28 Ocak 2010 00:00
DERSİM TUNÇ ELİYLE VURULDU 1
1930 model MGK planı
Ankaralı Vehbi Koçun yerel şiveyle kullandığı Angara, resmi evraka veya bir dilekçeye yazılabilir mi?
Diyarbakır da, Diyarbekir olarak yazılabilir mi?
Lütfen bir aklınıza getirmeye çalışınız Türkiyenin başkenti Angara ifadesine ne tepkiler verilir; ne kükrerler..
TBMM tutanağına Angara ya da Diyarbekir Mebusu bilmem kim diye yazılabilir mi?.
Resmi adı Angara değil, Ankaradır..
Ya da Diyarbekir değil, Diyarbakırdır..
Söylemi dökülür..
Ne var ki, sadece bir harf değişiyor, niye bu kadar patırdı diye derdini anlatmak mümkün olmaz..
Bugün 12 Eylül sonrası, Danışma Meclisi de dahil mebusların en kıdemlisi Kamer Genç..
Her konu için bülbül kesilirken bir tanesi hariç..
Mebusu olduğu vilayetin adı TBMM tutanakları da dahil hep yanlış yazılıyor, ama o hiç bunu gündeme getirmiyor..
Kamer Genç yalnız değil, konuyla ilgi yazan çizen de hep ya bilerek veya bilmeyerek aynı hatayı yapıyor..
Her konuda hemen yeni açılmış gazoz gibi köpürüp, çakıl taşı edebiyatıyla tahrik olma hakkını kullananlar da sessiz..
Canım ne olacak, teferruat denilip geçilemez..
Bu, yıllarca böyle ifade edile geldi..
Bugün de aynı yanlışa devam ediliyor..
Sürgünle ilgili birçok belgeyi açıklığa kavuşturduğu Dersim 1938 ve Zorunlu İskân (dipnot Yayınları, 2009) isimli önemli çalışmasında Dersimli Avukat Hüseyin Aygün de, Tunceli diye yazdı..
NİYE DİKKAT EDİLMİYOR?
Daha öncesinde konuyu değişik makalelerimde gündeme getirdim ve en son Tirojda (temmuz 2008de) yazdım..
Devletin Tunç Elinin Dersim üzerine ineceğinin ve imha edeceğinin ifadesi olarak belirlenen Tunçeli isimi devletin bilinçli bir tercihidir..
Ve kanunla Tunçeli olarak verilen isim bir nokta yok edilerek Tunceli olarak söyleniyor veya yazılıyor..
Büyük olasılıkla, adı Dersim olarak değiştirilsin diye verilen kanun teklifinde de, vilayetin adı yine yanlış halde Tunceli diye yazıldığını sanıyoruz..
Kültürel feyzini Hitlerden aldığı aşikar hale gelen Onur Öymenin sözlerinin tartışıldığı TBMMnin resmi tutanağında da Tunceli diye yazıldı..
Meclis Başkanlığına soruyoruz:
Tunçeli, ne zaman hangi yasayla Tunceli oldu?
Yok böyle bir yasa..
O halde resmi tutanaklarda ve resmi kayıtlarda niye Tunceli yazılıyor?
Tunçeli, Tunceli olarak yazılamayacağı için bunun mutlaka değiştirilmesi gerekiyor..
Tercihimiz, bu vesileyle tarihsel kimliğinin ifadesi olan Dersim adının verilmesidir..
Böyle bir teklif de var, öncelik verilmeli
Açılım deyip kazanda su kaynatanlar da bir iş yapmış olur..
ÖNCE DERSİM YOK EDİLDİ
Tunçelinden önce resmi olarak Dersim yok edildi..
Dersim vilayetine son verilmesiyle ilgili yasa teklifi Mecliste 29 Mayıs 1926da (TBMM ZC, devre: II, cilt: 25, sf. 605-615, 622-624 ve ilgili mazbata zabtın sonunda ekli sf. 136-146) ele alındı ve görüşüldü. Dersim dışında Üsküdar, Beyoğlu, Çatalca, Gelibolu, Genç, Ergani, Ardahan, Siverek, Kozan ve Muş vilayetlerinin de kaza haline getirilmesi teklif edildi. Ayrıca tasarıda bazı kazalar nahiye haline getirilirken, bazı nahiyeler de ilga edildi.
Başvekil İsmet imzalı ve 13 Mayıs 1926 tarihli tasarının gerekçesinde diğer vilayetlere göre özel bir değerlendirmeye tabi tutulan Dersimle ilgili ifadeler (Alıntılar tırnak içinde, aynen), bugün de gündeme getirilen söyleme benzerdir;
Dersim, umrandan yani bayındırlıktan ve medeniyetten mahrum küçük bir vilayettir.
