29 Ocak 2010 00:00
Devrimin ayak izlerini Kübada sürmek (2)
Devrisi gün Kübada, daha doğrusu 30 kilometre uzunluğundaki kumsalıyla Kübanın en ünlü plajının bulunduğu Varaderoda, sabah erken kalkanlarla masmavi suyu ve bembeyaz kumları seyre daldım.
Devrisi gün Kübada, daha doğrusu 30 kilometre uzunluğundaki kumsalıyla Kübanın en ünlü plajının bulunduğu Varaderoda, sabah erken kalkanlarla masmavi suyu ve bembeyaz kumları seyre daldım. Gözlerimi kapattığımda görmemin sona ermediğini, ama kapalı gözle gördüklerimin de gözümle hiç ilgisi olmadığını yeniden kurmaya başladım. Hıfzı Topuz yanıma geldi; Hava açsa da bir tekne turu alsak dedi. Ne olacaktı ki! Beyaz Adaya (White Island) gider, canlı müzik eşliğinde ıstakoz yiyebilirmişiz. Genco Erkalın da ağzında dünden bu yana bir ıstakoz lafıdır gidiyor. Gökyüzü kendini kapattıkça kapattı. Genco Erkal, o tekne turunda adaya gidiş yolu üzerindeki sevimli mi sevimli eğitilmiş yunuslarla yüzebileceğimizi söyledi. Kübaya ikinci kez gelmekte olan Zeynep Oral; Ah, akşamüstü hava açsa, şimdilerde golf kulübü olarak işletilmekte olan DuPont villasından Varadero plajının uçsuz bucaksız manzarasını ve günbatımını seyredebilsek. Hiç uyanmak istemeyeceğiniz bir rüya gibidir o günbatımı diyerek, hepimizi uluorta tahrik etti.
Akşam, otelin bahçesindeki özel bir lokalde ıstakoz çorbası ve fevkalade lezzetsiz, pişerken kurutulmuş oldukça büyük deniz böcekleri eşliğinde Sant Habana altılısını dinledik. Chan Chanı, Sed de Amarı, Yolandayı ve elbette Hasta Siempre Comandanteyi söylediler.
TRINIDADA DOĞRU
Devrisi sabah kahvaltı sonrası Trinidada gitmek üzere hazırlandık. Kahvaltıda, Küba mutfağının en dikkat çekici özelliğinin kahvaltıda ve yemeklerde kullanılan baharatların çeşitliliği olduğunu anladım. Sarımsağa da oldukça düşkünler. Kahvaltıda bol baklagillere, pirinç tüketimine ve şeker kamışının geniş kullanımına tanık oluyorum. Mango, ananas, avokado, Hindistan cevizi, demirhindi, tarçın elması, mamey ve plantin gibi birçok tropik meyveyi aynı tabak içine doldurup tadıyorum.
ORMAN VE DENİZ FAUNASI ZENGİNLİĞİ
Az gide uz gide Montemar Parka varıyoruz. Montemar, neredeyse uçsuz bucaksız diyebileceğim Zapata Yarımadasında Matanzas ili içinde yer alan doğal bir park. Karayiplerin en büyük bataklığı da burada. Göz alabildiğine orman alanı ve kristal berraklığında lagün denilen denizle toprak altından bağlantılı göl üzerinde sürat teknelerine doluşup seyrediyoruz. Kanallardan geçiyoruz. Rehberimiz burada 115i, Kübaya özgü endemik bitki örtüsü olduğunu anlatıyor. Bitki türü toplamı 900ün üzerindeymiş. Orman ve deniz faunası (hayvan varlığı) müthiş zengin. Timsahları, kuşları, yılanları, ceylanları fotoğraflamaya çalışıyorum. Simgesel bir Taino köyünde genç bir Tainolu kızla ben fotoğraflanıyorum.
DEVRİMCİ CIENFUEGOSUN KENTİ
Cienfuegos kentine geçiyoruz. Kent, adını Camilo Cienfuegos Gorriarándan (- ) almakta. Cienfuegos, bir . başkanlığını devirmek için birçok yeraltı aktiviteye katılmış ve nde önemli bir rol oynamış. , ve ile birlikte devrimin önemli liderlerinden biri olarak anılmakta. Geçirdiği uçak kazasında yaşamını yitirmesine ise Kübalılar, Devrim çocuklarını yer özdeyişi aralığından bakıyor. Öğle yemeğini 1819 yılında kurulan bu kentteki bir restoranda yiyoruz ve kenti geziyoruz. Neo-Classicistic tarz binaların olduğu, Romadaki Navona ya da İspanya Meydanı benzeri Plaza Mayörde turluyoruz. Kentin 2005 yılında UNESCOnun listesine alınmasını alkışlıyoruz.
