadan siyasal süreci belirli yönde değiştirmek üzere kamuoyunu şekillendirmek amacıyla işlenen faili meçhul cinayetlerin hep karanlıkta kalması, bu ülkenin kara bir tarihidir. Bu tarih aydınlanmadan, bu konuda bir hesaplaşma ve yüzleşme yaşanmadan, Türkiyenin geleceğinde böylesi olayların tekrar etmeyeceğinin garantisi olabilir mi?
Bu ülkede siyasi cinayetlerin faili meçhul kalması geleneği, neredeyse vatandaşlardan düzenli vergi alınması kadar kanıksatılan bir durum haline getirildi. Ünlü bir aydın, gazeteci, bilim insanı katledilir. Onun ardından laikliğin elden gittiği kanısı yaratılarak ortalık ayağa kaldırılır, cinayetin sorumluluğu da ya birkaç meczuba yıkılır, ya bir komşu ülkenin istihbarat servisinin sorumlu olduğu ima edilir ya da hepten örtülür. Bu bir teamül haline gelmiştir. Normal olanın bu olduğu, toplumun bilinçaltına, yaşanmış çok sayıda örnekle kazınmıştır.
Bugün Başbakan Yardımcısı Bülent Arınça suikast girişimi iddiası nedeniyle Özel Kuvvetler Komutanlığının Seferberlik Dairesinin kozmik odasında arama yapanlar, aynı titizliği neden gerçekleşmiş olan suikastlardan esirgiyorlar?
Katil Ağcanın şova dönüşen tahliyesinin ardından, Abdi İpekçi cinayetiyle ilgili dönemin yetkililerinin birbirini suçlayan açıklamalarına tanıklık ettik.
Bugün siyasi irade neden, İpekçi, Mumcu ve diğer siyasi cinayetlerle ilgili topluma güven veren bir açıklama yapma sorumluluğu duymuyor?
TEKEL işçilerinin artık, tüm Türkiye emekçilerinin direnişi haline gelmiş eylemleri karşısında Başbakan Erdoğanın kullandığı üslup, onun, geçmişte işlenen siyasi cinayetler konusunda, toplumun vicdanını rahatlatacak bir tutum göstermesinin beklenemeyeceğini de ortaya koymuştur.
Bu gerçek, bugün, sadece siyasi cinayetlerin mağdurlarının değil Türkiyenin demokratikleşmesinden yana herkesin, bu konuda aktif bir tutum içinde olmasını zorunlu kılıyor.
Mumcu dosyası yeniden açılmalıdır. Ve bütün faili meçhuller, siyasi cinayetler aydınlanmalıdır. Gazetemiz, dün olduğu gibi bugün ve bundan sonra da bu sürecin takipçisi olmaya devam edecektir.
İyi haftalar!..