24 Ocak 2010 00:00
NOT
Kağıt parçası demediler bu sefer.Neymiş?
Kağıt parçası demediler bu sefer.
Neymiş?
Darbe planı değil, eğitim amaçlı, rutin bir seminer çalışmasıymış
Genelkurmay da, mevzubahis darbekolik Paşa da aynen bunları söylüyor
Tevil yoluyla ikrar vaziyeti yani.
Ama bu kabulden sonra, cümle memleketin aklıyla dalga geçercesine, şunu da söyleyebiliyorlar:
Ortaya atılan iddiaları, aklı ve vicdanı olan hiçbir kimsenin kabul etmesi mümkün değildir. !
Akıl ve vicdan bunu gerektiriyorsa, insanın, iyi ki akıllı ve vicdanlı değilim diyesi geliyor
Davet edildiğimiz bu aklı, bu vicdanı tanımıyor muyuz sanki?
17 yaşındaki çocuğu delilsiz, soruşturmasız ipe çeken 12 Eylül faşizminin ülkeye dayattığı da aynen böylesi bir akıl(sızlık) ve vicdan(sızlık) değil miydi?
Yine, 12 Eylül faşizminin iktidara yürüyüşünün, tam da bugün eğitim amaçlı seminer çalışması denilen böylesi bir yol haritası izlediğini hatırlamak için Paşa ya da Paşacı aklına sahip olmamak yeterlidir herhalde.
Neyin aklı, neyin vicdanı, neyin eğitimi ?
Camilerin içindekilerle bombalanması, uçakların düşürülmesi, ülkenin savaşa sürüklenmesi, ilk elden 200 bin insanın derdest edilesi, halkın terörize edilerek sindirilmesi, askere münasip bir kamu idaresi ve hükümet
Darbe eğitimi olmuyor mu bu
Yapılmışın hatırlanması değil mi bu?
Bu harp oyunu senaryosu ile daha beş gün önce Mesih gibi karşılanan katilin rol aldığı 12 Eylül senaryosunun arasında nasıl benzerlik kurmayacaksınız ki
Camileri bombalama planı eğitim amaçlı ise, bizim aklımız ve vicdanımız, bundan hareketle, Maraş katliamının da camiye bomba koyarak başlatıldığını hatırlar işte
Evet, söz konusu olan eğitim anlayışı, faşizm mühendisliği, faşizmin eğitimidir
Gayet sakin bir şekilde rutin diye itiraf edilen ve bizden de meşru görmemiz istenen işte bu provokasyoncu, sabotajcı, tezgahçı mekanizmadır
Bir sistem bu, münferit isimler ya da çılgın subaylar işi de değil.
Kendisine uygun kurumsallaşması, işleyişi, ahlakı ve kültürü oluşturmuş bir sistem
Bağımsız yargıdan, sivil siyaset erbabına, gazeteci-medya esnafına kadar genişlemiş kollarıyla çok köklü, çok derin bir sistem...
Böylesi bir sistemle mücadele, AKPnin işi olabilir mi peki?
Yani, bu Balyoz belgesini yayınlayan Tarafın da demokrasi adresi olarak gösterdiği AKP Hükümetinin durumunu nasıl açıklamalı?
Askeri vesayetçe gadre uğratılmış bir mağdur mudur?
Hayır, asla böyle değil!
Bir hükümetten bahsediyoruz zira...
Statüko karşıtlığı söylemiyle gelen, değiştirmeyi değil de sistemde yer edinmeyi, devlet partisi olmayı esas alan, bunun için de uzlaşmayı esas alan, teslim olan ve işbirliği yapan bir hükümet...
Kendisinin sisteme, statükoya kabulünü ilgilendirmeyen her konuda AKP Hükümetinin askeri vesayet mi dersiniz, darbecilik mi dersiniz, tek itirazı olmamıştır.
İşte ortada, Genelkurmay, Balyoz planını reddetmeyerek, gerçekte darbe ortamı yaratma ya da darbe eğitimi suçunu üstlenmiş oluyor.
Gerçekten darbe karşıtı bir hükümetin ne yapması gerektiği açık değil mi?
Darbeciliğe yasal dayanak durumundaki TSK İç Hizmetler Kanununun 35. maddesi orada öyle duruyor işte!
Hadi, Anayasayı değiştirmeyi bir kenara bırakalım, herhangi bir yasal, anayasal değişiklik gerektirmeyen EMASYA protokolünü İçişleri Bakanlığınca tek yanlı iptal edemez mi en azından?
Edemez!
Zira hükümetin aklı da, vicdanı da, eğitim anlayışı da aynı sistemin damarlarından beslenmekte, şekillenmektedir
Öyle olmasa; 2003te AKP hükümetine vurmak için kaldırılmış ve ama bugün Kürt siyasetçilerinin, seçilmiş temsilcilerinin başına indirilen Balyozun sapı, AKP hükümetinin elinde olur muydu!
Şimdi, çare, Balyozcu askerlere karşı AKPdir diyen liberaller, bu balyozculuk olduğu sürece Türkiyede demokrasi olmaz diyorlar.
Doğrudur ama onların özellikle es geçtiği şudur:
AKP, işte bu demokrasisi olmayan, Balyozcu Türkiyenin hükümetidir!
VEDAT İLBEYOĞLU