DANSÇILARIN TEN ÇEKİMİ
Akşam yemekten sonra, otelin bahçesindeki sahnenin karşısında yerlerimizi alıp, animasyon izlemekteyiz. Bin bir renk kostümlü kadınlar ve erkekler Kalça hareketlerini belirginleştiren Rumbalar, ritmi eşit aralıklı dört sesten oluşan Cha Cha Chalar, aşkın tüm karakterini simgeleyen changüíler, palo monteler, mambolar, guarachalar, abakuálar, comparsalar Ve altından bir çerçeve içinde göz arkasına nakşedilen kadın vücudu Erkek ve kadın dansçıların arasındaki o mükemmel ten uyumu
KOLONYAL BİR CENNET
Trinidad turunda 18 ve 19. yüzyıldan kalma özgün evlerin arasında dolaşırken, Hıfzı Topuz ile Nâzımın Havana gezisini konuşuyoruz. Öğreniyorum ki Nâzım o gezisinde, tanışmış olduğu Pablo Armando Fernandez, Lisandro Otero, Miguel Barnet, Raul Valdes Vivo, Jose Canton Navarro gibi önemli Kübalı edebiyatçılar ve aydınlar ile tanıklıklar çerçevesinde görüşmeler gerçekleştirmiş. Hıfzı Topuz da Pariste Havana gezisi ile ilgili Nâzımla söyleşen ilk ve tek gazeteci. Arnavut kaldırımlı sokakları, antikalarla dolu ev ve müzeleri gördükçe, Hıfzı Topuz; Kolonyal bir cennet burası yahu diyor. Kolonyal bir cennet diyorum.
Trinidadin Avrupalıların Yeni Dünyada kurdukları en eski kentlerden biri olduğunu söylüyorlar. Trinidad, neredeyse tamamen tek katlı evlerden oluşmakta ve ülkenin en hoş bölgelerinden biri Zaten bu haliyle günümüzde de UNESCO dünya mirası listesinde bulunmaktaymış. Merkezin konumundan dolayı fazla otel yok ve genelde turistler evlerde konaklıyor. Toplam 300 ev, işte bu şekilde hizmet veriyormuş gelen turistlere. İnsana gerçekten huzur veren bir atmosferi var Trinidadın.
LA CANCHARICHARADA CANCHARICHARA İÇMEK
Kenti huzur içinde gezerken yörenin en ünlü ve en eski barı La Cancharicharaya da uğruyoruz. 1723 yılında yapılmış bir malikanenin içinde yer alan barın adını, bölgeye özgü bir içki olan ve küçük seramik çanaklardan içilen cancharicharadan aldığını öğreniyoruz. Cancharichara; bal, şeker, limon, su ve aguardiente denilen şeker kamışından yapılmış, rakıya benzer tadı olan içkiden oluşuyor. Orkestra El Mariachi şarkısını söylemekte: ...me gusta tomar mis copas,/aguardiente es lo mejor... Salud ya da Şerefe... Her neyse!
CHENİN ANITMEZARI
Trinidad yakınlarında Kolonizasyon dönemindeki şeker kamışı plantasyonlarıyla ünlü Vale de Los Ingeniosdaki Torre Del Ingenio Manacas Izganada 45 metre yüksekliğindeki köle gözetleme kulesini, insanın insana kulluğunu lanetleyerek gözlemliyoruz. Dostlarım, Kübalı genç kızların çekirdeklerden yaptıkları inanılmaz güzel kolyelerden satın alıyorlar. Öğle yemeğinin ardından 9 Ekim 1967de Bolivyada CIA tarafından öldürülen efsanevi devrimci Ernesto Che Gueveranın anıtmezarını ziyaret ediyoruz. Şansa bakın ki Chenin kızları Aleida Guevera (1960) ve Celia Gueverada (1962) oradalar. Onlarla fotoğraflar çektiriyoruz. Aynı mekan içinde, Bolivyada Che ile birlikte hayatlarını kaybeden diğer devrimci arkadaşlarının mezarlarının başında da saygı duruşunda bulunuyoruz.
Hani 31 Aralık 1958de, Che ve bir diğer ünlü komutan Camillo Cienfuegos tarafından elde edilen Santa Clara zaferinden bir gün sonra, 1 Ocak 1959da Batista uçakla Dominik Cumhuriyetine kaçmak zorunda kalmış ya İşte burada, Chenin yürüttüğü ünlü Zırhlı Tren Baskınının olduğu istasyona da gidiyoruz.
Yarın artık, Havanaya varmayı umuyoruz.
Üstün Akmen