28 Ocak 2010 00:00
Kültür başkenti İstanbul (!)
Nur topu gibi bir kültür başkentimiz oldu. Farklı kültürlere tahammül edemeyen bir kültürün başkenti. Buyrun inceleyelim.
Nur topu gibi bir kültür başkentimiz oldu. Farklı kültürlere tahammül edemeyen bir kültürün başkenti. Buyrun inceleyelim.
l 6-7 Eylül 1955 olayları devlet destekli yapıldı. Binlerce insan, müslüman veya türk olmadıkları için şehirden göçe zorlandı, malları yağmalandı. Onlarcası öldürüldü. Ayrıca 1925 yılında 100 bin olan Rum nüfusun sayısı, 2006 yılında 4 bin oldu.
l Yakın bir tarihte 1995 yılında Gazi katliamı gerçekleşti.
l Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ermeni kökenli Hrant Dink, gazete binası önünde uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetti. Olaydan sonra, İstanbul ve Trabzon polisinin, Hrant Dinkin öldürüleceğini bildiği ortaya çıktı. Polisler, katil Ogün Samastla hatıra fotoğrafı çektirdi. Son yıllarda İstanbulda linç olaylarının artması dikkat çekti.
l Kürt kökenli Selahattin Cirit , 50 kişilik grup tarafından linç edilerek öldürüldü. Olay sırasında çevrede bulunan polisler olaya müdahele etmedi.
l 30 Ağustos törenleri sırasında İsrail askeri olmayacağız yazılı pankart açan 4 kişi, kalabalığın saldırısına uğradı. Polis olaya müdahele etmezken, dönemin Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, linç girişiminde bulunan kalabalığı övdü.
l Alperen ocaklarına bağlı kalabalık bir grup, bira içiliyor denilerek İdil Biret konserini bastı. Saldırıyı polis izledi.
l Dolapderede Kürtlerin işyerlerine karşı saldırılar yapıldı. Yapılan saldırılarda silah kullanan 4 kişi mahkeme tarafından serbest bırakıldı.
l Kapatılan DTPnin Küçükçekmece, Üsküdar ve çeşitli ilçe örgütlerine silahlı saldırılar yapıldı. Saldırıyı yapanların hiçbiri yakalanmadı.
l Ayrıca , yılbaşı eğlencelerinde, turistlere karşı yapılan cinsel tacizler artarak geleneksel bir hale geldi.
İstanbulda bütün bu olaylar olurken devlet ne yaptı?
Polis, jandarma, İstanbul çeteleriyle, mafyalarıyla işbirliği yaptı. Çıkar çatışması yaşadığı çeteleri, basının gözü önünde çökertti. 1 Mayısta işçiler, 8 Martta kadınlar, 6 Kasımda öğrenciler coplandı, biber gazı yedi, yerlerde sürüklendi. Öbür tarafta, insanları linç eden, iş yerleri yağmalayan, cinayetler işleyen faşist topluluk devlete yardımcı oldukları gerekçesiyle devlet tarafından korundu.
Bütün bunlar olurken, bir tarafta ise yağmadan büyük rantlar elde eden yöneticiler servetlerine servet kattılar. Her seçimden önce kondulara ruhsat dağıtan siyasi otorite, her seçimden sonra, insanların evlerini başlarına yıktı. Dereler kurutuldu, yataklarına evler yapıldı, ormanlar yakıldı konutlar yaptırıldı. İmar afları çıkarıldı. Yağmur yağdı İstanbulu sel aldı, deprem oldu İstanbulu yel aldı. Sahilleri pis kokan İstanbulun, denizleri dolduruldu.
Aynı zamanda uçurumların şehri olan İstanbulda bir tarafta ağalar sabahlara kadar tabak kırarken, öbür tarafta insanlar tabaklarına koyacak yiyecek bulamadılar. Bebekler geceleri aç yattılar. Binlerce insan, köprü altlarını, bankamatik kulübelerini mesken etti kendine.
Aslında Türkiyenin genel bir özetidir İstanbul. Ve şimdi 2010 Avrupa Kültür Başkenti oldu bu şehir. Acaba hangi kültürün başkenti oldu?
Faşizmin, yağmanın, yolsuzluğun ve yoksulluğun başkentidir İstanbul...
O halde dinleyin şimdi İstanbulu gözleriniz kapalı.
ÖZGÜR TOPSAKAL Gazeteci