... Bu yerin biçare halkına medeni bir hayat vermek, medeniyetin maddi ve ruhi huzuzatından (İnsanın hoşuna giden şeylerden) o zavallıları da mehmaemken (Mümkün olduğu kadar) müstefit etmek (faydalanması) lazım gelir.
200 bin lira masrafına karşılık elde edilen gelir 100 bin liradır.
Dersim vilayeti unvanının ortadan kalkması lazımdır.
Nazimiye kazası Erzincana ve diğer kazalar Elâzize bağlanmalıdır.
Dersimin ıslahı hususunda.. Dersim aynı zamanda haşarı bir çocuk gibi uygunsuz hallerde bulunduğu vakit kendisini terbiye edecek müessir (iz bırakacak) ve kuvvetli nigehbanlara (bekçilere) da muhtaçtır..
Tasarının görüşülmesi sırasında Erzurum Mebusu Münür Hüsrev, Dersim ilinin parçalanmasıyla idarenin müşkül kalacağına dikkat çekerse de, Dahiliye Vekili Cemil, Dersim coğrafyasının zorluğuna işaret ederek, değişikliğin daha fazla yarar sağlayacağını ifade eder. Ve iki Dersim mebusunun (Feridun Fikri (Düşünsel) ve Ahmet Şükrü (Kulualp); oysa, birinci dönemde Dersimin 6 mebusu vardı) söz almadığı görüşmenin ardından oylama yapılır ve tasarı kabul edilerek kanunlaşır, Dersimin her iki mebusu da oylamaya katılmaz.
Artık kanunen Dersim diye bir vilayet yoktur.
TUNCELİ DEĞİL TUNÇELİ
1926da il olarak varlığına son verilen Dersimin yerine 1935te Munzur vilayeti kurulması amacıyla Başvekil İsmet İnönü imzalı tasarının Bütçe Encümeninde görüşülmesi sırasında, Dahiliye Vekili Şükrü Kayanın müdahalesiyle vilayetin adı, Tunçeli olarak değiştirilir ve bu şekilde yasalaşır..
1935in Dahiliye Vekili CHPli Şükrü Kayanın, idareciliğinin geçmişi Osmanlıya kadar uzanır, hayli tecrübelidir; İttihatçıların Ermeni kırım politikasının uygulandığı dönemin İskan-ı Aşair ve Muhacirin Umum Müdürüdür..
Dersimde kırım otoritesini oluşturan Tunçeli Vilâyetinin İdaresi Hakkında Kanun, Beş Vilâyet Kurulması Hakkında Kanun ile Tunçelinde Af ve Nüfusla, Askerlik İşlerine Dair Kanuna göre (DÜSTUR, 3. Tertip, cilt: 17), ilgili maddelerde bahsedilen vilâyetin adı hep Tunçelidir..
Resmi olarak 1930lardan sonradan yapılan kanunlarla ilgili tüm baskılarda, TBMMde yasal herhangi bir değişiklik yapılmadan doğrudan Tunceli olarak yazılır..
Bu ikircikli tavır niye?
Ankaradaki sistemin gerçek niyetini ortaya koyan Tunçeli yerine Tunceli denilmesi veya yazılması şeklindeki yanlışlıktan öte bu çarpıtmaya, artık son verilmelidir..
Dersimi önce yok edip, ardından Tunçeli vilayetini kuran ve bunu pratikte Tunceline dönüştüren yok etme zihniyeti, ayrıca Osmanlının tarafı olduğu ve yenildiği Birinci Dünya Savaşı sonrasında işgale karşı kurtuluş mücadelesi batıda verildiği halde, isimleri değiştirilmediyse de, nedense kahraman veya şanlı veya gazi gibi sıfatları doğudaki vilayetlerin adına ekledi..
Resmi ideolojinin rengini verdiği ırki özünün bir ifadesi olarak tekleştirme politikası gereği sadece şehirlerin değil, köylerin ve dağların da kimliği yok edildi.. Bu, kampanyalar halinde hep süre geldi..
Bildik moda tabiriyle özgürlükçü 1961 Anayasasının yürürlükte olduğu yıllarda DPnin 21 Mayıs 1959da 7267 nolu kanunla 5442 nolu İller Kanununda yaptığı değişiklik sonucunda, mayıs 1959-mayıs 1968 döneminde (CHP ve APnin iktidar yıllarında) tam 12 bin köy adı değiştirildi. Buna göre 1970 itibariyle yaklaşık 36 bin köyden 12 bin tanesinin adı sadece 9 yılda resmen yok edildi.
Sadece köy adı değiştirilmedi, son Rum sürgünü de, bu dönemde yaşandı..
MGKNIN DERSİM PLANI
1930lar sadece ekonominin değil, bir anlamda siyasetin de tam olarak devletleştirildiği yıllardı..
