24 Ocak 2010 00:00
Filmatik
Eski ustaların sonuncusuderler Goya için...
Eski ustaların sonuncusuderler Goya için... Aydınlanma çağının usta ressamlarından biridir; bir yanıyla gelecek kuşakların resimlerinde yaşar. 1746da doğan; uzun ve çalkantılı bir hayatın ardından 1828de ölen Goya, uzun adıyla Francisco José de Goya y Lucientes bir İspanyoldur. Pablo Picasso ve Claude Monetin Goyanın stilini benimsediği söylenir.
İki Oscar sahibi Yönetmen Milos Forman, Goyanın öyküsünü beyazperdeye taşımaya karar verdiğinde zor bir işi üstlenmişti. Sonunda 2006da Goyanın Hayaletleri-Goyas Ghost izleyici ile buluştu.
Natalie Portman, Randy Quaid, Javier Bardem, Stellan Skarsgard, ve pek çok başarılı oyuncuyu bir araya getiren film, Goyanın ilham perisi olarak kabul ettiği Inesin öyküsüne dayanıyor. Engizisyon Mahkemesi tarafından suçlanan İnesi kurtarmaya çalışan Goyanın işi hiç kolay değildir. Ülkenin en ünlü ressamı olsa da, 1792 İspanyasında Katolik Kilisesi de gücünün zirvesindedir çünkü. Daha doğrusu Katolik Kilisesi rahiplerinden Lorenzonun girişimleriyle Engizisyon dönemi geri getirilmiş, Goyanın ilham perisi İnes de yeni engizisyonun ilk kurbanlarından birisi olmuştur. Suçu ise, bir tavernada kardeşleriyle eğlenirken, Yahudi adetleri yapmaktır. Goyanın ilham perisini kurtarmak için verdiği mücadele, Engizisyonu, büyük maskeler takan küçücük insanlarıyla Katolik Kilisesinin çürümüşlüğünü ortaya çıkarır. Dostluk da, inançlar da sınanır ve ne yazık galibi yoktur bu sınamanın. İlham perisi İnes ise, hapiste akıl almaz işkencelere maruz bırakılır, ölüme terk edilir.
Goya, bir yandan hem sağırlık, hem psikolojik sorunlar ile boğuşurken, diğer yandan yaratıcılığının doruğuna ulaşmıştır. Ve Goya, İnes ve İnesin başına gelenlerin müsebbibi Rahip Lorenzo yeniden bir araya gelir.
Goyanın Hayatlerini salt bir tarihi film olarak düşünmek; ya da basit bir aşk filmidiye algılamak en büyük yanlış olur. Yönetmen Milos Forman, Engizisyonu, o dönemin sosyal ve siyasal hayatını, bir ressamı yaşam öyküsünü aktarırken, didaktikya da romantikdeğil. Hatta, aslında hikaye salt bir Goyaöyküsü de değil. Çünkü, onu çağının en önemli ressamı yapan özellikleri, dönemin koşullarını, güç ilişkilerini, çatışmaları anlatmadan, aslında gerçek bir yaşam öyküsü anlatmak da mümkün değil. İnesin ya da Lorenzonun hikayade yer yer Goyanın da önüne geçmesinin arkasında bu var ellbette. Film, bir sanatçının sanatsal yaratıcılığının köklerini anlatma becerisi gösterirken, dini kisve altındaki iktidar kavgalarını da gün yüzüne çıkarıyor. Elbette, filmin merkezinde İnes var gibi görünmesine rağmen, asıl öykü Goyanın öyküsü ve Goyanın Hayaletleribunu farklı açıları da kullanarak başarıyla anlatıyor.
Ortaçağ cadı avcılığını sürdürmek isteyenler ile Fransız Devriminin özgürlükçü fikirlerinin savaşının ortasında bir Avrupada geçiyor Goyanın Hayaletleri. Goyanın ressamı olduğu İspanyol Sarayı, devrime karşı aristokratların en büyük destekçisi durumunda.
Bir küçük ayrıntı da, Goyanın anlatıldığı dönemde saray ressamıolarak koruma altında olması, bu zırh onu kiliseye karşı da güçlü kılıyor açıkçası. Yine de, istediğini almasına, ilham perisi İnesi kurtarmasına yetmiyor.
Yeniden Goyaya dönersek, portrelerin ustası olan ressamın sanatsal yaklaşımına dair izleri filmde de görmek mümkün. Saray ressamı bile olsa, kahraman krallarçizmiyor Goya. 4. Ferdinand portresinde olduğu gibi, çirkin, şişman ve kibirli bir portre çıkarabiliyor. Filmde de söylediği gibi, o insanların suretlerinin değil, iç dünyalarının portrelerini çiziyor. Dönemin özelliklerini ve tarihi olayları yansıtan Goya tablolarının da filmde bol bol arka planlar olarak kullandığını ekleyelim. Belki de, filmi izlemeden önce belli başlı Goya tablolarına bakmak, ayrı bir keyif verebilir.
Neyse efendim yazı uzadıkça uzuyor. Küçük bir tüyo vermeden geçmeyeceğim Goyanın Hayaletlerinden. İnese dayanılmaz işkenceler yapan Rahip Lorenzodan alınan intikama dair küçük bir ipucu. İnesin babası olan ve filmde yükselen burjuvazinin temsilcisi olarak boy gösteren Tüccar Tomas Bilbatua, işkence gerçeğini apaçık ortaya seriyor.
Yaptığı işkenceleri Eğer doğruyu söylüyorsa tanrı ona güç verecektirfikriyle açıklayan Rahip Lorenzo, gördüğü en küçük işkencede, bütün bu fikirlerinden vazgeçiyor ve şöyle bir belge imzalıyor: Ben maymundan doğdum. Ne diyelim, Tanrı, çoğu zaman onun adına hareket ettiğini söyleyenlerin yanında olmuyor galiba!
Mustafa Kara