24 Ocak 2010 00:00
KİRVEME MEKTUPLAR
Kirvem,Hayli zamandan beri kendimce önemsediğim meseleler hakkında laflayıp, keza yine sivri zekamla bu meselelerin halli için bazen iki satırlık, bazen de...
Kirvem,
Hayli zamandan beri kendimce önemsediğim meseleler hakkında laflayıp, keza yine sivri zekamla bu meselelerin halli için bazen iki satırlık, bazen de çarşaf misali uzun uzadıya reçeteler döşenirken, aslında maksadım ona buna akıl dağıtmak ya da akıl kumkuması kesilip mollalığa soyunmak değil
Niyetim, maksadım, amacım, bu ülkenin hasbelkader bir vatandaşı olarak karınca kararınca da olsa düşüncelerimi becerebildiğim kadarıyla öncelikle ülkemizin yurttaşlarıyla paylaşıp, böylece özüme göre kimisi yandan çarklı, kimisi köhnemiş, kimisi zamanaşımına uğrayıp miadını çooktan doldurmuş olduğu halde, yine de ne hikmetse gündemden bir türlü düşmeyen veya zırt pırt ısıtılıp ısıtılıp piyasaya sürülen kaknem meselelerimize bir bakıma ayna tutmak
Sonra?..
Sonra da, akıl akıldan üstündür düsturuyla mümkünse kafa kafaya verip, bu sorunlara çözüm üretmek için el birliğiyle kolları sıvamanın yollarını aramak
Nitekim kendi payıma gerek maddi, gerekse manevi bakımdan milletçe düzlüğe nasıl çıkarız hesaplarıyla didişip, bir bakıma vatandaşlık görevimi yerine getirmek için aklım sıra çabalarken, beri taraftan her defasında nedense tökezleyip duruyorum!
Tökezleyip duruyorum, hatta amiyane deyimiyle sadece tökezlemekle kalmayıp, çoğunlukla da kıç üstü yere yuvarlanıp, ardından da boyumun ölçüsünü çamurlara bulanıp alıyorum
Neden?..
Çünkü sözde vatandaş olarak kısmetime maalesef düşen bu!
Neyse Öyle veya böyle yine de yarım aklımla da olsa, üzerine eğilmeye çalıştığım meselelerimizin nedenleriyle niçinlerini kendi işkembem doğrultusunda güya irdelerken, görebildiğim kadarıyla irili ufaklı tüm meselelerimizin gelip noktalandığı, hatta noktalanmasının da ötesinde hemen her geçen günün ardından giderek kördüğüme dönüşmesinin kökeninde yatan asıl sorunumuz, özüme göre yüce ve de ulus devletimiz tarafından eski-yeni, gelmiş-geçmiş, veya son zamanlarda sağından solundan şu ya da bu şekilde budanıp revize edilmiş bilumum anayasalarında, hâlâ kendi vatandaşlarına nasıl bir don biçmesi gerektiğine dair hüküm süren kararsızlığıdır
Aslında her vesileyle dillendirdiğimiz şu meşhur muasır medeniyet seviyesini yakalamak için hani nasıl derler, anamızdan emdiğimiz süt burnumuzdan geldiği halde, yine de milletçe iki yakamız bir araya gelmiyorsa ya da nerdeyse hemen hemen her defasında milletin tepesine inen bereketli darbeler sonucunda çıkmaz sokaklara toslayıp duruyorsak, demek ki öncelikle bu don meselesini çözmemiz şart!
Yani?..
Yani kısacası özde ya da sözde bilumum vatandaşlarımızın hepsi de bundan kellim giyecekleri donların basma, patiska, pazen, siyah, beyaz, ebruli, allı güllü, mor, lacivert, hatta gerekirse rengarenk olup olamayacağına dair son kararı ya bizatihi kendileri verecek ya da elindeki kızılcık sopasıyla tepemizde dikilen devlet babamız, bu donlarımızın milli standartını kendi keyfince belirleyecek
İşte halledilmesi gereken asıl meselemizin püf noktası sanırım budur Kirvem!
MIGIRDİÇ MARGOSYAN