Millet veya ulus tanımının resmen kültürel olarak yapıldığı bu dönem, İttihatçıların filizlendirdiği Türkçülüğün (diğer bir ifadeyle Türk-İslam sentezinin) kökleştiği yıllardı. Anadoluya Türk (ve Sünni Müslüman) kumaşından elbisenin giydirildiği bir dönemdi..
Anadolunun kavim halklarından önce Ermeni ve sonra Rum renginin soldurulmasının ardından, artık 1920lerin ikinci yarısına gelindiğinde resmi ideolojinin politik hedefinde, 1910 ve 1920lerin ilk yarısının politik atmosferini Türklerle birlikte yaşamış Kürtler vardı..
Bu; Kürtlerin Türkleştirilmesi ve sürgün edilmesi olarak netleşti..
Ayrıca Gayri Müslimlerden bir diğer kesim Yahudilerin İstanbula ve İzmire sürülmesine yönelik operasyonlar da yapıldı..
Asimilasyon politikasının dil, ekin (kültür) ve kan birliğinin net olarak ifade edildiği ve Türk ırkının önceliğine dikkat çekildiği 14 Haziran 1934 tarih ve 2510 nolu İskan Kanununun yürürlüğe konmasının ardından 1935teki nüfus sayımı öncesinde Gizli Nüfusu tespit etmek amacıyla (İlgili makalem, Evrensel Gazetesi 2 Eylül 2007 ve Tiroj, 15 Eylül-15 Kasım 2007) bir de sayım yapıldı. Ve diğer yandan da Vatandaş Türkçe konuş resmi kampanyaları da sürdürüldü..
1929 ekonomik krizi sonrasında emperyalistler arasındaki çelişkinin arttığı ortamda, bir kararnameyle, asker-sivil ilişkisinde askeri vesayetin organı olarak değerlendirilen bugünkü Milli Güvenlik Kurulunun önceli olduğuna dikkat çekilen Yüksek Müdafaa Meclisi nisan 1933te kuruldu..
Oluşumuyla ilgili ifade şu: Yüksek Müdafaa Meclisi, Erkânı Harbiye Reisliğinin (Genelkurmay Başkanlığının) de iştiraki ile Başvekilin (Başbakanın) riyasetinde (başkanlığında) İcra Vekilleri Heyeti (Bakanlar Kurulu) adı altında toplanır. Gereğinde de Reisicumhur da bizzat reislik eder.
Görevi, Milli seferberlik bakımından vekillere (yani bakanlara) verilecek vazifeleri (görevleri) tespit etmek ve gerekli esasları hazırlamaktır. Yüksek Müdafaa Meclisi, bu görevi, yerine getirebilmek için senenin muayyen zamanında birbiri ardı sıra toplantıları yapar.
Yani görevi: Yüksek Müdafaa Meclisi, hükümetin ve bakanların ne yapacağını tespit eder ve gerekli hazırlığı yapar..
Kapsamı bu kadar net. Peki Dersim Bu kapsam dışında mı? Sizce mümkün mü?.
YÜKSEK MÜDAFAA MECLİSİNİN DERSİMDE YAPILACAKLARA İLİŞKİN PLANI
Aşağıda değineceğim 4 Mayıs 1937DE Cumhurreisi Kamâl Atatürk riyasetinde (başkanlığında) toplanan Yüksek Müdafaa Meclisi, Dersimde ne yapılacağının planını belirlemiştir..
Ara not: 4 Şubat 1935den itibaren Atatürkün Arapça Kemal (soyadı alırken adı sadece Kemaldir; Mustafa yok) olan adı, Türkçe ordu ve kale anlamına gelen Kamâl olarak değiştirilmiştir. Atatürk ölene kadar resmi adı; Kamâldir. Bu, o günkü Türkçülük politikasının geldiği düzeyin anlaşılması açısından önemlidir. CHPnin mayıs 1935 kongresinde CHP lideri Kamâl Atatürkün görüşleri ve politikalarıyla ilgili yapılan tanımlama da Kamâlizmdir. Aslında bugün, Tunçeline Tunceli denilmesi gibi, Kemal Atatürk ve Kemalizm denilerek de benzer yanlış sürdürülüyor.
Yüksek Müdafaa Meclisinin ilk önemli faaliyetlerinden biri de, askeriyeye ek kaynak sağlamak için 1934de kabul edilen 2425 nolu gizli kanundur.
FPnin İstanbul Milletvekili Azmi Ateşin soru önergesine TBMM Başkanı Ömer İzginin verdiği yanıtta, 2425 nolu Kanun üzerindeki gizlilik perdesi kaldırıldı. 3 Mayıs 1934 tarihli 7 maddelik Milli Müdafaa Vekaletince 49.5 Milyon Liralık Taahhüdat İcrası Hakkında Kanunla, 8 senede, askeri yönden gerekli araç gerecin alınması ve emlakin inşasıyla tamiri için toplam 49.5 milyon liralık bir harcama planlandı.
