24 Ocak 2010 00:00

BAŞYAZI

“Balyoz planı” için Başbakan Erdoğan, “Duyuyorduk ama işimize baktık. Ama onlar bakmadı”, “Bizi Ankara’nın karanlık labirentlerine çekmek istiyorlar” diyor.

Paylaş

“Balyoz planı” için Başbakan Erdoğan, “Duyuyorduk ama işimize baktık. Ama onlar bakmadı”, “Bizi Ankara’nın karanlık labirentlerine çekmek istiyorlar” diyor. Dolaylı olarak da olsa, “Böyle bir darbe planı yapıldığını, bunun provası olarak da tatbikat yapıldığını” iddia ediyor.
Genelkurmay Başkanı ise başka bir açıklama yapıyor. “Bir tatbikatın, bir harp oyununun darbe planı olarak sunulması”nı, ‘Bu iddiaları aklı ve vicdanı olan kimse kabul edemez’ bir tutum olarak suçluyor.
Başbakan mı doğru söylüyor, Genelkurmay Başkanı mı?
Peki vatandaş hangisine inanacak?
Soruna biraz daha yakından bakalım:
Genelkurmay Başkanı, sonuçta Başbakan’a bağlı ve onun emrinde olması gereken bir devlet memurudur. Ve bu iki kişi, ikide bir bazen olağan bazen olağanüstü toplanıp olup bitenleri konuşmaktadır. Ve “konuştuk, anlaştık” dedikten sonra da; çıkıp farklı açıklamalar yapmaktadırlar.
Böyle bir durumda normal bir ülkede, normal bir hükümetin işbaşında bulunduğu bir ülkede; Başbakan ve Genelkurmay Başkanı halkın karşısına çıkar, “Olanlar şunlardır; basında çıkanlardan şunlar doğru, şunlar yanlıştır. Yanlış işlerin sorumlularını bulup gerekeni yapacağız....” derler. Böylece gerçekler az çok da olsa ortaya çıkar!
Bu nasıl bir yönetimdir?
Eğer bir darbe hazırlığı var ve Başbakan bunları duymuşsa; “Herkes işine baksın” diye 8 yıl bekler mi? Beklerse bugün söyledikleri; “Biz kimseye boyun eğmedik, eğmeyiz de” diye efelenmesi inandırıcı olabilir mi?
Peki, böyle bir durumda; Başbakan’la “ters düşüyorsa”, bir darbe hazırlanmasına, bunun sorumlularına göz yummakla suçlanıyorsa, Genelkurmay Başkanı, hiçbir şey yokmuş gibi görevine devam edebilir mi?
Yok, gerçekten “Bu bir tatbikatsa”, o zaman “Hükümet listeleri, isim isim baskın timleri, cami bombalamaları, kendi jetini düşürme” gibi olayların bu tatbikattaki anlamını açıklamak zorunda değil midir Genelkurmay Başkanı? Ya da askeri kanattan iddia edildiği gibi, “harp oyununa montaj yapılıp” “panel plan” bir “darbe tatbikatına” dönüştürülmüşse, bunun faillerinin ortaya çıkarılması da Genelkurmay Başkanı’nın görevi değil midir?
Bu görevi yerine getirmeyen Genelkurmay Başkanı ceketini alıp gitmeyi düşünmez mi?
Az çok demokrasinin olduğu bir ülkede bu sorulara herhalde olumlu yanıt verilirdi. Oysa bizde tersi olmaktadır. Hazretler çoğu zaman kendi aralarında anlaşmakta, ama kendi aralarında bir anlaşma sağladıklarında bile kamuoyuna farklı konuşarak, gerçeği çarpıtmayı, belirsizleştirmeyi kendi amaçları için kullanmaktadırlar.
Böylece asker ve hükümet, iki farklı taraf olarak ortaya çıkmakta, iktidar da paylarını artırmak ya da en azından karşı tarafı zayıflatmak için ellerindeki olanakları kullanmaktadır.
Genelkurmay Başkanı’nın sıkça kendilerine karşı yürütüldüğünü iddia ettiği “Asimetrik savaş ve psikolojik harekat” tek taraflı değildir. Çünkü gerçeğin ortaya çıkması; örneğin bu yanının askerin “Cumhuriyeti koruma ve kollama göreviyle bağlantılı olduğu”, “Darbeye hazırlık yapmanın da bunun bir gereği olduğu”nu kabul etmek, askerin konumunu ve özel kuvvetlerin hangi görevler için kurulduğunu, darbeleri, faili meçhulleri, provokasyonları, kanlı katliamları deşifre etmek olur! Onu için de Genelkurmay, gerçeği açıklamak yerine “paneldi”, “harp oyunuydu” diye mızrağa çuval yapmaya çalışmaktadır. Hükümetin işine ise, kendisine karşı sürekli darbeye hazırlanan ama bir türlü de yıldırılamayan bir “demokrasi kahramanı” ve “darbe mağduru” olma gibi prim yapan bir pozisyonda olmak gelmektedir.
Evet, ortada bir “harp oyunu” vardır; ama harbin hedefi halktır ve gizlenen de budur. Bunu AKP, küçük bir saptırma ile kendine karşı bir “darbe tatbikatı” olarak göstermektedir ve bundan prim toplamayı amaçlamaktadır.
Böylece, emperyalizm çağında burjuva orduların halktan gelecek bir başkaldırıya karşı beslendiği gizlenirken, “soğuk savaş” dönemi yöntemleri ve yandaşlarının tasfiyesi de yapılmak istenmektedir. Onu için asıl gerçekler gizlenirken, gösterilmek istenenler gerçek diye dayatılmaktadır.
Çatışmalar, kargaşa, en açık gerçeklerin bile anlaşılmaz hale getirilmesi bunun içindir.
İHSAN ÇARALAN
ÖNCEKİ HABER

Ebedi kızkardeşlerin dili; Nushu

SONRAKİ HABER

Antakya Emek Gençliği’nden Bologna eylemi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...