28 Ocak 2010 00:00
Dengbêjlerimin Yazarı Mehmet Uzuna mektup
Kardeşim Mehmet, seninle Dengbejlerimle tanıştım. Daha doğrusu senin yazdıklarını seninle tanışmadan önce okumuştum. Benim için Musa Anterin devamıydın.
Kardeşim Mehmet, seninle Dengbejlerimle tanıştım. Daha doğrusu senin yazdıklarını seninle tanışmadan önce okumuştum. Benim için Musa Anterin devamıydın.
Beni Kürt kültürüyle tanıştıran, söylencelerin, yarı tanıdık bir dilin büyüsünü tattıran Musa Anter, İkbal Kıraathanesinin üyelerinden biriydi. Türkiyede Türk ve Kürdün yanyana ,daha güzel günler için mücadele ettiği, hapishane arkadaşı olduğu zamanlardan kalma bir grubun üyesiydi. Beni onunla Orhan Kemal miydi tanıştıran? Belki de tanıştıran Sosyal Yayınların sahibi Enver Aytekindi.
Kımılı, Brina Reş/ Kara Yarayı yutar gibi okumuştum. Adnanla evlendiğimizin ertesinde Varlık Yayınevine uğramış bir andaç olarak küçük Kürtçe-Türkçe sözlüğünü bırakmış imzalayarak. Kürtçe köy adları çizelgesi bir kitapçık. Şimdi Tirojun kitaplığında. Hem çalışmak hem ev işleri benim ayağımı İkbalden kesmişti. Görüşemedik. Ama bir bakıma onun bana armağanıdır çocuklar için yazdığım Gerçeğin Masalı.
Yetmişli yıllarda aynı ansiklopedide çalıştığım Mehmet Emin Bozarslan dostluğuyla, hem Güneydoğu coğrafyasını hem çevirdiği Mêm u Zenle Kürt kültürü ve edebiyatını tanımama yardımcı oldu. Onu yaşadığı topraklardan koparan acıyı gündeme getirmeyeyim. Yalnızca oğlu Ganinin Cegerwhinin ilk çevirmeni olduğunu beni bu Ortadoğunun büyük şairini çevirmeye özendirdiğini anımsatayım.
Dengbêjlerimi okurken hep Yaşar Kemali andım. Onun dengbêj söyleyişini nasıl süzüp seçkin bir Türkçeyle yeniden kurduğunu anladım. Sen de bu söyleyişi kullanıyordun, ama sanki Türkçe anlatımda bir adım geride duruyordun. Kullandığın sözcüklerin sonradan öğrenildiğini vurgular gibiydin. Ana dilinin söyleyişini özenle vurguluyordun .Bir sandıktan eski bir elbiseyi Bizde bu elbiseyi dağ köylerinde damatlar giyerdi eskiden diye gösterir gibi. Özenle.
Alihan, o kavga ve mücadelenin ötesinde , sade ve hesapsız dünyasında , kendisine ait yalın kelamıyla yaralarını sağaltıyordu. Tıpkı bir geyiğin , Siyabendin altın okuyla vurduğu geyiğin diliyle, hafifçe, özenle , yaralarından akan kanı yalaması gibi.
Dengbêjlerim 1998de Belge Yayınlarında basılmıştı, ben Gendaş baskısını almışım. Şimdi kitap İthakide. Türkçe yazdığın bir kitap Dengbêjlerim. Bir kültürü aktarmak kadar anadilin yasaklı oluşunun acısını da yansıtan bu küçük kitabı kaç kez okudum bilmiyorum. Babanın Erivan radyosunun Kürtçe yayınlarını dinleyişini unutamıyorum:
Evet tüm o acımasız resmi söylemlere rağmen o dil vardı, yaşıyordu ve üstelik tüm dünyaya seslenen bir radyo diliydi. Babam mutluydu ;kapalı bir yaşamın mutluluk kaynakları olan serin yaylaları, yaylalarda süt sağan dünya güzeli berivanları, süt sağıcıları, coşkulu nehirleri, ırmakları, parlak yıldızları, ışıldayan ayı, derin ormanları, vadileri, sade , temiz sevdaları anlatan radyonun o tılsımlı sözcükleri onu çok mutlu ediyordu.
Seni tanımaktan mutlu oldum. Hastalığında yanına gelmeyi , vedalaşmayı denemedim. Bir kez vedalaşmıştık zaten .. Bra min Mêm, o uzak kuzey ormanındaki kulübede Zazaca bir romana çalıştığını düşlüyorum. Seni tanımak kitaplarını okurken sesini duymamı sağlıyor, İstanbulda savrulan karlarla alıyorum selamını.
Sevgili Mehmet Uzun, bir yazar olduğun kadar bir barış sözcüsü olarak da kucaklıyorum.
Bra min Mêm...
Sennur Sezer