Kanunun gizli olmasının en önemli niteliği de, 49.5 milyon liranın TBMM denetimi dışında bütçelendirilmesiydi.
Kaynağın Maliye Vekilinin bono ihracıyla borçlanmasıyla karşılanması öngörülüyorsa da, 23 Mayıs 1934te TBMMye sevk edilen tasarının 29 Mayısta kanunlaşmasıyla, tütünden içkiye, çaydan cama, damga pulundan sinema biletine ve pamuk ipliğine kadar pek çok üründen belli bir miktarda Milli Müdafaa Vergisi alınmaya başlandı..
Ve hemen ardından 14 Haziran 1934te, Türk kültüründen olan ve olmayan ya da anadili Türkçe olan ve olmayan ayrımı yapıldığı için Anadolunun beşeri coğrafyasını yeniden değiştirecek İskan Kanunu kabul edildi ve yürürlüğe kondu
Yüksek Müdafaa Meclisi, 1935 haziranında yaptığı toplantıda da üç yıllık bir program belirledi. Bunun gereği aralık 1935deki kanunla, askeriyenin hava gücünü artırmada kullanılmak üzere 21.5 milyon liralık kaynak yaratmak amacıyla vergide yeniden artışa gidildi.
Ve yine ne tesadüf ki, TBMMde, 21.5 milyon liralık vergi artışını öngören (2881 ve 2882 nolu) Kanunların ardından, yine aralık 1935te Dersimde kırımın idaresini kuran 2884 nolu Tunçeli Vilayetinin İdaresi Hakkında Kanun da yasalaşıp, yürürlüğe kondu.
Bu dönem, Milli Müdafaa Vekaletine yani askeriyeye hep kaynak aktarılan yıllardı..
1936-1937 bütçesi 1 Haziran 1936da yürürlüğe girdi, ama 12 gün sonrasında hemen 25 milyon 780 bin liralık ek bütçe yapıldı ve bunun 7.5 milyon lirası da yine Milli Müdafaa Vekaletine ayrıldı. Nitekim Türk Hava Kurumunun kaynaklarıyla da askeriye desteklendi. Kurumun 1939 haziranına kadar topladığı 69.7 milyon liranın 49.1 milyon lirası da askeriyeye aktarıldı. Bugün de bu destek sürüyor.
Dışarıda savaş tamtamlarının çaldığı bu dönemde Milli Müdafaa Vekaletinin bütçe dışında kaynaklarla desteklenmesi anlaşılır bir durum..
Anlaşır olmayan şu: Dışarıya karşı askeriyenin çeşitli araç ve gereç alımıyla arttırılan harp gücünün ilk provasının içerde yaşanmasıdır..
Dersim, bu yıllarda alay ve tümenleriyle 7inci Kolordunun ve 8inci Kolordunun ve 9uncu Kolordunun kara harekatı dışında, Atatürkün manevi kızı Sabiha Gökçenin de katıldığı tayyare filolarıyla 24 saat vuruldu; bunun için adı Tunçeli kondu..
MGKnin önceli olan Yüksek Müdafaa Meclisinin gerekli esasları belirlediği ve bakanları dolayısıyla hükümeti görevlendirdiği program nedeniyle, askeriyeye gizli ve açık kanunlarla pek çok kaynağın aktarıldığı 1930ların ikinci yarısı, Dersimde devletin Tunç Elinin kırım operasyonunun yoğunlaştığı yıllardı..
Karakol ve köprü yapmanın dışında sırf operasyonlar için milyonlarca lira harcandı..
100 günlük askeri harekatın bütçesinin yaklaşık 1 milyon lira olarak belirlendiği dikkate alınırsa (Reşat Hallı, Türkiye Cumhuriyetinde Ayaklanmalar, Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı, Ankara, 1972, sf. 415; bundan sonra Genelkurmay Yayını), o günkü kriz ortamında bütçe içi ve dışı kaynakla desteklenen kırımın ekonomik maliyetinin önemli bir yekun tuttuğunu sanıyoruz..
Bu toplamın ne olduğunu bilmek ve o yıllarda neyin nereye harcandığının denetlenmesi de mümkün değildir; çünkü 2010 yılında dahi askeri harcamalar tam denetlenemiyor..
Askeri harcamaların Sayıştay tarafından denetlenmesini öngören yasal değişiklik, AB uyum sürecinde bugünün açılımcısı AKP tarafından 2004 yılında yapıldı; ama bu, gerekli yasa ve yönetmenlik değişikliğiyle desteklenmediği için yapılan da sözde kalmıştır.
YARIN: Dersim, 1935'de açık hedef
HAZIRLAYAN: Nevzat Onaran