28 Ocak 2010 00:00
Devrimin ayak izlerini Kübada sürmek
İspanyolların elinden bağımsızlıklarını kurtardıkları 1898 yılından başlayarak ABD denetiminde kalan Kübada yönetime egemen olan Batista diktatörlüğü, Fidel...
İspanyolların elinden bağımsızlıklarını kurtardıkları 1898 yılından başlayarak ABD denetiminde kalan Kübada yönetime egemen olan Batista diktatörlüğü, Fidel Castro yönetiminde başlatılan ve iki yıl süren bir gerilla savaşı sonunda, bilindiği gibi 1 Ocak 1959da yıkıldı. Yeni rejimin siyasal eğiliminden ve kamulaştırmalarından rahatsız olan ABDnin tam da burnunun ucunda sivilce gibi ortaya çıkan bu komünist tehdite karşı başlattığı ekonomik ambargo ve giriştiği askeri müdahale, önceleri bağımsız bir sosyalist çizgi izleyecek gibi görünen Küba yönetiminin SSCB ile yakın ilişkiye girmesine yol açtı. Hızla Sovyet çizgisine kaymakla birlikte, Küba, gene de Bağlantısızlar Hareketinin içinde yer almayı sürdürdü. Zayıf ekonomik yapısına karşın, Sovyetlerin yoğun ekonomik desteği sayesinde çalışma, eğitim ve sağlık alanlarında büyük gelişme sağlayan Küba, 1991 yılında Sovyetler Birliğinin yerle bir olması sonucu daha da büyük bir ekonomik bunalım içine tepetaklak yuvarlandı. Küba yönetimi, 1990lı yıllarda boynuna iyice kemer dolayan ABD ambargosuna karşı koyabilmek için dış dünyaya açılma çabası içine girdi. Buna karşın, siyasal bakımdan Komünist Partisi tekelini kaldırmayı ve liberalleşme ucubesine ayak uydurmayı reddeden bu ülkede, halen yönetimde olan birinci kuşak devrimcilerin doğal nedenlerle yerlerini boşaltmalarından sonra sosyalist düzenin sürüp süremeyeceği tartışma konusu yapılmaktaydı.
Gittim, yerinde gözlemledim. İzlenimlerimi size de aktarmak elbette ki görevim.
KÜBA ADASI NEDİR, NEREDEDİR
Küba Adası, Isla de la Juventud ve komşu küçük adalardan oluşmakta. Yani, Kuzey Karayiplerde Karayip Denizi, Meksika Körfezi ve Atlantik Okyanusunun kesiştiği yerde bulunuyor. Amerika Birleşik Devletleri ve Bahamaların güneyinde, Grand Turk. [Geçmişte İngilizler adaya hakim olduklarında, bu adı kaktüslerin üst kısmının bir Türk kafasına (Turkish head) benzediği için vermişler. Türk kafası da ne ki, diye sual eyleyecek olursanız bu, Osmanlı döneminde giyilen festen ya da sarıktan başka bir şey değildir derim] ile Haitinin batısında, Meksikanın doğusunda ve Cayman Adaları ile Jamaikanın kuzeyinde bulunan öylesine garip bir ada işte Küba!
Karayiplerdeki en kalabalık ülke; halkı, kültürü ve gelenekleri bölge yerlileri Taíno ve Ciboney uluslarından, İspanyol sömürgeciliğinden, Afrikalı kölelerin gelişinden ve Amerika Birleşik Devletleriyle ilişkilerinden, yani pek çok değişik unsurdan kaynaklanmakta. Etrafındaki sular tarafından ılıklaştırılmış bir tropikal iklime sahip. Gel gelelim, Karayip Denizinin sıcak suları ve adanın Meksika Körfezinin karşısında olması, adayı kasırgalara açık hale getirmiş. 1232.5 km uzunluğunda ve dahi yeryüzündeki en büyük 13. ada. Üzerinde bir milyon iki yüz bin kişi yaşamakta.
NÂZIMI KÜBADA ANMAK
Şimdi dilimin altındaki baklayı çıkarmanın tam zamanı... Efendim, ola ki medyada izlemişsinizdir, Nâzım Hikmet doğumunun 108. yılında Kübada anıldı. Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı (NHKSV) ve Nicolás Guillén Vakfının birlikte düzenlediği, Türkiyeden getirdiğimiz Nâzım Hikmet yontusunu Havanada bir parka dikmek töreni, Havanada Yazarlar ve Sanatçılar Birliği (UNEAC) Salonunda gerçekleştirilirken, törene NHKSV öncülüğünde gelen Kübalı yazarlar, şairler ve sanatçılarla, Kübanın eski Ankara Büyükelçisi Yazar Ernesto Gomez Abascal ve Türkiyenin Küba Büyükelçisi İnci Tümay da katıldı. O kadar mı? Değil elbette! Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfının Yönetim Kurulu Başkan Vekili Kıymet Coşkun, Yönetim Kurulu Üyesi Gazeteci-Yazar Zeynep Oralın yanı sıra, vakfın üyelerinden Yazar Hıfzı Topuz, Yazar Pınar Kür, Gazeteci Nuri Dikeç, Film Yapımları Çiçek Arif (Keskiner) ile Umur Bugay, Antalya Devlet Senfoni Orkestrasının Şefi ve sanat yönetmeni Ohan Şallıel, Tiyatro Eleştirmeni-Yazar Zehra İpşiroğlu, Tiyatro Eleştirmeni-Dramaturg Füsun Akatlı, Tiyatrocular Genco Erkal, Zeynep Irgat, Nedim Saban ve Heykeltıraş Mehmet Aksoy da vardı.
Daha da çok kişi vardı.
Ve o çok kişinin arasında ben de vardım.
Evet Kübada ben de vardım, ama töreni anlatmayı şimdilik kaydıyla ve de izninizle sonraya bıraktım. Bıraktım, ama bırakmazdan önce: Türkiye dışında Atatürkün büstünü başkentinin ana caddelerinden birine dikmiş olan bir başka ülke biliyor musunuz, diye soracaktım. Yanıtını biliyorum, çünkü tanık oldum! Yoktu. Bir ülke vardı ki bu ülke, baş müttefikimiz ABDnin baş düşman bildiği ve kırk yıldır ablukaya alarak dize getirmek istediği ve de Komünist Partisinin yönettiği Fidel Castronun Kübasından başkası değildi. Atatürkün büstü, Puerto Caddesinde ve üzerindeki İspanyolca ve Türkçe olarak Yurtta Sulh, Cihanda Sulh yazısıyla Tagoreun büstünün yanı başında durmaktaydı.
VARADERO YOLUNDA
Heykeltıraş Mehmet Aksoyun beyin süzgecinden geçirip, elleriyle yarattığı parmaklıklar ardındaki Nâzım Hikmet yontusunu Havanada bir parka dikmek üzere ayak bastığımız Kübada, heyet ile birlikte beş yerleşim merkezi gezdim. İstanbuldan Parise, oradan da yarım günü aşkın bir süre sonra Havana Havaalanına indiğimizde ve havaalanından otobüsle Varaderoya yol almamız sırasında, gezimizi Nâzım ve Kübanın buluştuğu özel dönem üzerine bina edeceğimizi anlamıştım. Nitekim vallahi öyle oldu. Genco Erkal, Varaderonun yarı yoluna gelmemiştik ki: Hikâye insanoğlu üstüne/insanoğlunun gençliği/umutları üstüne/hikâyeyi benden güzel anlattılar/benden güzel anlatacaklar/hikâyeyi dost düşman işitmeyen kalmadı diye Nâzımın Havana Röportajını okumaya başladı. Hani Nâzım, Kübalı Şair Nicolás Guillénin davetiyle, 1961 yılı Mayıs ayında 1. Küba Sanatçılar ve Yazarlar Kongresine katılır, yaklaşık üç hafta boyunca 1959 yılında gerçekleştirilen devrimi ve toplumsal gelişimi yerinde izleme olanağı bulur ya! Hah işte o mesele! Nâzım Hikmetin dostu Hıfzı Topuz da, Nâzımın şiirleri arasında havana gezisi sırasında yazmaya başladığı Havana Röportajı ve sonrasında yazdığı Saman Sarısı şiirlerinin özel bir yeri olduğunu anlattı: Nâzım, Küba Devriminin bütün heyecan ve coşkusunu yaşama olanağını bu süreçte bulmuştur, dedi.
Havanaya iki saatlik uzaklığı olan Varaderoya vardığımızda yedi saatlik zaman farkı ile Havanaya akşam çökmüş, yarım günü aşkın yolun yorgunluğu ise çoktan belimizi bükmüştü. Sevgilimin Varaderonun en güzel dans kulüplerinden birine (isim de verdi: La Rumbaya) gitme önerisini oybirliğiyle reddettik, yerleştiğimiz otelin barında yarım saatliğine rom, ananas suyu, hindistancevizi sütünden ibaret piña colada içmekle yetindik.
(YARIN: Kolonyal bir Cennet: Trinidad)
Üstün Akmen